İnsanın duyuları aracılığı ile algılayamadığı, geleceğe ve geçmişe dair olaylar anlamına gelen ‘gayb’ı, yalnızca üstün güç sahibi olan Allah bilir. Evrende ve diğer tüm alemlerde meydana gelen her olay, Allah’ın bilgisi dahilinde ve kontrolü altındadır. Ancak bazı çevrelerde gayb konusu yanlış anlaşılmaktadır. Yapılan açıklamalarda görülmektedir ki bu kişiler, Allah’ın Katında saklı olan gayb bilgisinin Allah tarafından dilediği elçilerine ve ilim sahibi kullarına bildirilebileceği konusunda yeterli bir bilgiye sahip değildirler. Oysa Kuran-ı Kerim’de bildirildiği üzere Rabbimiz Kendi Katında saklı tuttuğu bilgi ve gayb haberlerinden dilediği kadarını elçilerinden bazılarına açar.
Allah’ın kendilerine özel ilim verdiği kişiler, bu ilim sayesinde Allah’ın izniyle geçmişten ve gelecekten haber verebilmekte, yaşanan olayların iç yüzünü görmekte, bunlardan farklı sonuçlar çıkarabilmektedirler. Örneğin Kuran’da bildirilen ve Hz. Musa (a.s.)’ın kendisine ilminden öğretmesi için tabi olduğu ilim sahibi kişi, bunlardan biridir. Hz. Hızır (a.s.) olduğu kabul edilen bu kişi (Doğrusunu Allah bilir), Allah’ın kendisine bildirdiği kadarıyla olayların iç yüzünü, nasıl gelişeceğini bilebilecek bir ilme sahiptir. Bu nedenle, gelişecek olaylara göre önceden tedbir alabilmektedir. Yüce Allah’ın kaderde belirlediği bu tedbirler, dışarıdan bakan ve bu ilmin bilincinde olmayan birisine şaşırtıcı gelebilmektedir.
Kuran’da bildirildiği üzere; Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de Allah’ın izniyle gaybtan, geleceğe dair birçok haberler vermiş, Hz. Yusuf (a.s.) da, yaşanacak olayları önceden bilmiş ve rüyaları yorumlayarak (Yusuf Suresi, 21) meydana gelecek olayları anlatmıştır.
Hz. Süleyman (a.s.)’a ise bazı canlıların konuşma dili öğretilmiş, kuşlar, şeytanlar ve rüzgarlar emrine verilmiştir. (Sad Suresi, 36-38)
Allah'IN GAYBI, ELÇİLERİNDEN DİLEDİĞİNE BİLDİRDİĞİNE DAİR KURAN AYETLERİ
1. GAYBI Allah’TAN BAŞKA KİMSENİN BİLMEYECEĞİNE DAİR AYETLER
“De ki: “Göklerde ve yerde gaybı Allah’tan başka kimse bilmez. Onlar ne zaman dirileceklerinin şuuruna varmıyorlar.” (Neml Suresi, 65)
• “Gaybın anahtarları O’nun Katındadır, O’ndan başka hiç kimse gaybı bilmez...” (Enam Suresi, 59)
2. Allah KULLARINDAN DİLEDİKLERİNE GAYBI BİLDİRİR
• O, gaybı bilendir. Kendi gaybını (görülmez bilgi hazinesini) kimseye açık tutmaz (ona muttali kılmaz.) Ancak elçileri (peygamberleri) içinde razı olduğu (seçtikleri kimseler) başka... (Cin Suresi, 26-27)
• ... Allah sizi gayb üzerine muttali kılacak değildir. Ama Allah, elçilerinden dilediğini seçer. Öyleyse siz de Allah’a ve elçilerine iman edin. Eğer iman eder ve sakınırsanız, sizin için büyük bir ecir vardır. (Al-i İmran Suresi, 179)
• Bunlar, gayb haberlerindendir; bunları sana vahyediyoruz. Onlardan hangisi Meryem’i sorumluluğuna alacak diye kalemleriyle kur’a atarlarken sen yanlarında değildin; çekişirlerken de yanlarında değildin. (Al-i İmran Suresi, 44)
• Bunlar: Sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Bunları sen ve kavmin bundan önce bilmiyordun. Şu halde sabret. Şüphesiz (güzel olan) sonuç takva sahiplerinindir. (Hud Suresi, 49)
• Bu, sana (ey Muhammed) vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Yoksa onlar, (Yusuf’un kardeşleri) o hileli-düzeni kurarlarken, yapacakları işe topluca karar verdikleri zaman sen yanlarında değildin. (Yusuf Suresi, 102)
• Hani Meryem oğlu İsa da: “Ey İsrailoğulları, gerçekten ben, sizin için Allah’tan gönderilmiş bir elçiyim. Benden önceki Tevrat’ı doğrulayıcı ve benden sonra ismi “Ahmed” olan bir elçinin de müjdeleyicisiyim” demişti. Fakat o, onlara apaçık belgelerle gelince: “Bu, açıkça bir büyüdür” dediler. (Saff Suresi, 6)
HZ. İSA (A.S.)
• ...Yediklerinizi ve biriktirdiklerinizi size haber veririm. Şüphesiz, eğer inanmışsanız bunda sizin için kesin bir ayet vardır.” (Al-i İmran Suresi, 49)
HZ. YUSUF (A.S.)
• Dedi ki: “Size rızıklanacağınız bir yemek gelecek olsa, ben mutlaka size daha gelmeden önce onun ne olduğunu haber veririm. Bu, Rabbimin bana öğrettiklerindendir... (Yusuf Suresi, 37)
HZ. MUHAMMED (S.A.V.)
• Hani Peygamber, eşlerinden bazılarına gizli bir söz söylemişti. Derken o (eşlerinden biri), bunu haber verip Allah da ona bunu açığa vurunca, o da (Peygamber) bir kısmını açıklamış bir kısmını (söylemekten) vazgeçmişti. Sonunda haberi verince (eşi) demişti ki: “Bunu sana kim haber verdi?” O da: “Bana bilen, (herşeyden) haberdar olan (Allah) haber verdi” demişti. (Tahrim Suresi, 3)
PEYGAMBERİMİZ (S.A.V.)’E KIYAMETE KADAR OLAN BAZI OLAYLARIN BİLDİRİLDİĞİNE DAİR HADİSLER
Allah’ın alemlere rahmet olarak gönderdiği kutlu Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.), hem Kuran ayetleriyle hem de özel olarak kendisine gelen vahiy sonucu, geçmişle, yaşadığı zamanla ve gelecekle ilgili bilgiler almıştır. Allah’ın dilemesiyle, birçok konuda kimsenin bilemeyeceği gayb bilgisine sahip olmuştur. Bu ilim vesilesiyle zorluk zamanlarında Müslümanları fetihle müjdelemiş, daha pek çok müjde vererek onların şevklerini artırmıştır.
Peygamberimiz (s.a.v.)’in Müslü-manlara önceden müjdesini verdiği bu olaylar, birer mucize olarak ardı ardına gerçekleşmiştir:
Hz. Huzeyfe anlatıyor: “Resulullah (s.a.s) bir gün kalktı; bize kıyamete kadar olacak şeyleri anlattı. Bunları belleyen belledi, unutan unuttu. Bu arkadaşlarım bunu bilirler. Resulullah (s.a.s.)’ın haber verip de, benim zamanla unuttuğum şeyleri, o şey olduğunda hatırlıyorum. Tıpkı, kişi birisini yokluğunda hatırlamayıp onu gördüğünde tanıması gibi...” (Tirmizi, Fiten: 23)
Yine o şöyle demiştir: “Rasûlullâh (s.a.v.) bana kıyamete kadar olacakları anlattı. Ben ona olacak herşeyden sordum, sadece Medine halkını neyin çıkaracağını sormadım. (Müslim, Fiten ve Eşrâtu’s-Sâat (18/16 Nevevi Şerhi)
Ebû Zeyd Amr b. Ahtab el-Ensârî (ra) şöyle demiştir: “Resulullah (s.a.v.) bize sabah namazını kıldırdıktan sonra minbere çıktı, öğleye kadar hutbe verdi ve indi. Namazı kıldı. Sonra minbere çıktı. Güneş batana kadar hutbe verdi. Bize olmuş ve olacak şeyleri anlattı. Onları en iyi bilenimiz en çok ezberleyenimizdir.” (Müslim, Fiten ve Eşrâtu’s-Sâat (18/16 Nevevi Şerhi)
Huzeyfe b. Yemân (ra) şöyle demiştir: “VAllahi ben kıyamete kadar olacak fitneleri insanlar içinde en iyi bilenim. Resulullah (s.a.v.) bana gizli olarak anlattığı bu şeyleri başka kimseye anlatmamıştır. Fakat Resulullah (s.a.v.) fitneleri benim de içinde bulunduğum bir mecliste anlatıyordu. Fitneleri sayarak dedi ki: (Onlardan üç tanesi neredeyse hiçbir şeyin peşini bırakmaz, bazıları yaz rüzgârı gibidir. Küçüğü de vardır, büyüğü de.)” Huzeyfe şöyle demiştir: “Benden başka o mecliste bulunan insanların hepsi gitti.” (Müslim, Fiten ve Eşrâtu’s-Sâat (18/16 Nevevi Şerhi)
Resulullah (s.a.v.), kendisinin bu farklılığına şu sözleriyle dikkat çeker: “Ben sizin görmediğinizi görür, duymadığınızı duyarım.” (Tirmizi, Zühd: 9; İbn Mace, Zühd, 19 D. el-Marife, Beyrut, 1996)
• Bir gün Resulullah (s.a.v.) mihraptayken der: “Saflarınızı düzgün tutun. Ben sizi önümde iken gördüğüm gibi, sırtım dönük olduğunda da görürüm.“ (Buhari, Ezan: 72)
Allah’ın kendilerine özel ilim verdiği kişiler, bu ilim sayesinde Allah’ın izniyle geçmişten ve gelecekten haber verebilmekte, yaşanan olayların iç yüzünü görmekte, bunlardan farklı sonuçlar çıkarabilmektedirler. Örneğin Kuran’da bildirilen ve Hz. Musa (a.s.)’ın kendisine ilminden öğretmesi için tabi olduğu ilim sahibi kişi, bunlardan biridir. Hz. Hızır (a.s.) olduğu kabul edilen bu kişi (Doğrusunu Allah bilir), Allah’ın kendisine bildirdiği kadarıyla olayların iç yüzünü, nasıl gelişeceğini bilebilecek bir ilme sahiptir. Bu nedenle, gelişecek olaylara göre önceden tedbir alabilmektedir. Yüce Allah’ın kaderde belirlediği bu tedbirler, dışarıdan bakan ve bu ilmin bilincinde olmayan birisine şaşırtıcı gelebilmektedir.
Kuran’da bildirildiği üzere; Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de Allah’ın izniyle gaybtan, geleceğe dair birçok haberler vermiş, Hz. Yusuf (a.s.) da, yaşanacak olayları önceden bilmiş ve rüyaları yorumlayarak (Yusuf Suresi, 21) meydana gelecek olayları anlatmıştır.
Hz. Süleyman (a.s.)’a ise bazı canlıların konuşma dili öğretilmiş, kuşlar, şeytanlar ve rüzgarlar emrine verilmiştir. (Sad Suresi, 36-38)
Allah'IN GAYBI, ELÇİLERİNDEN DİLEDİĞİNE BİLDİRDİĞİNE DAİR KURAN AYETLERİ
1. GAYBI Allah’TAN BAŞKA KİMSENİN BİLMEYECEĞİNE DAİR AYETLER
“De ki: “Göklerde ve yerde gaybı Allah’tan başka kimse bilmez. Onlar ne zaman dirileceklerinin şuuruna varmıyorlar.” (Neml Suresi, 65)
• “Gaybın anahtarları O’nun Katındadır, O’ndan başka hiç kimse gaybı bilmez...” (Enam Suresi, 59)
2. Allah KULLARINDAN DİLEDİKLERİNE GAYBI BİLDİRİR
• O, gaybı bilendir. Kendi gaybını (görülmez bilgi hazinesini) kimseye açık tutmaz (ona muttali kılmaz.) Ancak elçileri (peygamberleri) içinde razı olduğu (seçtikleri kimseler) başka... (Cin Suresi, 26-27)
• ... Allah sizi gayb üzerine muttali kılacak değildir. Ama Allah, elçilerinden dilediğini seçer. Öyleyse siz de Allah’a ve elçilerine iman edin. Eğer iman eder ve sakınırsanız, sizin için büyük bir ecir vardır. (Al-i İmran Suresi, 179)
• Bunlar, gayb haberlerindendir; bunları sana vahyediyoruz. Onlardan hangisi Meryem’i sorumluluğuna alacak diye kalemleriyle kur’a atarlarken sen yanlarında değildin; çekişirlerken de yanlarında değildin. (Al-i İmran Suresi, 44)
• Bunlar: Sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Bunları sen ve kavmin bundan önce bilmiyordun. Şu halde sabret. Şüphesiz (güzel olan) sonuç takva sahiplerinindir. (Hud Suresi, 49)
• Bu, sana (ey Muhammed) vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Yoksa onlar, (Yusuf’un kardeşleri) o hileli-düzeni kurarlarken, yapacakları işe topluca karar verdikleri zaman sen yanlarında değildin. (Yusuf Suresi, 102)
• Hani Meryem oğlu İsa da: “Ey İsrailoğulları, gerçekten ben, sizin için Allah’tan gönderilmiş bir elçiyim. Benden önceki Tevrat’ı doğrulayıcı ve benden sonra ismi “Ahmed” olan bir elçinin de müjdeleyicisiyim” demişti. Fakat o, onlara apaçık belgelerle gelince: “Bu, açıkça bir büyüdür” dediler. (Saff Suresi, 6)
HZ. İSA (A.S.)
• ...Yediklerinizi ve biriktirdiklerinizi size haber veririm. Şüphesiz, eğer inanmışsanız bunda sizin için kesin bir ayet vardır.” (Al-i İmran Suresi, 49)
HZ. YUSUF (A.S.)
• Dedi ki: “Size rızıklanacağınız bir yemek gelecek olsa, ben mutlaka size daha gelmeden önce onun ne olduğunu haber veririm. Bu, Rabbimin bana öğrettiklerindendir... (Yusuf Suresi, 37)
HZ. MUHAMMED (S.A.V.)
• Hani Peygamber, eşlerinden bazılarına gizli bir söz söylemişti. Derken o (eşlerinden biri), bunu haber verip Allah da ona bunu açığa vurunca, o da (Peygamber) bir kısmını açıklamış bir kısmını (söylemekten) vazgeçmişti. Sonunda haberi verince (eşi) demişti ki: “Bunu sana kim haber verdi?” O da: “Bana bilen, (herşeyden) haberdar olan (Allah) haber verdi” demişti. (Tahrim Suresi, 3)
PEYGAMBERİMİZ (S.A.V.)’E KIYAMETE KADAR OLAN BAZI OLAYLARIN BİLDİRİLDİĞİNE DAİR HADİSLER
Allah’ın alemlere rahmet olarak gönderdiği kutlu Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.), hem Kuran ayetleriyle hem de özel olarak kendisine gelen vahiy sonucu, geçmişle, yaşadığı zamanla ve gelecekle ilgili bilgiler almıştır. Allah’ın dilemesiyle, birçok konuda kimsenin bilemeyeceği gayb bilgisine sahip olmuştur. Bu ilim vesilesiyle zorluk zamanlarında Müslümanları fetihle müjdelemiş, daha pek çok müjde vererek onların şevklerini artırmıştır.
Peygamberimiz (s.a.v.)’in Müslü-manlara önceden müjdesini verdiği bu olaylar, birer mucize olarak ardı ardına gerçekleşmiştir:
Hz. Huzeyfe anlatıyor: “Resulullah (s.a.s) bir gün kalktı; bize kıyamete kadar olacak şeyleri anlattı. Bunları belleyen belledi, unutan unuttu. Bu arkadaşlarım bunu bilirler. Resulullah (s.a.s.)’ın haber verip de, benim zamanla unuttuğum şeyleri, o şey olduğunda hatırlıyorum. Tıpkı, kişi birisini yokluğunda hatırlamayıp onu gördüğünde tanıması gibi...” (Tirmizi, Fiten: 23)
Yine o şöyle demiştir: “Rasûlullâh (s.a.v.) bana kıyamete kadar olacakları anlattı. Ben ona olacak herşeyden sordum, sadece Medine halkını neyin çıkaracağını sormadım. (Müslim, Fiten ve Eşrâtu’s-Sâat (18/16 Nevevi Şerhi)
Ebû Zeyd Amr b. Ahtab el-Ensârî (ra) şöyle demiştir: “Resulullah (s.a.v.) bize sabah namazını kıldırdıktan sonra minbere çıktı, öğleye kadar hutbe verdi ve indi. Namazı kıldı. Sonra minbere çıktı. Güneş batana kadar hutbe verdi. Bize olmuş ve olacak şeyleri anlattı. Onları en iyi bilenimiz en çok ezberleyenimizdir.” (Müslim, Fiten ve Eşrâtu’s-Sâat (18/16 Nevevi Şerhi)
Huzeyfe b. Yemân (ra) şöyle demiştir: “VAllahi ben kıyamete kadar olacak fitneleri insanlar içinde en iyi bilenim. Resulullah (s.a.v.) bana gizli olarak anlattığı bu şeyleri başka kimseye anlatmamıştır. Fakat Resulullah (s.a.v.) fitneleri benim de içinde bulunduğum bir mecliste anlatıyordu. Fitneleri sayarak dedi ki: (Onlardan üç tanesi neredeyse hiçbir şeyin peşini bırakmaz, bazıları yaz rüzgârı gibidir. Küçüğü de vardır, büyüğü de.)” Huzeyfe şöyle demiştir: “Benden başka o mecliste bulunan insanların hepsi gitti.” (Müslim, Fiten ve Eşrâtu’s-Sâat (18/16 Nevevi Şerhi)
Resulullah (s.a.v.), kendisinin bu farklılığına şu sözleriyle dikkat çeker: “Ben sizin görmediğinizi görür, duymadığınızı duyarım.” (Tirmizi, Zühd: 9; İbn Mace, Zühd, 19 D. el-Marife, Beyrut, 1996)
• Bir gün Resulullah (s.a.v.) mihraptayken der: “Saflarınızı düzgün tutun. Ben sizi önümde iken gördüğüm gibi, sırtım dönük olduğunda da görürüm.“ (Buhari, Ezan: 72)