Allah Rızası İçin Salih Amelde Bulunmanın Önemi

meridyen2

Kayıtlı Üye
Allah Rızası İçin Salih Amelde Bulunmanın Önemi

allah_rizasi_icin_salih_amelde_bulunmanin_onemi_tr.jpg


Salih amel nedir?

Amelleri Allah için halis kılmak nasıl olur?

İnsanı doğru yola ulaştıracak ve ona ahirette büyük nimetler kazandıracak olan, iman etmesinin yanı sıra o imana uygun salih ameller işlenmesidir. Çünkü salih amel, kişinin, yalnızca Allah rızasını gözettiğinin, samimi iman ettiğinin bir göstergesidir. Allah, Kuran’da şöyle buyurur:

“İnsanlar, (sadece) “İman ettik” diyerek, sınanmadan bırakılacaklarını mı sandılar? Andolsun, onlardan öncekileri sınadık; Allah, gerçekten doğruları da bilmekte ve gerçekten yalancıları da bilmektedir.” (Ankebut Suresi, 2-3)

İhlaslı Bir Kişi Katıksız Olarak Allah’ın Rızasını Gözetir

Salih amel, insanın Allah’ın rızasını kazanmak için dünyada gösterdiği çabadır. İslam’ın tebliğ edilmesi, Kuran ahlakının yaşanması için çalışılması, Kuran’ın iyi anlaşılması için gayret gösterilmesi, Müslümanların her türlü sosyal ve kişisel problemlerinin çözümü gibi konuların hepsi; 5 vakit namaz, oruç, zekat, hac gibi ibadetlerin yanı sıra gerçekleştirilmesi gereken salih amellerdir. Gösterilen her salihane tavır, Müslümanların sabırlarını, kararlılıklarını, sadakatlerini, kısacası imandaki dirayetlerini ortaya çıkarır. Ancak dikkat edilmesi gereken çok önemli bir nokta vardır: Bir ameli salih kılan, yalnızca onun sonucu değildir, onun ardındaki “niyet”tir.

Dolayısıyla, Allah rızası için yaşayan mümin için önemli olan, yapılan salih bir işin sonuçlanıp sonuçlanmaması değildir. Örneğin bir insan, Allah rızası için bir konuda uzun süre çabalayabilir ama sonuç, beklediği gibi olmayabilir. Burada önemli olan, işin Allah rızası için yapılmış olmasıdır. Ayetteki,“... Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz” (Bakara Suresi, 216) hükmüne göre, ulaşılmak istenen sonucun gerçekten hayırlı olup olmadığını bilen ancak Allah’tır.

Salih Ameli Engelleyen En Büyük Tehlikelerden Biri İnsanın Nefsine Uyup Yaptığı İşi Başkalarına Gösteriş Olsun Diye Yapmasıdır

Bir kişinin tutum ve davranışlarında çok küçük bile olsa ihlastan uzak bir niyet varsa o insanın tüm emeği, tüm beklentisi ve çabası boşa çıkabilir. Allah muhakkak selim bir kalple yapılan işe yönelinmesini, yalnız katıksız olarak Kendi rızasının gözetilmesini ister. Kişinin niyetine, çevresine gösteriş yapma gibi ihlas ve samimiyetten uzak düşünceler karışırsa o insan belki gerçekte kendisini güzel iş yapmakta zannederken, dünya hayatındaki bütün çabaları boşa gitmiş bir kimse olabilir. Ayette şöyle buyrulur:

“Onların, dünya hayatındaki bütün çabaları boşa gitmişken, kendilerini gerçekte güzel iş yapmakta sanıyorlar.” (Kehf Suresi, 104)

Bir insan hayır yapma niyetiyle koyulduğu bir işe %1 insan rızasını, nefsani bir arzuyu karıştırırsa Allah bunu ondan kabul etmeyebilir (Doğrusunu Allah bilir). Çünkü bir amelin salih olması, yalnızca ve yalnızca Allah rızası gözetilerek yapılmış olmasına bağlıdır. İnsan eğer bu amaçtan uzaklaşırsa, başka insanların rızasını aramak için çabalarsa, bunun Kuran’daki tanımı “şirk”tir ve şirk büyük bir günahtır.

Allah kullarının katıksız ihlas sahibi kişiler olmalarını ister. İhlasın tek sırrı yalnızca Allah’ın hoşnutluğunu aramaya bağlıdır. Kişinin kalbini yalnız Allah’a bağlaması, karşılığını O’ndan başka hiç kimseden beklememesi ve yaptıklarını şartlı yapmamasıdır. Bir işin şart koşulmadan yapılması ihlasın en büyük delillerinden biridir. Bir kimse yaptığı her işin karşılığını dünya hayatında hemen göremeyebilir. Bu Allah’ın onu denemesindendir. Samimiyetinin ve ihlasının imtihana tabi tutulmasındandır. Eğer bu kişi, Allah’a bağlılığında, yaptıklarında hiçbir karşılık beklemeden, yalnız O’nun rızasını kazanma amacını gözetiyorsa, bu onun büyük bir hayrı elde etmesi anlamına gelir. Eğer bir kişi sabretmez, yaptığı işin karşılığını hemen alamadığını düşünerek, ihlasından ödün verirse bu onun yaptıklarını şartlı yaptığı anlamına gelir. Bu da elbette samimi ve dürüst bir tavır değildir. Bediüzzaman’ın bahsettiği gibi en safi ubudiyet (kulluk) ihlastır:

‘Bu dünyada hususen uhrevi hizmetlerde en mühim bir esas, en büyük bir kuvvet, en makbul bir şefaatçi, en metin bir nokta-ı istinad(güvenme), en kısa bir tarik-i hakikat (hakikat yolu), en makbul bir dua-yı manevi, en kerametli bir vesile-i makasıd (maksat, gaye), en yüksek bir haslet (karakter, huy), en safi bir ubudiyet (kulluk) ihlastır.’ (Risale-i Nur Külliyatı, 21. Lema, s.668)

Mümin Asıl Gerçek Olan Ahiret Yurdunu Unutmaksızın Yalnız Allah’ın Rızasını Gözeten Bir Yaşam Sürer

Mümin temeli sağlam olan, sonunda mutlaka kazançlı çıkacağı bir yaşam üzerinde yaşar. Halis bir niyetle, sürekli salih davranışlarda bulunur. Bunu yaparken de hiçbir işte küçük büyük ayrımına girmez, Allah’ın rızasını umarak hayır gördüğü her salih davranışa sarılır.

Her insan ihlaslı şekilde yaparsa, işlerinin kıymetini kat kat artırabilir. İki insan düşünelim. Birisi infak etme amacıyla çok fazla imkanını seferber edebilirken bir diğerinin ise maddi koşulları ve imkanları ancak ihtiyaç içinde gördüğü bir kimseye yalnızca tek bir ekmek vermeye yetecek kadar olsun. Ancak bunu Allah’ın bağışlamasına, kendisi arındırmasına bir yol saydığı, bu hayrı gönülden Allah’ın kat kat arttırmasını dileyerek, ahireti için bir güzellik dileğiyle verdiği için Allah bu insanın verdiği tek bir ekmekten o kişi için kat kat arttırılmış ecir, ahireti için, ihlasına karşılık güzel bir mekan sunabilir. Çünkü mühim olan infakta bulunulan miktar değil, Allah’ın rızasını en fazlasıyla gözeterek, ihlası tam yaşamaktır. Bu Allah’ın adaletidir. İmkanları çok olan bir insanın da, elinden yalnızca ufacık bir yardım gelen kişinin infakını da Allah eşit derecede, hatta kişinin ihlasına bağlı olarak çok daha fazlasıyla mükafatlandırabilir. Bunun sebebi kişilerin kalbindeki ihlasın önemidir. Allah bir ayetinde, yapılan işin değil, ancak takvanın Kendisine ulaşacağını bildirmiştir:

“Onların etleri ve kanları kesin olarak Allah’a ulaşmaz, ancak O’na sizden takva ulaşır. İşte böyle, onlara sizin için boyun eğdirmiştir; O’nun size hidayet vermesine karşılık Allah’ı tekbir etmeniz için. Güzellikte bulunanlara müjde ver.” (Hac Suresi, 37)

Önemli olan yapılan her işin temiz bir kalple, ihlasla yapılmasıdır. Kişinin Allah’a olan kulluğunu gönülden göstermesi, sadakatini, Allah’a olan vefasını, bağlılığını yaptığı amelleri içtenlikle yaparak ifade etmesidir. Peygamberimiz (sav) bir hadisinde, “Amellerinizi Allah için halis kılınız. Zira Allah’ı Teala Kendisi için ihlasla yapılan ameli kabul eder.” (Ramüz el hadis, Hz. Dahhak ibni kays r.a s.20) diye buyurmuştur.

“Salih” kelimesi, güzel, doğru, hayırlı anlamlarına gelir. “Amel” kelimesinin ise Türkçedeki en yakın karşılığı “iş”tir. Dolayısıyla salih amel, iyi ve hayırlı iş anlamına gelir ki, bu da Kuran’da Allah’ın rızasına ve indirdiği ahlaka uygun her türlü fiil ve hareketi ifade eder. İnsanın Allah için salih amellerde bulunması, onun Allah’a olan yakınlığını ve ahiretteki derecesini artırır. İnsanın imanı, bu amelle birlikte sağlamlaşır. Allah bir ayetinde şöyle buyurmaktadır:

“... Güzel söz O’na yükselir, salih amel de onu yükseltir...” (Fatır Suresi, 10)

Ölümü düşünmek ve bu gerçeğin şuuruna varmak insanı her an ihlaslı ve vicdanlı davranmaya yönelten önemli bir tefekkür konusudur. Gereği gibi düşünebilen bir insan, her an her yerde ölümle karşılaşabileceğini, yaşamının her an son bulma ihtimali olduğunu bilir. Bir an sonra kendisini Rabbimizin huzuruna varmış, hesap verirken bulabileceğini, her an cennet ya da ceheneme sevk edilme ihtimaliyle karşı karşıya kalabileceğini bilmenin verdiği açık şuur ile hareket eder. Bu da onu hayatının her anında ihlaslı davranmaya, aklını, vicdanını ve imkanlarını son noktasına kadar kullanmaya yöneltir.
(makale harun yahya)

Bu makale, İlmi Araştırma Dergisi 92. sayı (Şubat 2012) 60. sayfada yayınlanmıştır.
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol puff
Geri
Üst