meridyen2
Kayıtlı Üye
Allahı Anmak En Büyük İbadettir
İnsanın, Allahı anmada gösterdiği gevşeklik, Ona olan yakınlığını azaltır. Din ahlakını yaşamayan insanlar Allahı hiç anmadıkları, günlerce akıllarına bile getirmedikleri için helal-haram demeden günahın her türlüsünü işlemeyi, Allahın emirlerine riayet etmemeyi bir yaşam biçimi haline getirmişlerdir.
Müminler ise gerek sözleriyle gerekse zihinlerinden geçirdikleri düşünceleriyle hayatlarının her anında Allahı anıp zikrederler. İnsanın kimi zaman gafletle Allahı aklından çıkarması, imanlı bir kişinin dahi istemeden de olsa çeşitli hata ve günahları işlemesine sebep olabilir. Çünkü Allahtan gafil olarak geçirilen bir süre içinde, insanın olayları doğru algılayıp değerlendirmesinde bozukluk olacaktır. Dahası iyiyi kötüden ayırt etmesinde, hareket, davranış ve konuşmalarında Kuranın sınırlarını gözetecek bir bilinci korumasında önemli aksaklıklar meydana gelir.
Müminler kainattaki tüm ilimlerin, mülkün ve hükmün gerçek sahibinin Allah olduğunu her zaman bilerek, her işlerinde Allaha yönelirler. Rabbimize karşı boyun eğici ve teslimiyetli davranır, övgüyü daima herşeyi yaratan Allaha yöneltir ve durmaksızın Onu yüceltip tesbih ederler.
Gafletten Kurtulmanın Yolu Dikkat ve Şuurun Daima Açık Olmasıdır
Kuran ahlakına uygun olmayan her türlü tavır bozukluğunun altında yatan neden, Allahı anmada gösterilen gevşekliktir. Allahın hükümlerine karşı duyarlılığını yitiren kişi bazen olmayacak hatalar yapar. Sonradan bu hatalarını düzeltince, bunları nasıl yaptığına kendisi de şaşırır. Bu tür hatalar, aslında Allahı unutmanın önemini hatırlatan uyarı ve işaretlerdir. Gafletin süresi ve derecesi arttıkça yapılan yanlışların sayısı ve büyüklüğü de artar. Allahı anma konusunda gösterilen gafletin sıklığı ve sürekliliği ise kişinin imanı için büyük bir tehdittir.
Oysa, Allahı her an akılda tutmak, Onun ayetlerini tefekkür etmek insanın aklının ve şuurunun sürekli açık olmasını sağlar. Böyle olunca da, kişi Kuranın emirlerine ve yasaklarına uymada büyük titizlik gösterir.
İnsan yaratılış olarak zayıf bir hafızaya, hemen dağılan dikkate, gaflete kapılmaya müsait bir yapıya sahiptir. Yüce Allahın imtihan olarak özel yarattığı bu durumdan insan ancak dikkatini sürekli olarak açık tutarak kurtulabilir. Bunun için, Rabbimizin her an, her saniye bizimle birlikte olduğunu, bizi gördüğünü ve işittiğini bilmek, her işi düzenleyip denetimi altında tutanın O olduğunu unutmamak, tüm hayatımızın belirlenmiş bir kader doğrultusunda yaşandığını hatırlamak, yapılan her işte, görülen her görüntüde Allahın sonsuz aklını, hayranlık uyandırıcı sanatını ve Onun Yüce Kudretini tefekkür etmek, her zaman tevekküllü ve teslim olmak, Allahı tesbih etmek ve yüceltmek gerekir.
Allahı sürekli zikreden bir insan kendi aczini daha iyi idrak eder, hiçbir konuda kendine ait bir güce ve iradeye sahip olmadığını daha iyi fark eder. Bunun sonucu olarak, Allaha sürekli dua eder ve talep içerisinde olur. Yalnızca Allahtan ister, her konuda Allaha başvurur, kendini tamamen Allaha teslim eder. Hiçbir konuda kendine müstakil ve bağımsız bir kişilik verip, büyüklenmez. Hareketleri, davranışları, konuşmaları Allahın koruması altında olur. Böylece Allah ona her an nasıl, ne şekilde davranması gerektiğini, en doğru hareketi, en güzel sözü ilham eder. Ona, ayette müjdelendiği gibi insanlar arasında yürüyeceği bir nur verir. (Hadid Suresi, 28) Güzel bir ahlaka kavuşmasını sağlar.
Bunun tersine insan Allahı anmaktan uzaklaştıkça, kendi başına, yapayalnız ve yardımcısız kalır. Doğru düşünebilme, doğru karar verebilme yeteneğini kaybeder. Yaptığı işler başarısız olmaya başlar. Çünkü Allahın yardımı, desteği olmadan hiç kimse hiçbir sorunun üstesinden gelemez. Hiçbir sorunu Allahtan bağımsız olarak kendi gücü ve iradesi ile çözemez. Kuranda övülen, takva sahibi bir mümin haline gelemez. Çünkü o daha başta Allahı unutarak en büyük hatayı yapmış ve gafillerden olmuş olur.
Yüce Allahı tanımanın, kavramanın ve Ona imanda derinleşmenin bir sınırı yoktur. Bir insan Yüce Allaha yakın olmak ve Onu daha iyi tanımak için ne kadar fazla çaba harcarsa, ne kadar fazla düşünürse, imanı, aklı ve Allah korkusu o derece güçlenir. Bu nedenle Allah yolunda hizmet etmek için büyük çaba harcayan ve Ona yakınlaşmak için derin tefekkür eden müminler, Allahtan çok korkan ve Allaha bütün kalbiyle bağlı olan insanlardır. Müminlerin Allahın hükümlerini uygulama konusunda gösterdikleri titizlik ve vicdanlarını kullanma konusunda gösterdikleri hassasiyet Rabbimizin sevgi ve rızasını kazanmakta ve Ona yakınlaşmakta en etkili vesilelerdir. Nitekim Yüce Rabbimiz iman edenleri Zatına yakınlaşmaya Kuranda şöyle davet etmektedir:
Ey iman edenler, Allahtan korkup-sakının ve (sizi) Ona (yaklaştıracak) vesile arayın; Onun yolunda ceh edin (çaba harcayın), umulur ki kurtuluşa erersiniz. (Maide Suresi, 35)
Müslümanın Allah ile Manevi Bağlantısı Çok Güçlüdür
İman eden bir insan günlük hayatın hiçbir anında Allahı asla aklından çıkarmaz, Allah ile olan manevi bağlantısını bir an bile koparmaz. Böyle bir durumu vicdanı kabul etmez, Allaha olan sevgisi ve bağlılığına asla bunu yakıştırmaz. Kuranda bildirilen Allahın Hz. Musa (a.s.)a olan hatırlatması şu şekildedir:
Sen ve kardeşin ayetlerimle gidin ve Beni zikretmede gevşek davranmayın. (Taha Suresi, 42)
Allah, Firavuna giderek onu hak dine davet edecek olan Hz. Musa (a.s.) ve kardeşi Hz. Harun (a.s.)a Kendisini zikretmede gevşek davranmamalarını bildirmiştir. Zira yukarıda da anlatıldığı gibi onları Firavunun karşısında asıl başarılı kılacak olan Allahtır.
Bunun yanında Allahı az anmak münafıkların bir özelliğidir. Bu durum Kuranda şöyle bildirilmiştir:
Gerçek şu ki, münafıklar (sözde), Allahı aldatmaktadırlar. Oysa O, onları aldatandır. Namaza kalktıkları zaman, isteksizce kalkarlar. İnsanlara gösteriş yaparlar ve Allahı ancak çok az anarlar. (Nisa Suresi, 142)
Allahı anmanın, iman edenler için önemli bir ibadet olduğu bazı ayetlerde ise şöyle haber verilmektedir:
... Allahı zikretmek ise muhakkak en büyük(ibadet)tür. Allah, yaptıklarınızı bilir. (Ankebut Suresi, 45)
Öyleyse (yalnızca) Beni anın, Ben de sizi anayım; ve (yalnızca) Bana şükredin ve (sakın) nankörlük etmeyin. (Bakara Suresi, 152)
Allahı Sürekli Anmak Mümini Doğru Yola Yöneltip İletir
Bunlar, iman edenler ve kalpleri Allahın zikriyle mutmain olanlardır. Haberiniz olsun; kalbler yalnızca Allahın zikriyle mutmain olur. (Rad Suresi, 28) ayetinde haber verildiği gibi Allahı zikretmek müminin kalbine ve ruhuna ferahlık veren, Allahın razı olduğu güzel ahlaka kavuşmasını sağlayacak olan anahtardır:
Allahı zikretmek mümini ahlaken çok güzelleştirir.
İçinde kötü düşünceye yer kalmaz.
İnsanların üzerindeki unutkanlık ve gafleti yok eder.
Müminin bilincini, imani şevkini ve iradesini canlı tutar.
Müminin sürekli olarak Allaha yönelip dönmesini sağlar.
Allahın huzurunda olmak ve Onu en güzel isimlerle yüceltmek, Allahla güçlü bir manevi bağlantı sağlar.
Sadece Allahın anılması, Onun yüceltilmesini ve bütün eksikliklerden münezzeh tutularak Onun birlenmesini sağlar.
Allahın yarattığı nimetler için Ona şükredilmesine ve Allahın rızasının kazanılmasına vesile olur.
Tevbe ederek insanın aczi için Allahtan bağışlanma dilemesine vesile olur.
Huşu içinde Allahı zikreden birinin imanda derinliği, samimiyeti, ihlası ve Rabbimize olan yakınlığı artar.
Bu ahlaktaki bir insanın ise Kuran ahlakına uygun olmayan bir tavır göstermesi Allahın izniyle mümkün değildir.
(makale harun yahya)
İnsanın, Allahı anmada gösterdiği gevşeklik, Ona olan yakınlığını azaltır. Din ahlakını yaşamayan insanlar Allahı hiç anmadıkları, günlerce akıllarına bile getirmedikleri için helal-haram demeden günahın her türlüsünü işlemeyi, Allahın emirlerine riayet etmemeyi bir yaşam biçimi haline getirmişlerdir.
Müminler ise gerek sözleriyle gerekse zihinlerinden geçirdikleri düşünceleriyle hayatlarının her anında Allahı anıp zikrederler. İnsanın kimi zaman gafletle Allahı aklından çıkarması, imanlı bir kişinin dahi istemeden de olsa çeşitli hata ve günahları işlemesine sebep olabilir. Çünkü Allahtan gafil olarak geçirilen bir süre içinde, insanın olayları doğru algılayıp değerlendirmesinde bozukluk olacaktır. Dahası iyiyi kötüden ayırt etmesinde, hareket, davranış ve konuşmalarında Kuranın sınırlarını gözetecek bir bilinci korumasında önemli aksaklıklar meydana gelir.
Müminler kainattaki tüm ilimlerin, mülkün ve hükmün gerçek sahibinin Allah olduğunu her zaman bilerek, her işlerinde Allaha yönelirler. Rabbimize karşı boyun eğici ve teslimiyetli davranır, övgüyü daima herşeyi yaratan Allaha yöneltir ve durmaksızın Onu yüceltip tesbih ederler.
Gafletten Kurtulmanın Yolu Dikkat ve Şuurun Daima Açık Olmasıdır
Kuran ahlakına uygun olmayan her türlü tavır bozukluğunun altında yatan neden, Allahı anmada gösterilen gevşekliktir. Allahın hükümlerine karşı duyarlılığını yitiren kişi bazen olmayacak hatalar yapar. Sonradan bu hatalarını düzeltince, bunları nasıl yaptığına kendisi de şaşırır. Bu tür hatalar, aslında Allahı unutmanın önemini hatırlatan uyarı ve işaretlerdir. Gafletin süresi ve derecesi arttıkça yapılan yanlışların sayısı ve büyüklüğü de artar. Allahı anma konusunda gösterilen gafletin sıklığı ve sürekliliği ise kişinin imanı için büyük bir tehdittir.
Oysa, Allahı her an akılda tutmak, Onun ayetlerini tefekkür etmek insanın aklının ve şuurunun sürekli açık olmasını sağlar. Böyle olunca da, kişi Kuranın emirlerine ve yasaklarına uymada büyük titizlik gösterir.
İnsan yaratılış olarak zayıf bir hafızaya, hemen dağılan dikkate, gaflete kapılmaya müsait bir yapıya sahiptir. Yüce Allahın imtihan olarak özel yarattığı bu durumdan insan ancak dikkatini sürekli olarak açık tutarak kurtulabilir. Bunun için, Rabbimizin her an, her saniye bizimle birlikte olduğunu, bizi gördüğünü ve işittiğini bilmek, her işi düzenleyip denetimi altında tutanın O olduğunu unutmamak, tüm hayatımızın belirlenmiş bir kader doğrultusunda yaşandığını hatırlamak, yapılan her işte, görülen her görüntüde Allahın sonsuz aklını, hayranlık uyandırıcı sanatını ve Onun Yüce Kudretini tefekkür etmek, her zaman tevekküllü ve teslim olmak, Allahı tesbih etmek ve yüceltmek gerekir.
Allahı sürekli zikreden bir insan kendi aczini daha iyi idrak eder, hiçbir konuda kendine ait bir güce ve iradeye sahip olmadığını daha iyi fark eder. Bunun sonucu olarak, Allaha sürekli dua eder ve talep içerisinde olur. Yalnızca Allahtan ister, her konuda Allaha başvurur, kendini tamamen Allaha teslim eder. Hiçbir konuda kendine müstakil ve bağımsız bir kişilik verip, büyüklenmez. Hareketleri, davranışları, konuşmaları Allahın koruması altında olur. Böylece Allah ona her an nasıl, ne şekilde davranması gerektiğini, en doğru hareketi, en güzel sözü ilham eder. Ona, ayette müjdelendiği gibi insanlar arasında yürüyeceği bir nur verir. (Hadid Suresi, 28) Güzel bir ahlaka kavuşmasını sağlar.
Bunun tersine insan Allahı anmaktan uzaklaştıkça, kendi başına, yapayalnız ve yardımcısız kalır. Doğru düşünebilme, doğru karar verebilme yeteneğini kaybeder. Yaptığı işler başarısız olmaya başlar. Çünkü Allahın yardımı, desteği olmadan hiç kimse hiçbir sorunun üstesinden gelemez. Hiçbir sorunu Allahtan bağımsız olarak kendi gücü ve iradesi ile çözemez. Kuranda övülen, takva sahibi bir mümin haline gelemez. Çünkü o daha başta Allahı unutarak en büyük hatayı yapmış ve gafillerden olmuş olur.
Yüce Allahı tanımanın, kavramanın ve Ona imanda derinleşmenin bir sınırı yoktur. Bir insan Yüce Allaha yakın olmak ve Onu daha iyi tanımak için ne kadar fazla çaba harcarsa, ne kadar fazla düşünürse, imanı, aklı ve Allah korkusu o derece güçlenir. Bu nedenle Allah yolunda hizmet etmek için büyük çaba harcayan ve Ona yakınlaşmak için derin tefekkür eden müminler, Allahtan çok korkan ve Allaha bütün kalbiyle bağlı olan insanlardır. Müminlerin Allahın hükümlerini uygulama konusunda gösterdikleri titizlik ve vicdanlarını kullanma konusunda gösterdikleri hassasiyet Rabbimizin sevgi ve rızasını kazanmakta ve Ona yakınlaşmakta en etkili vesilelerdir. Nitekim Yüce Rabbimiz iman edenleri Zatına yakınlaşmaya Kuranda şöyle davet etmektedir:
Ey iman edenler, Allahtan korkup-sakının ve (sizi) Ona (yaklaştıracak) vesile arayın; Onun yolunda ceh edin (çaba harcayın), umulur ki kurtuluşa erersiniz. (Maide Suresi, 35)
Müslümanın Allah ile Manevi Bağlantısı Çok Güçlüdür
İman eden bir insan günlük hayatın hiçbir anında Allahı asla aklından çıkarmaz, Allah ile olan manevi bağlantısını bir an bile koparmaz. Böyle bir durumu vicdanı kabul etmez, Allaha olan sevgisi ve bağlılığına asla bunu yakıştırmaz. Kuranda bildirilen Allahın Hz. Musa (a.s.)a olan hatırlatması şu şekildedir:
Sen ve kardeşin ayetlerimle gidin ve Beni zikretmede gevşek davranmayın. (Taha Suresi, 42)
Allah, Firavuna giderek onu hak dine davet edecek olan Hz. Musa (a.s.) ve kardeşi Hz. Harun (a.s.)a Kendisini zikretmede gevşek davranmamalarını bildirmiştir. Zira yukarıda da anlatıldığı gibi onları Firavunun karşısında asıl başarılı kılacak olan Allahtır.
Bunun yanında Allahı az anmak münafıkların bir özelliğidir. Bu durum Kuranda şöyle bildirilmiştir:
Gerçek şu ki, münafıklar (sözde), Allahı aldatmaktadırlar. Oysa O, onları aldatandır. Namaza kalktıkları zaman, isteksizce kalkarlar. İnsanlara gösteriş yaparlar ve Allahı ancak çok az anarlar. (Nisa Suresi, 142)
Allahı anmanın, iman edenler için önemli bir ibadet olduğu bazı ayetlerde ise şöyle haber verilmektedir:
... Allahı zikretmek ise muhakkak en büyük(ibadet)tür. Allah, yaptıklarınızı bilir. (Ankebut Suresi, 45)
Öyleyse (yalnızca) Beni anın, Ben de sizi anayım; ve (yalnızca) Bana şükredin ve (sakın) nankörlük etmeyin. (Bakara Suresi, 152)
Allahı Sürekli Anmak Mümini Doğru Yola Yöneltip İletir
Bunlar, iman edenler ve kalpleri Allahın zikriyle mutmain olanlardır. Haberiniz olsun; kalbler yalnızca Allahın zikriyle mutmain olur. (Rad Suresi, 28) ayetinde haber verildiği gibi Allahı zikretmek müminin kalbine ve ruhuna ferahlık veren, Allahın razı olduğu güzel ahlaka kavuşmasını sağlayacak olan anahtardır:
Allahı zikretmek mümini ahlaken çok güzelleştirir.
İçinde kötü düşünceye yer kalmaz.
İnsanların üzerindeki unutkanlık ve gafleti yok eder.
Müminin bilincini, imani şevkini ve iradesini canlı tutar.
Müminin sürekli olarak Allaha yönelip dönmesini sağlar.
Allahın huzurunda olmak ve Onu en güzel isimlerle yüceltmek, Allahla güçlü bir manevi bağlantı sağlar.
Sadece Allahın anılması, Onun yüceltilmesini ve bütün eksikliklerden münezzeh tutularak Onun birlenmesini sağlar.
Allahın yarattığı nimetler için Ona şükredilmesine ve Allahın rızasının kazanılmasına vesile olur.
Tevbe ederek insanın aczi için Allahtan bağışlanma dilemesine vesile olur.
Huşu içinde Allahı zikreden birinin imanda derinliği, samimiyeti, ihlası ve Rabbimize olan yakınlığı artar.
Bu ahlaktaki bir insanın ise Kuran ahlakına uygun olmayan bir tavır göstermesi Allahın izniyle mümkün değildir.
(makale harun yahya)