meridyen2
Kayıtlı Üye
Allah Korkusu Aklın, Dürüstlüğün ve Sevginin Temel Nedenidir
Allah korkusu, bir insan için hem imanının çok keskin bir göstergesi hem de onun ebedi hayatını belirleyecek çok önemli bir özelliktir. İnsan, ancak ve ancak Allahtan korkup sakınırsa ahiretteki sonsuz cennet hayatına kavuşmayı umabilir. Dünyada ise güzel bir ahlaka sahip olabilmek yine ancak Allahtan korkmakla ve Onun emirlerine kesin olarak uymakla mümkündür.
Allaha kavuşacağını bilen ve her tavrının bir karşılığı olduğunun bilincinde olan bir insanla, kimseye hesap vermek zorunda olmadığını zanneden bir insanın davranışları arasında büyük farklılıklar vardır. Allah korkusu olmayan bir insan her türlü kötülüğü işleyebilir, çıkarları için her türlü ahlaksızlığa göz yumabilir. Örneğin çok sıradan bir sebepten veya dünyevi bir çıkar için gözünü bile kırpmadan adam öldürebilen bir insan, bunu Allahtan korkup sakınmadığı için yapar. Oysa Allahtan korkan bir insanın değil bir insanı öldürmesi, en küçük bir kötülüğü bile yapması mümkün değildir. Allahtan korkan kişi, sadakat, vefa, doğruluk, dürüstlük, samimiyet gibi erdemlere sahiptir. Kuran-ı Kerimin birçok ayetinde bu üstün ahlak özelliklerini sergileyen müminlerden bahsedilmektedir. Gerçekte, tüm insanların özlemini duyduğu ahlak modeli de budur. Allah korkusu olmadığında bir insanda bu özelliklerin gerçek anlamda ve devamlı bulunması asla mümkün olmaz. Allahtan korkan bir kişiyse, menfaatleriyle çatışan bir durumda bile Allahtan ve cehenneme girip azapla karşılık görmekten korktuğu için Kuran ahlakını yaşar.
Müminler Sadece Allahı Hoşnut Etmeye Çalışırlar
Mümin, Allahın herşeyin hakimi olduğunu, yegane güç ve kuvvet sahibi olduğunu, herşeyin Allahın dilemesi ile var olup, varlıklarını sürdürdüklerini bilir. Bu yüzden, gerçekte hiçbir güç ve kuvvete, etkiye sahip olmayan yaratılmışların rızasını gözetmenin faydası olmayacağının bilincindedir. Bu dünyada Allahtan korkarak Onun rızasını araması, kişiyi, ahiretteki korkunç azaptan kurtaracak bir ameldir:
Allahın rızasına uyan kişi, Allahtan bir gazaba uğrayan ve barınma yeri cehennem olan kişi gibi midir? Ne kötü barınaktır o. (Al-i İmran Suresi, 162)
Küçük büyük herşeyin ortaya döküleceği, ellerin ve derilerin şahitlik edeceği bir vakit gelecektir. Bundan korkan mümin hayatını bu gerçeğe göre yaşar ve Allahın rızasından kesinlikle hiçbir şart ve koşulda taviz vermez. Hz. Yusuf (a.s.)ın tavrı bu konuda çok güzel bir örnektir. Hz. Yusuf (a.s.) kendisiyle birlikte olmak isteyen kadının tüm tehdit ve entrikalarına rağmen iffetini korumuş, Allahın rızasından asla taviz vermemiş ve Onun sınırlarını çiğnemektense zindana girmeyi tercih etmiştir. Allah bu üstün ahlakı ayetlerinde şöyle bildirir:
Kadın dedi ki: Beni kendisiyle kınadığınız işte budur. Andolsun onun nefsinden ben murad istedim, o ise (kendini) korudu. Ve andolsun, eğer o kendisine emrettiğimi yapmayacak olursa, mutlaka zindana atılacak ve elbette küçük düşürülenlerden olacak. (Yusuf) Dedi ki: Rabbim, zindan, bunların beni kendisine çağırdıkları şeyden bana daha sevimlidir. Kurdukları düzeni benden uzaklaştırmazsan, onlara (korkarım) eğilim gösterir, (böylece) cahillerden olurum. (Yusuf Suresi, 32-33)
Her Zaman Vicdanıyla Hareket Eder
Allaha kulluk eden kişi, nefsinin istek ve arzularına itaat etmez. Bile bile böyle davrandığı takdirde dünyada ve ahirette Allahın gazabına uğramaktan şiddetle çekinir. Aksi bir tavır gösterdiği takdirde aşağıdaki ayetlerin hükmüne gireceğinden korkar. Allah ayetlerinde şöyle buyurmaktadır:
Hayır, zulmedenler, hiçbir bilgiye dayanmaksızın kendi heva (istek ve tutku)larına uymuşlardır. Allahın saptırdığını kim hidayete erdirebilir? Onların hiçbir yardımcıları yoktur. (Rum Suresi, 29)
Şimdi sen, kendi hevasını ilah edinen ve Allahın bir ilim üzere kendisini saptırdığı, kulağını ve kalbini mühürlediği ve gözü üstüne bir perde çektiği kimseyi gördün mü? Artık Allahtan sonra ona kim hidayet verecektir? Siz yine de öğüt alıp-düşünmüyor musunuz? (Casiye Suresi, 23)
Şeytan ve nefsi, insanı en başta Allah korkusundan uzaklaştırmaya çalışır. (Allah'ı tenzih ederiz) Allah'tan korkmanın gereksiz, hatta yanlış olduğu, asıl önemli olanın Allah sevgisi ve kalp temizliği olduğu gibi batıl telkinlerle onun Allah'tan korkup sakınmasını engellemek ister. Oysa Kuran'ı okuyan şuurlu bir insan, şeytanın bu tür telkinlerinin hiçbir gerçekliği olmadığını, tamamen saptırma ve aldatma amacı taşıdığını rahatlıkla görür. Zira Allah, müminlere Kendisi'nden korkmalarını Kuran'da son derece açık bir biçimde emretmiştir.
Allahtan Korkan Kimse Tüm Güzel Ahlak Özelliklerini Yaşar
Allahtan korkan kişi; sadakat, vefa, doğruluk, dürüstlük, samimiyet gibi tüm güzel ahlaka ait tavırları gösterir. Kuranın birçok yerinde bu üstün ahlak özelliklerini sergileyen müminlerden bahsedilir. Gerçekte, tüm insanların özlemini duyduğu insan modeli de budur. Fakat, Allah korkusu olmadığı takdirde bir insanda bu özelliklerin gerçek anlamda ve devamlı bulunması asla mümkün değildir. Çünkü Allahtan korkmayan bir kişi kendi menfaatleriyle çatıştığı anda Kuran ahlakını değil, çıkarlarının gerektirdiği davranış biçimini benimseyecektir. Bu gibi kişiler Yüce Allahtan, Ona hesap vermekten, cehenneme girip kötü davranışlarının karşılığını görmekten korkmadığı için böyle davranmasını engelleyen bir endişesi yoktur.
Allahtan Korkan Kişi Kimse Görmediğinde de Allahın Sınırlarını Korur
Allaha karşı derin bir haşyet duyan kişi, insanların arasında bulunduğu zaman da, kimsenin görmediği ortamlarda da Allaha karşı gelmekten aynı titizlikle sakınır. Çünkü bir kötülüğü, ister herkesin içinde isterse yalnız başına yapsın, ister açığa vursun isterse saklasın, Allahın bunu bileceğini, Allahın açığı da gizliyi de, gizlinin gizlisini de bildiğini ve kendisini tümünden sorguya çekeceğini bilir. Bu konudaki samimiyetini Allahın deneyeceğini ve imtihan kastıyla kendisine çeşitli fırsatlar, uygun ortamlar yaratacağını da bilir. Allah bir ayetinde müminlere şöyle emretmiştir:
Günahın açıkta olanını da, gizlisini de terk edin. Çünkü günahı kazananlar, yüklenegeldikleri nedeniyle karşılık göreceklerdir. (Enam Suresi, 120)
Allahtan Korkan Kişi Her Durumda Allaha Yönelip Döner
Allahtan gereği gibi korkup sakınan müminler, Allahtan karşılık görme konusunda son derece hassastırlar. Öyle ki kendilerine isabet eden bir musibet karşısında veya işlerinde bir olumsuzluk hissettiklerinde ya da herhangi bir sıkıntıya uğradıklarında hemen bir vicdan muhasebesi yapar, Allahın hoşnut olmayacağı bir şey yapıp yapmadıklarını gözden geçirirler. Ve Allahtan bağışlanma dileyip, Ona dua ederler.
Allahın rızasını kazanmaya olan düşkünlükleri ve aynı şekilde Onun rızasını kaybetmekten duydukları korku, onları son derece duyarlı hale getirmiştir. Bu konuda da Hz. Davud (a.s.)ın tavrı müminler için güzel bir örnek teşkil eder. Kuranda Hz. Davud (a.s.)ın Allaha gösterdiği derin saygı bu mübarek peygamberin yaşadığı bir olay anlatılarak şöyle haber verilir:
Sana o davacıların haberi geldi mi? Hani mihraba (Davudun bulunduğu yere girmek için) yüksek duvardan tırmanmışlardı. Davuda gittiklerinde, o, onlardan ürkmüştü; dediler ki: Korkma, iki davacıyız, birimiz diğerimize haksızlıkta bulundu. Şimdi sen aramızda hak ile hükmet, kararında zulme sapma ve bizi doğru yolun ortasına yöneltip-ilet. Bu benim kardeşimdir, doksan dokuz koyunu vardır, benimse bir tek koyunum var. Buna rağmen Onu da benim payıma (koyunlarıma) kat dedi ve bana, konuşmada üstün geldi. (Davud) Dedi ki: Andolsun senin koyununu, kendi koyunlarına (katmak) istemekle sana zulmetmiştir. Doğrusu, (emek ve mali güçlerini) birleştirip katan (ortak)lardan çoğu, birbirlerine karşı tecavüz ederler; ancak iman edip salih amellerde bulunanlar başka. Onlar da ne kadar azdır. Davud, gerçekten Bizim onu imtihan ettiğimizi sandı, böylece Rabbinden bağışlanma diledi ve rüku ederek yere kapandı ve (Bize gönülden) yönelip-döndü. Böylece onu bağışladık. Şüphesiz onun Bizim Katımızda gerçekten bir yakınlığı ve varılacak güzel bir yeri vardır. (Sad Suresi, 21-25)
Ayetlerde görüldüğü gibi, Hz. Davud (a.s.) son derece adaletli bir karar verdiği ve hükmünün doğruluğu açıkça belli olduğu halde Allah korkusu ile Rabbimize yönelmiş ve yine de bağışlanma dilemiştir. Kuşkusuz içte yaşanan bu korkunun taklidi mümkün değildir. Bu, ancak Allahın kadrini hakkıyla takdir edenlerin Allaha olan sevgilerinden ve saygılarından dolayı, Rabbimizin rızasını kaybetme korkusudur.
Allah Korkusu ve Allah Sevgisi Birbirinden Ayrılmaz
İnsan, Allahın sevgisini kaybettirecek kötülüklerden Allah korkusu sayesinde sakınır. Örneğin bir ayette, Allah, her büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez. (Nisa Suresi, 36) buyrulmaktadır. Allah korkusu olan insan, büyüklük taslayıp böbürlenmekten şiddetle kaçınarak Allahın sevgisini kazanacağını umduğu bir hareket yapmış olur. İşte bu nedenle, Allah korkusu ve Allah sevgisi birbirinden ayrılmaz.
Peygamberimiz (sav) bir hadis-i şerifte Allah korkusunun önemini şöyle belirtir:
Muaz! Sana her taşın ağacın ve duvarın yanında nerede olursan ol Allahtan korkmanı, işlediğin her günahın ardından gizlisine gizli, aleni olanına da aleni tevbe etmeni tavsiye ederim. (Ebu Nuyam el-Ilye, Beyhaki, ez-Zühdde açıklamışlardır; Huccetül İslam İmam Gazali, İhyau Ulumid-din, 2. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s.793)
Allah Korkusu Bir Anda Kazanılabilir
Allah korkusu elde edilmesi zor olan, birtakım aşamalardan geçerek kazanılacak bir his değildir. Aksine şuuru açık, düşünen her insanın kolaylıkla derinden hissedebileceği bir duygudur. Bir insanın gerçek Allah korkusunu elde edebilmesi için samimi tek bir tefekkürü bile yeterli olabilir. Yalnızca bir an ölümü, ölümden sonra karşılaşacaklarını düşünüp, Allaha karşı saygı dolu bir korku hissedebilir. İnsanın bu üstün ahlak özelliğine sahip olması duasına, samimiyetine ve vicdanını kullanmasına bağlıdır. Bu üstün ahlakı göstererek Allahı gereği gibi takdir edebilen bir kişi, hem dünyada huzur içinde yaşayacak, hem de ahirette Allahın hoşnut olduğu samimi müminlerle birlikte kurtuluşa ermeyi ümit edecektir. Yüce Rabbimizin iman eden ve Kendisinden samimiyetle korkan kullarına bildirdiği müjde şöyledir:
Ama Rablerinden korkup-sakınanlar; onlar için Allah Katında -bir şölen olarak- altlarından ırmaklar akan-içinde ebedi kalacakları- cennetler vardır. İyilik yapanlar için, Allahın Katında olanlar daha hayırlıdır. (Al-i İmran Suresi, 198)
Allahtan gereği gibi korkabilmek Allahın büyüklüğünü, şanını ve azametini, üstün makamını, sonsuz ilim ve kudretini, kulları üzerindeki kayıtsız şartsız güç ve hakimiyetini, dilediğini dilediği gibi gerçekleştirebileceğini sürekli akılda tutmak ve tefekkür etmekle, Allahın vaadine, tehdidine, hesap gününe, cezasının şiddetine, cehennem azabının sonsuzluğuna ve korkunçluğuna kesin olarak iman etmekle mümkündür. Bu iman, güçlü bir Allah korkusuna vesile olur. Bu korku da insanın tüm tavır ve davranışlarını, hareket ve konuşmalarını Allahın beğendiği, hoşnut olduğu ahlak doğrultusunda düzenlemesini sağlar. Allahtan korkan kişi Onun sınırlarını korumaya karşı derin bir hassasiyet içinde olur.
Sayın Adnan Oktar Allah korkusunun güzel ahlak kazandırdığını anlatıyor:
ADNAN OKTAR: Çok korkunç bir sistemdir Allaha inanmamak, Allahı sevmemek. Diyorlar ki: Sadece Allahı sevsek olmuyor mu? Hristiyan rahipler Allahı sadece seviyorlar, Allahtan korkmuyorlar ve müthiş bir çöküş oluyor. Mesela Yunanistanda Papazlar toplandılar dua ediyorlar. Allahtan korkmadan Allah sevgisiyle bir yere varamazsın. Allah korkusu akıl sağlar. Allah korkusu olmadığında aklın gider. Allah korkusu dürüstlüğü sağlar.
Allahı seven kişi, çıkarı çatıştığında da gerekeni yapar... ...Onun için bazıları her türlü ahlaksızlığı yapabiliyorlar. Mesela, mağazanın içinde gelip kadını bıçaklıyorlar. Adam adı gibi emin kimsenin bir şey yapmayacağından. Seyrediyor millet. Ne oluyor? dersin içeriye girdiğinde. Bük kolunu al elinden bıçağı. Üstüne yürüdün mü hiçbir şey yapamaz çünkü sen onun hasmı değilsin ki. Senden çekinir o. O, ona sinirlenmiş. Araya girersin. Allahtan kork dersin, nasihat edersin. Kendine gel. Şeytandan Allaha sığın dersin. Bu Allahın kulu, delirdin mi sen? dersin, inşaAllah. (25 Temmuz 2012 A9 TV)
ADNAN OKTAR: Allah korkusunun olmamasını istiyorlar, Allah sevgisinin olmasını istiyorlar. Sırf Allah sevgisi olursa, Allah sevgisini yaşayacaklarını ortam olmaz. Allah korkusu olmadığında dinsizlik dünyaya hakim olur. Sevgi, şefkat, merhamet, iyilik, güzellik, aklın hep kökeninde Allah korkusu vardır. Allah korkusu olmadığında akıl almaz zulüm yapabilir insanlar. Ben Allahı seviyorum der, anormal her şeyi yapabilir. Ama Allah korkusu güzel ahlakın, güzel davranışın temelidir. Eğer insan Allahtan korkuyorsa yalan söylemez. Allahtan korkuyorsa helale, harama dikkat eder. Allahtan korkuyorsa vefalıdır, sadakat gösterir, neme lazımcı olmaz. Allahtan korkmuyorsa vefa duygusunun bir anlamı kalmaz adam için.Allahı seviyorum der, hiçbir şey yapmaz. Sürekli Allahtan bir şeyler ister, Allaha bir şeyler vermek istemez. Allahın ihtiyacı yoktur tabi Ama Allah için kendinden bir şey vermek istemez. Malını da vermek istemez, malını da harcamak istemez. Allah ona versin ister malı. Allah için dağıtmaz. Allah korkusuyla insan malı dağıtır. Allah korkusu hikmetin, aklın da başıdır. Yani insanın aklı yok olur, aklı gider Allah korkusu olmadığında. Onun için Allah korkusu çok büyük bir nimettir. (22 Temmuz 2012, A9 TV)
(makale harun yahya)
Allah korkusu, bir insan için hem imanının çok keskin bir göstergesi hem de onun ebedi hayatını belirleyecek çok önemli bir özelliktir. İnsan, ancak ve ancak Allahtan korkup sakınırsa ahiretteki sonsuz cennet hayatına kavuşmayı umabilir. Dünyada ise güzel bir ahlaka sahip olabilmek yine ancak Allahtan korkmakla ve Onun emirlerine kesin olarak uymakla mümkündür.
Allaha kavuşacağını bilen ve her tavrının bir karşılığı olduğunun bilincinde olan bir insanla, kimseye hesap vermek zorunda olmadığını zanneden bir insanın davranışları arasında büyük farklılıklar vardır. Allah korkusu olmayan bir insan her türlü kötülüğü işleyebilir, çıkarları için her türlü ahlaksızlığa göz yumabilir. Örneğin çok sıradan bir sebepten veya dünyevi bir çıkar için gözünü bile kırpmadan adam öldürebilen bir insan, bunu Allahtan korkup sakınmadığı için yapar. Oysa Allahtan korkan bir insanın değil bir insanı öldürmesi, en küçük bir kötülüğü bile yapması mümkün değildir. Allahtan korkan kişi, sadakat, vefa, doğruluk, dürüstlük, samimiyet gibi erdemlere sahiptir. Kuran-ı Kerimin birçok ayetinde bu üstün ahlak özelliklerini sergileyen müminlerden bahsedilmektedir. Gerçekte, tüm insanların özlemini duyduğu ahlak modeli de budur. Allah korkusu olmadığında bir insanda bu özelliklerin gerçek anlamda ve devamlı bulunması asla mümkün olmaz. Allahtan korkan bir kişiyse, menfaatleriyle çatışan bir durumda bile Allahtan ve cehenneme girip azapla karşılık görmekten korktuğu için Kuran ahlakını yaşar.
Müminler Sadece Allahı Hoşnut Etmeye Çalışırlar
Mümin, Allahın herşeyin hakimi olduğunu, yegane güç ve kuvvet sahibi olduğunu, herşeyin Allahın dilemesi ile var olup, varlıklarını sürdürdüklerini bilir. Bu yüzden, gerçekte hiçbir güç ve kuvvete, etkiye sahip olmayan yaratılmışların rızasını gözetmenin faydası olmayacağının bilincindedir. Bu dünyada Allahtan korkarak Onun rızasını araması, kişiyi, ahiretteki korkunç azaptan kurtaracak bir ameldir:
Allahın rızasına uyan kişi, Allahtan bir gazaba uğrayan ve barınma yeri cehennem olan kişi gibi midir? Ne kötü barınaktır o. (Al-i İmran Suresi, 162)
Küçük büyük herşeyin ortaya döküleceği, ellerin ve derilerin şahitlik edeceği bir vakit gelecektir. Bundan korkan mümin hayatını bu gerçeğe göre yaşar ve Allahın rızasından kesinlikle hiçbir şart ve koşulda taviz vermez. Hz. Yusuf (a.s.)ın tavrı bu konuda çok güzel bir örnektir. Hz. Yusuf (a.s.) kendisiyle birlikte olmak isteyen kadının tüm tehdit ve entrikalarına rağmen iffetini korumuş, Allahın rızasından asla taviz vermemiş ve Onun sınırlarını çiğnemektense zindana girmeyi tercih etmiştir. Allah bu üstün ahlakı ayetlerinde şöyle bildirir:
Kadın dedi ki: Beni kendisiyle kınadığınız işte budur. Andolsun onun nefsinden ben murad istedim, o ise (kendini) korudu. Ve andolsun, eğer o kendisine emrettiğimi yapmayacak olursa, mutlaka zindana atılacak ve elbette küçük düşürülenlerden olacak. (Yusuf) Dedi ki: Rabbim, zindan, bunların beni kendisine çağırdıkları şeyden bana daha sevimlidir. Kurdukları düzeni benden uzaklaştırmazsan, onlara (korkarım) eğilim gösterir, (böylece) cahillerden olurum. (Yusuf Suresi, 32-33)
Her Zaman Vicdanıyla Hareket Eder
Allaha kulluk eden kişi, nefsinin istek ve arzularına itaat etmez. Bile bile böyle davrandığı takdirde dünyada ve ahirette Allahın gazabına uğramaktan şiddetle çekinir. Aksi bir tavır gösterdiği takdirde aşağıdaki ayetlerin hükmüne gireceğinden korkar. Allah ayetlerinde şöyle buyurmaktadır:
Hayır, zulmedenler, hiçbir bilgiye dayanmaksızın kendi heva (istek ve tutku)larına uymuşlardır. Allahın saptırdığını kim hidayete erdirebilir? Onların hiçbir yardımcıları yoktur. (Rum Suresi, 29)
Şimdi sen, kendi hevasını ilah edinen ve Allahın bir ilim üzere kendisini saptırdığı, kulağını ve kalbini mühürlediği ve gözü üstüne bir perde çektiği kimseyi gördün mü? Artık Allahtan sonra ona kim hidayet verecektir? Siz yine de öğüt alıp-düşünmüyor musunuz? (Casiye Suresi, 23)
Şeytan ve nefsi, insanı en başta Allah korkusundan uzaklaştırmaya çalışır. (Allah'ı tenzih ederiz) Allah'tan korkmanın gereksiz, hatta yanlış olduğu, asıl önemli olanın Allah sevgisi ve kalp temizliği olduğu gibi batıl telkinlerle onun Allah'tan korkup sakınmasını engellemek ister. Oysa Kuran'ı okuyan şuurlu bir insan, şeytanın bu tür telkinlerinin hiçbir gerçekliği olmadığını, tamamen saptırma ve aldatma amacı taşıdığını rahatlıkla görür. Zira Allah, müminlere Kendisi'nden korkmalarını Kuran'da son derece açık bir biçimde emretmiştir.
Allahtan Korkan Kimse Tüm Güzel Ahlak Özelliklerini Yaşar
Allahtan korkan kişi; sadakat, vefa, doğruluk, dürüstlük, samimiyet gibi tüm güzel ahlaka ait tavırları gösterir. Kuranın birçok yerinde bu üstün ahlak özelliklerini sergileyen müminlerden bahsedilir. Gerçekte, tüm insanların özlemini duyduğu insan modeli de budur. Fakat, Allah korkusu olmadığı takdirde bir insanda bu özelliklerin gerçek anlamda ve devamlı bulunması asla mümkün değildir. Çünkü Allahtan korkmayan bir kişi kendi menfaatleriyle çatıştığı anda Kuran ahlakını değil, çıkarlarının gerektirdiği davranış biçimini benimseyecektir. Bu gibi kişiler Yüce Allahtan, Ona hesap vermekten, cehenneme girip kötü davranışlarının karşılığını görmekten korkmadığı için böyle davranmasını engelleyen bir endişesi yoktur.
Allahtan Korkan Kişi Kimse Görmediğinde de Allahın Sınırlarını Korur
Allaha karşı derin bir haşyet duyan kişi, insanların arasında bulunduğu zaman da, kimsenin görmediği ortamlarda da Allaha karşı gelmekten aynı titizlikle sakınır. Çünkü bir kötülüğü, ister herkesin içinde isterse yalnız başına yapsın, ister açığa vursun isterse saklasın, Allahın bunu bileceğini, Allahın açığı da gizliyi de, gizlinin gizlisini de bildiğini ve kendisini tümünden sorguya çekeceğini bilir. Bu konudaki samimiyetini Allahın deneyeceğini ve imtihan kastıyla kendisine çeşitli fırsatlar, uygun ortamlar yaratacağını da bilir. Allah bir ayetinde müminlere şöyle emretmiştir:
Günahın açıkta olanını da, gizlisini de terk edin. Çünkü günahı kazananlar, yüklenegeldikleri nedeniyle karşılık göreceklerdir. (Enam Suresi, 120)
Allahtan Korkan Kişi Her Durumda Allaha Yönelip Döner
Allahtan gereği gibi korkup sakınan müminler, Allahtan karşılık görme konusunda son derece hassastırlar. Öyle ki kendilerine isabet eden bir musibet karşısında veya işlerinde bir olumsuzluk hissettiklerinde ya da herhangi bir sıkıntıya uğradıklarında hemen bir vicdan muhasebesi yapar, Allahın hoşnut olmayacağı bir şey yapıp yapmadıklarını gözden geçirirler. Ve Allahtan bağışlanma dileyip, Ona dua ederler.
Allahın rızasını kazanmaya olan düşkünlükleri ve aynı şekilde Onun rızasını kaybetmekten duydukları korku, onları son derece duyarlı hale getirmiştir. Bu konuda da Hz. Davud (a.s.)ın tavrı müminler için güzel bir örnek teşkil eder. Kuranda Hz. Davud (a.s.)ın Allaha gösterdiği derin saygı bu mübarek peygamberin yaşadığı bir olay anlatılarak şöyle haber verilir:
Sana o davacıların haberi geldi mi? Hani mihraba (Davudun bulunduğu yere girmek için) yüksek duvardan tırmanmışlardı. Davuda gittiklerinde, o, onlardan ürkmüştü; dediler ki: Korkma, iki davacıyız, birimiz diğerimize haksızlıkta bulundu. Şimdi sen aramızda hak ile hükmet, kararında zulme sapma ve bizi doğru yolun ortasına yöneltip-ilet. Bu benim kardeşimdir, doksan dokuz koyunu vardır, benimse bir tek koyunum var. Buna rağmen Onu da benim payıma (koyunlarıma) kat dedi ve bana, konuşmada üstün geldi. (Davud) Dedi ki: Andolsun senin koyununu, kendi koyunlarına (katmak) istemekle sana zulmetmiştir. Doğrusu, (emek ve mali güçlerini) birleştirip katan (ortak)lardan çoğu, birbirlerine karşı tecavüz ederler; ancak iman edip salih amellerde bulunanlar başka. Onlar da ne kadar azdır. Davud, gerçekten Bizim onu imtihan ettiğimizi sandı, böylece Rabbinden bağışlanma diledi ve rüku ederek yere kapandı ve (Bize gönülden) yönelip-döndü. Böylece onu bağışladık. Şüphesiz onun Bizim Katımızda gerçekten bir yakınlığı ve varılacak güzel bir yeri vardır. (Sad Suresi, 21-25)
Ayetlerde görüldüğü gibi, Hz. Davud (a.s.) son derece adaletli bir karar verdiği ve hükmünün doğruluğu açıkça belli olduğu halde Allah korkusu ile Rabbimize yönelmiş ve yine de bağışlanma dilemiştir. Kuşkusuz içte yaşanan bu korkunun taklidi mümkün değildir. Bu, ancak Allahın kadrini hakkıyla takdir edenlerin Allaha olan sevgilerinden ve saygılarından dolayı, Rabbimizin rızasını kaybetme korkusudur.
Allah Korkusu ve Allah Sevgisi Birbirinden Ayrılmaz
İnsan, Allahın sevgisini kaybettirecek kötülüklerden Allah korkusu sayesinde sakınır. Örneğin bir ayette, Allah, her büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez. (Nisa Suresi, 36) buyrulmaktadır. Allah korkusu olan insan, büyüklük taslayıp böbürlenmekten şiddetle kaçınarak Allahın sevgisini kazanacağını umduğu bir hareket yapmış olur. İşte bu nedenle, Allah korkusu ve Allah sevgisi birbirinden ayrılmaz.
Peygamberimiz (sav) bir hadis-i şerifte Allah korkusunun önemini şöyle belirtir:
Muaz! Sana her taşın ağacın ve duvarın yanında nerede olursan ol Allahtan korkmanı, işlediğin her günahın ardından gizlisine gizli, aleni olanına da aleni tevbe etmeni tavsiye ederim. (Ebu Nuyam el-Ilye, Beyhaki, ez-Zühdde açıklamışlardır; Huccetül İslam İmam Gazali, İhyau Ulumid-din, 2. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s.793)
Allah Korkusu Bir Anda Kazanılabilir
Allah korkusu elde edilmesi zor olan, birtakım aşamalardan geçerek kazanılacak bir his değildir. Aksine şuuru açık, düşünen her insanın kolaylıkla derinden hissedebileceği bir duygudur. Bir insanın gerçek Allah korkusunu elde edebilmesi için samimi tek bir tefekkürü bile yeterli olabilir. Yalnızca bir an ölümü, ölümden sonra karşılaşacaklarını düşünüp, Allaha karşı saygı dolu bir korku hissedebilir. İnsanın bu üstün ahlak özelliğine sahip olması duasına, samimiyetine ve vicdanını kullanmasına bağlıdır. Bu üstün ahlakı göstererek Allahı gereği gibi takdir edebilen bir kişi, hem dünyada huzur içinde yaşayacak, hem de ahirette Allahın hoşnut olduğu samimi müminlerle birlikte kurtuluşa ermeyi ümit edecektir. Yüce Rabbimizin iman eden ve Kendisinden samimiyetle korkan kullarına bildirdiği müjde şöyledir:
Ama Rablerinden korkup-sakınanlar; onlar için Allah Katında -bir şölen olarak- altlarından ırmaklar akan-içinde ebedi kalacakları- cennetler vardır. İyilik yapanlar için, Allahın Katında olanlar daha hayırlıdır. (Al-i İmran Suresi, 198)
Allahtan gereği gibi korkabilmek Allahın büyüklüğünü, şanını ve azametini, üstün makamını, sonsuz ilim ve kudretini, kulları üzerindeki kayıtsız şartsız güç ve hakimiyetini, dilediğini dilediği gibi gerçekleştirebileceğini sürekli akılda tutmak ve tefekkür etmekle, Allahın vaadine, tehdidine, hesap gününe, cezasının şiddetine, cehennem azabının sonsuzluğuna ve korkunçluğuna kesin olarak iman etmekle mümkündür. Bu iman, güçlü bir Allah korkusuna vesile olur. Bu korku da insanın tüm tavır ve davranışlarını, hareket ve konuşmalarını Allahın beğendiği, hoşnut olduğu ahlak doğrultusunda düzenlemesini sağlar. Allahtan korkan kişi Onun sınırlarını korumaya karşı derin bir hassasiyet içinde olur.
Sayın Adnan Oktar Allah korkusunun güzel ahlak kazandırdığını anlatıyor:
ADNAN OKTAR: Çok korkunç bir sistemdir Allaha inanmamak, Allahı sevmemek. Diyorlar ki: Sadece Allahı sevsek olmuyor mu? Hristiyan rahipler Allahı sadece seviyorlar, Allahtan korkmuyorlar ve müthiş bir çöküş oluyor. Mesela Yunanistanda Papazlar toplandılar dua ediyorlar. Allahtan korkmadan Allah sevgisiyle bir yere varamazsın. Allah korkusu akıl sağlar. Allah korkusu olmadığında aklın gider. Allah korkusu dürüstlüğü sağlar.
Allahı seven kişi, çıkarı çatıştığında da gerekeni yapar... ...Onun için bazıları her türlü ahlaksızlığı yapabiliyorlar. Mesela, mağazanın içinde gelip kadını bıçaklıyorlar. Adam adı gibi emin kimsenin bir şey yapmayacağından. Seyrediyor millet. Ne oluyor? dersin içeriye girdiğinde. Bük kolunu al elinden bıçağı. Üstüne yürüdün mü hiçbir şey yapamaz çünkü sen onun hasmı değilsin ki. Senden çekinir o. O, ona sinirlenmiş. Araya girersin. Allahtan kork dersin, nasihat edersin. Kendine gel. Şeytandan Allaha sığın dersin. Bu Allahın kulu, delirdin mi sen? dersin, inşaAllah. (25 Temmuz 2012 A9 TV)
ADNAN OKTAR: Allah korkusunun olmamasını istiyorlar, Allah sevgisinin olmasını istiyorlar. Sırf Allah sevgisi olursa, Allah sevgisini yaşayacaklarını ortam olmaz. Allah korkusu olmadığında dinsizlik dünyaya hakim olur. Sevgi, şefkat, merhamet, iyilik, güzellik, aklın hep kökeninde Allah korkusu vardır. Allah korkusu olmadığında akıl almaz zulüm yapabilir insanlar. Ben Allahı seviyorum der, anormal her şeyi yapabilir. Ama Allah korkusu güzel ahlakın, güzel davranışın temelidir. Eğer insan Allahtan korkuyorsa yalan söylemez. Allahtan korkuyorsa helale, harama dikkat eder. Allahtan korkuyorsa vefalıdır, sadakat gösterir, neme lazımcı olmaz. Allahtan korkmuyorsa vefa duygusunun bir anlamı kalmaz adam için.Allahı seviyorum der, hiçbir şey yapmaz. Sürekli Allahtan bir şeyler ister, Allaha bir şeyler vermek istemez. Allahın ihtiyacı yoktur tabi Ama Allah için kendinden bir şey vermek istemez. Malını da vermek istemez, malını da harcamak istemez. Allah ona versin ister malı. Allah için dağıtmaz. Allah korkusuyla insan malı dağıtır. Allah korkusu hikmetin, aklın da başıdır. Yani insanın aklı yok olur, aklı gider Allah korkusu olmadığında. Onun için Allah korkusu çok büyük bir nimettir. (22 Temmuz 2012, A9 TV)
(makale harun yahya)