İnsanların ihtiyaçlarını gidermek, açları doyurmak çok sevaptır. Hak teâlâ buyurur ki, ey kulum, ben acıktım, beni doyurmadın. Kul cevâben der ki: Yâ Rabbî! Bütün âlemleri doyuran sensin! Ben seni nasıl doyurabilirim? O zaman cenâb-ı Hak buyurur ki, falan fakir kulum aç idi, sen ise bol bol rızklar içinde yüzüyordun. O fakir kulumu doyursaydın, benim rızâmı kazanmış olacaktın.
Yine Allahü teâlâ buyurur ki, ey kulum, ben susamıştım. Bana niçin su vermedin? Kul aynı şeklde: Yâ Rabbî! Bütün âlemlere su veren sensin, benim seni sulamağa kudretim var mıdır? Allahü teâlâ buyurur ki, falan kulum susamıştı, eğer onu sulamış olsaydın, benim sevgi ve muhabbetimi kazanmış olacaktın.
Yine bunun gibi, çıplak olanı giydirmek için bu süâl-cevâb vârid olur. Yine bunun gibi, ben hasta idim de, benim hâl ve hâtırımı gelip sormadın. Yâ Rabbî, seni nasıl ziyâret edebilirdim? Allahü teâlâ buyurur ki, falan kulum hasta idi, onu ziyâret edeydin, orada benim rızâmı bulacakdın.
Nimetlere şükretmelidir. Hak teâlâ hazretleri buyurdu ki: "Yâ Mûsâ! Bir kimse kendine verdiğim nimeti benden bilip kendinden bilmezse, nimetlerimin şükrünü edâ etmiş olur. Bir kulum rızkını kendi çalışması ile bilip, benden bilmez ise, nimetin şükrünü edâ etmemiş olur." İnsanlara lâyık olan, her zaman kendisine verilen rızkları Allahü teâlâdan bilmekdir.
Buna, (Hamd etmek) denir. Ve bunlara mukabil gece gündüz şükr ve tesbîh ile tahmîd eylemekdir. Mûsâ aleyhisselâm bu kelâmları işitince, (Yâ Rabbî! Bütün kelâmların hakîkatdir) dedi.
İlim meclisine gitmenin fazîlet ve derecesi çok büyüktür. Resûlullah "sallallahü aleyhi ve sellem" buyurdu ki, "Bir kimse din âlimlerinin ve sâlihlerin (yani İslâmın beş şartını devam üzere yapanların) yanına gitse, her bir adımına Hak teâlâ, kabûl olmuş nâfile bir hac sevapı ihsân eder. Zîrâ, âlimleri ve sâlihleri Hak teâlâ sever. Allahü teâlânın evi olsaydı, bu kimse o evi ziyâret eyleseydi, ancak bu sevapı kazanırdı."
Peygamber "sallallahü aleyhi ve sellem" efendimiz buyurdu ki: "Yâ âlim, yâ müteallim yani talebe veyahud bunları dinleyici ol! (Veya Kitaplarını oku!) Bu üçünden olmayıp dördüncüsünden olursan, yani hiçbirinden olmazsan helâk olursun." İlmihâl kitapı okumayan dînini öğrenemez. Dînini öğrenmiyenin dîni, imanı gider.
Yine Allahü teâlâ buyurur ki, ey kulum, ben susamıştım. Bana niçin su vermedin? Kul aynı şeklde: Yâ Rabbî! Bütün âlemlere su veren sensin, benim seni sulamağa kudretim var mıdır? Allahü teâlâ buyurur ki, falan kulum susamıştı, eğer onu sulamış olsaydın, benim sevgi ve muhabbetimi kazanmış olacaktın.
Yine bunun gibi, çıplak olanı giydirmek için bu süâl-cevâb vârid olur. Yine bunun gibi, ben hasta idim de, benim hâl ve hâtırımı gelip sormadın. Yâ Rabbî, seni nasıl ziyâret edebilirdim? Allahü teâlâ buyurur ki, falan kulum hasta idi, onu ziyâret edeydin, orada benim rızâmı bulacakdın.
Nimetlere şükretmelidir. Hak teâlâ hazretleri buyurdu ki: "Yâ Mûsâ! Bir kimse kendine verdiğim nimeti benden bilip kendinden bilmezse, nimetlerimin şükrünü edâ etmiş olur. Bir kulum rızkını kendi çalışması ile bilip, benden bilmez ise, nimetin şükrünü edâ etmemiş olur." İnsanlara lâyık olan, her zaman kendisine verilen rızkları Allahü teâlâdan bilmekdir.
Buna, (Hamd etmek) denir. Ve bunlara mukabil gece gündüz şükr ve tesbîh ile tahmîd eylemekdir. Mûsâ aleyhisselâm bu kelâmları işitince, (Yâ Rabbî! Bütün kelâmların hakîkatdir) dedi.
İlim meclisine gitmenin fazîlet ve derecesi çok büyüktür. Resûlullah "sallallahü aleyhi ve sellem" buyurdu ki, "Bir kimse din âlimlerinin ve sâlihlerin (yani İslâmın beş şartını devam üzere yapanların) yanına gitse, her bir adımına Hak teâlâ, kabûl olmuş nâfile bir hac sevapı ihsân eder. Zîrâ, âlimleri ve sâlihleri Hak teâlâ sever. Allahü teâlânın evi olsaydı, bu kimse o evi ziyâret eyleseydi, ancak bu sevapı kazanırdı."
Peygamber "sallallahü aleyhi ve sellem" efendimiz buyurdu ki: "Yâ âlim, yâ müteallim yani talebe veyahud bunları dinleyici ol! (Veya Kitaplarını oku!) Bu üçünden olmayıp dördüncüsünden olursan, yani hiçbirinden olmazsan helâk olursun." İlmihâl kitapı okumayan dînini öğrenemez. Dînini öğrenmiyenin dîni, imanı gider.