Efsunkar
Bayan Üye
Abdülkadir Geylâni hazretleri bir mecliste vaaz ediyordu. Bir ara öylesine derin mevzulara girdi, öylesine esrarlı şeyler söyledi ki, cemaat kendinden geçer gibi oldu. İşte bu sırada kubbeyi çınlatan bir ses işitildi:
Allah! diye feryad ediyordu biri.
Abdülkadir Geylânî hazretleri durakladı. Sonra, Allah! diye feryad eden adama doğru dönerek şöyle dedi:
Allahın huzuruna vardığında, bu Allah demenin hesabını vereceksin!
Kimileri anladı bunun mânâsını, kimileri de anlamayıp hayretle sordu:
Bu nasıl iş? Allah demenin de hesabı olur mu?
o izah etti durumu:
Evet, bu Allah! feryadının da hesabı vardır. Bakalım kalbinden mi dedi, yoksa ağzından mı? İrâdesi dışında mı oldu, yoksa bir maksada müteveccih mi?, Yani, bununla itibar kazanıp menfaat elde etmek mi var niyette?.. Yoksa Allah için mi?.
Evet, mesele burada; İhlâsla mı attı nârayı, yoksa gösteriş için mi?
Bu bakımdan zikirler ağızda kalmamalı, gönüle inmeli; lafta kalmamalı, hayata inkılab etmelidir.
Alıntı
Allah! diye feryad ediyordu biri.
Abdülkadir Geylânî hazretleri durakladı. Sonra, Allah! diye feryad eden adama doğru dönerek şöyle dedi:
Allahın huzuruna vardığında, bu Allah demenin hesabını vereceksin!
Kimileri anladı bunun mânâsını, kimileri de anlamayıp hayretle sordu:
Bu nasıl iş? Allah demenin de hesabı olur mu?
o izah etti durumu:
Evet, bu Allah! feryadının da hesabı vardır. Bakalım kalbinden mi dedi, yoksa ağzından mı? İrâdesi dışında mı oldu, yoksa bir maksada müteveccih mi?, Yani, bununla itibar kazanıp menfaat elde etmek mi var niyette?.. Yoksa Allah için mi?.
Evet, mesele burada; İhlâsla mı attı nârayı, yoksa gösteriş için mi?
Bu bakımdan zikirler ağızda kalmamalı, gönüle inmeli; lafta kalmamalı, hayata inkılab etmelidir.
Alıntı