sEmih
Kayıtlı Üye
Alevilik, kuşkusuz İslamdır. Hakk-Muhammed-Ali yolunun Kırklar Meclisinde olgunlaştığı ve Oniki İmamlarla devam eden; İmam Cafer-i Sadıkın akıl ölçüsünü rehber olarak alan, Horasan Erenlerinin himmetleriyle Anadoluya gelen Hazret-i Pîrle ve ulu ozanlarımızın nefesleriyle hayat bulan inancın adıdır. Alevilik inancı, hayatın amacını insanın Ham Ervahlıktan çıkarak İnsan-ı Kâmil olup özüne dönmek olarak tanımlar. Bunun için de; Mürşid, Pîr ve Rehber huzurunda ikrar verilerek Dört Kapı Kırk Makam aşamasından geçilir. İnancımızın uygulandığı mekân Cemevidir.
Aleviliğin en temel kriterleri 4 Kapı, 40 Makamdır. Kişi, Şeriat, Tarikat, Marifet ve Hakikat Kapılarını ve bunlara özgü makamları bilerek Alevilik hakkında konuşursa elbette Hacı Bektaş Velinin bir güzel sözünde belirttiği gibi Hem Arı, hem de Arıtıcı olur. Bu Kapılar aslında sadece bilimin değil, yaşamın da birer Erdem okuludur. Kişi bu Kapılardan ilki olan Şeriat Kapısından Ham Ervah olarak girer ve isterse emek vererek insan-ı kamil olarak Hakikata varabilir. Bu Kapılarda kişi sadece bilgi ve görgüsünü arttırmakla kalmaz, aynı zamanda benliğini de öldürür.
Kişinin kendisi ile barışık olmasının en temel kriteri Âdem olmaktır. Topraktan gelmiş ve toprağa dönecektir. Kişi kendini Âdem olarak gördüğü zaman adına Evren denilen sonsuz bir zaman tünelinde küçük bir zerre olduğunu fark eder. Şair Ahmet Arifin dediği gibi .. Ne Şah, ne Sultan, Göçüp gitmişler, gölgesiz..
Alevi toplumu inancı gereği her koşulda Ehli Beyte tutunmuş. İmam Cafer Sadıkın derlediği Buyrukun temel ilkelerini esas almıştır. Orada belirtilen Henüz melekler, levh, kalem, arş, kürs, yer, gök, cennet, cehennem yaratılmadan evvel Allah kendi nurundan nur katarak Muhammed Aliyi yarattı beyanından hareketle insanın yaradılışına böyle inandıktan sonra bu nurun diğer Peygamberler nesliyle devam ettiğini ve son olarak Ehli Beyt olarak biçimlendiğini, bu nurdan devam eden İmam Mehdinin de kıyamet habercisi olduğuna inanır. Bu vesile ile ezelden (Kalü Bela) edebiyete kadar her hikmette Ehli Beyt e inanılır ve sevgi duyulur.
Seyyit Baba Mansur hakkında fikir belirtirken onun Ehli Beyt uzantısını da ele almak gerekir. Ocaklar ve onların Ehli Beyt uzantıları konusunda bu güne kadar yazılıp çizilenler hem çok eksik, hem de bir o kadar karmaşık duruyor. Bir çok yerde aynı konu hakkında taban tabana farklı görüşler görüyoruz. Birbirine benzemişlik ve genelde söylenceye dayalı bu konu, üzerinde çok yazılıp çizilmesi gereken, tek tek bireylerden ziyade bir BilimKurulu veya Akademinin ihtisas alanına giriyor. Bu kitabın içine aldığımız Ocaklarla ilgili bölüm çalışmamız da, bu konuda mutlak doğru olmayıp sorgulanabilir bir çalışmadır. Seyyit Baba Mansur konusu da aynı şekilde bu bütünün bir parçası olarak görülmeli. Kapak resmi, diğer bir büyük Evliya olan Hacı Kureyşe karşı Dersim / Muhunduda CANSIZ DUVAR YÜRÜTME kerametini temsil etmektedir. Arka kapak resmi de Bingöl / Adaklıda bulunan Kurhüseyin Dergâhından bir görüntüdür.
Baba Mansur Ocağının Bingöl / Kiği bölgesinden olan ve Kurhüseyin Dergâhından olan Seyyit Selçuk Sevin bu çalışmada hem esin kaynağı, hem de alan çalışmasında kısmi alan çalışmasına katkı sundu. Bu vesile ile çalışmayı onun mensubu olduğu Kurhüseyin Dergâhını kapsayacak şekilde düzenledik. Sonradan yerinde ziyaret etme şansı bulduğum bu Dergâh ve çevresinde ciddi alan çalışmasının henüz yapılmadığını kaynak arama sırasında fark ettik.
Alevi toplumunda var olan sonsuz Ehli Beyt aşkı, biraz da Alevilerin kaderi ile bir benzerlik gösterdiğinden kesintisiz bu güne kadar süregelmiş. Geleneksel olarak günümüze kadar uzanan Alevilik, mazlumdur. Ve doğal olarak mazlum da kendini bulacaktır. Çektiği zulüm karşısında çaresizdir, çaresiz görüneni kendine dost edinecektir. Ve elbet Alevi inancı Evrenseldir. Bunun için de ilk Evrensel İnsan Hakları ve Kapı - Komşu hukukunu içeren Medine Vesikası/ Rıza Şehri Beyannamesini kendine rehber, dilde ve gönülde söylence etmiştir. Hacı Bektaş Velinin 72 Millete tek Nazarla Bakması Felsefesi de bundan kaynaklanmıştır. Bu söylence Kuranda Dinde Zorlama Yoktur ayeti ile başlamış ve Hz. Alinin Edep insanın Kemalidir sözü ile biçim belirlemiş, ve gene onun Her şeyin en büyüğü Bilimdir. Çünkü ilim ile Hakka yol bulunur, bilim ile halka tahammül edilir sözü ile temel almıştır. Ehli Beyt sevgisi Şah-ı Merdanın Adil ol, kudretin sürekli olsun sözü onu sevenlerin her gönülü açan anahtarı olmuştur.
Bu yüzden Seyyitlerimiz, Mürşitlerimiz, Pirlerimiz, yaşlılarımız bize dualarınıEhli Beytin katarından, didarından ayrılmayasınız sözü ile bağlarlardı. Ehli Beytin katarı, üzerlerine 3 sefer ordu göndermelerine rağmen Mekke fethedildiğinde düşmanlarının canını bağışlayan adaletti. O öyle bir adalettir ki, Hz. Hamza gibi yiğitlerin ciğerlerini bile çiğ çiğ yiyenlere aman vermişti.
Ehli Beyt sevgisinin adı Tasavvuftur. Yaşama bakışı Koca Yunusun, Severiz yaratılanı, yaradandan ötürü dizelerinde gizlidir.
Bu felsefenin başlangıcı Kalü Beladır. Yani Ezeldir,
Şekil ve biçimi Nurdur,
Silahı Sazdır,
Cephanesi Beyittir,
Ordusu Erenlerdir.
Zakiri 7 Ulu Ozanlardır,
Mahkemesi Dârdır,
Kitabı Kurandır.
Anayasası RızaŞehri Metnidir.
Kelamı Buyruktur.
Parlamentosu Cemdir,
Önderi Muhammed Mustafadır.
Musahibi Aliyyel - Mürtezadır.
Şurası Ehli Beyttir.
Şahidi 12 İmamlardır.
Belgesi Evliyalardır.
Kışlası Dergâhtır.
Bekçisi Seyyittir.
Hizmetcisi Derviştir.
Öğretmeni Mürşittir.
Yemeği Lokmadır.
Şerbeti Yastır.
Nefreti Sevgidir,
Anahtarı Tasavvuftur.
Hedefi Sırrı Hakikattır.
Buna Ehli Beyt sevgisi denir. İkrar denir, İman denir. Ehli Beyti sevmek, ona muhabbet beslemek elbet Rıza Şehrinin temel ilkelerinden Rızalık ile olur. Tamamen gönüllülüğe dayalı bir sevgi. Sevmeyene ve inanmayana bir sözümüz de yok. Seviyoruz ve inanıyoruz diyenlere, sadece onun gerekleri doğrultusunda hareket etmelerini öneriyoruz.
Şah Hatayi bir beyitinde Bir derdim var, bin derman istemez diyerek Ehli Beyt sevgisinin, ona bağlananlara verdiği acıya ve sıkıntıya rağmen ondan vaz geçemediğini, o sevginin Derman oluşunu dile getirir. Ehli Beyt sevgisi tüm acılara ve haksızlıklara derman olmuş, sevenleri acılarını o sevgiyebağlanarak gidermişlerdir.
Aleviliğin en temel kriterleri 4 Kapı, 40 Makamdır. Kişi, Şeriat, Tarikat, Marifet ve Hakikat Kapılarını ve bunlara özgü makamları bilerek Alevilik hakkında konuşursa elbette Hacı Bektaş Velinin bir güzel sözünde belirttiği gibi Hem Arı, hem de Arıtıcı olur. Bu Kapılar aslında sadece bilimin değil, yaşamın da birer Erdem okuludur. Kişi bu Kapılardan ilki olan Şeriat Kapısından Ham Ervah olarak girer ve isterse emek vererek insan-ı kamil olarak Hakikata varabilir. Bu Kapılarda kişi sadece bilgi ve görgüsünü arttırmakla kalmaz, aynı zamanda benliğini de öldürür.
Kişinin kendisi ile barışık olmasının en temel kriteri Âdem olmaktır. Topraktan gelmiş ve toprağa dönecektir. Kişi kendini Âdem olarak gördüğü zaman adına Evren denilen sonsuz bir zaman tünelinde küçük bir zerre olduğunu fark eder. Şair Ahmet Arifin dediği gibi .. Ne Şah, ne Sultan, Göçüp gitmişler, gölgesiz..
Alevi toplumu inancı gereği her koşulda Ehli Beyte tutunmuş. İmam Cafer Sadıkın derlediği Buyrukun temel ilkelerini esas almıştır. Orada belirtilen Henüz melekler, levh, kalem, arş, kürs, yer, gök, cennet, cehennem yaratılmadan evvel Allah kendi nurundan nur katarak Muhammed Aliyi yarattı beyanından hareketle insanın yaradılışına böyle inandıktan sonra bu nurun diğer Peygamberler nesliyle devam ettiğini ve son olarak Ehli Beyt olarak biçimlendiğini, bu nurdan devam eden İmam Mehdinin de kıyamet habercisi olduğuna inanır. Bu vesile ile ezelden (Kalü Bela) edebiyete kadar her hikmette Ehli Beyt e inanılır ve sevgi duyulur.
Seyyit Baba Mansur hakkında fikir belirtirken onun Ehli Beyt uzantısını da ele almak gerekir. Ocaklar ve onların Ehli Beyt uzantıları konusunda bu güne kadar yazılıp çizilenler hem çok eksik, hem de bir o kadar karmaşık duruyor. Bir çok yerde aynı konu hakkında taban tabana farklı görüşler görüyoruz. Birbirine benzemişlik ve genelde söylenceye dayalı bu konu, üzerinde çok yazılıp çizilmesi gereken, tek tek bireylerden ziyade bir BilimKurulu veya Akademinin ihtisas alanına giriyor. Bu kitabın içine aldığımız Ocaklarla ilgili bölüm çalışmamız da, bu konuda mutlak doğru olmayıp sorgulanabilir bir çalışmadır. Seyyit Baba Mansur konusu da aynı şekilde bu bütünün bir parçası olarak görülmeli. Kapak resmi, diğer bir büyük Evliya olan Hacı Kureyşe karşı Dersim / Muhunduda CANSIZ DUVAR YÜRÜTME kerametini temsil etmektedir. Arka kapak resmi de Bingöl / Adaklıda bulunan Kurhüseyin Dergâhından bir görüntüdür.
Baba Mansur Ocağının Bingöl / Kiği bölgesinden olan ve Kurhüseyin Dergâhından olan Seyyit Selçuk Sevin bu çalışmada hem esin kaynağı, hem de alan çalışmasında kısmi alan çalışmasına katkı sundu. Bu vesile ile çalışmayı onun mensubu olduğu Kurhüseyin Dergâhını kapsayacak şekilde düzenledik. Sonradan yerinde ziyaret etme şansı bulduğum bu Dergâh ve çevresinde ciddi alan çalışmasının henüz yapılmadığını kaynak arama sırasında fark ettik.
Alevi toplumunda var olan sonsuz Ehli Beyt aşkı, biraz da Alevilerin kaderi ile bir benzerlik gösterdiğinden kesintisiz bu güne kadar süregelmiş. Geleneksel olarak günümüze kadar uzanan Alevilik, mazlumdur. Ve doğal olarak mazlum da kendini bulacaktır. Çektiği zulüm karşısında çaresizdir, çaresiz görüneni kendine dost edinecektir. Ve elbet Alevi inancı Evrenseldir. Bunun için de ilk Evrensel İnsan Hakları ve Kapı - Komşu hukukunu içeren Medine Vesikası/ Rıza Şehri Beyannamesini kendine rehber, dilde ve gönülde söylence etmiştir. Hacı Bektaş Velinin 72 Millete tek Nazarla Bakması Felsefesi de bundan kaynaklanmıştır. Bu söylence Kuranda Dinde Zorlama Yoktur ayeti ile başlamış ve Hz. Alinin Edep insanın Kemalidir sözü ile biçim belirlemiş, ve gene onun Her şeyin en büyüğü Bilimdir. Çünkü ilim ile Hakka yol bulunur, bilim ile halka tahammül edilir sözü ile temel almıştır. Ehli Beyt sevgisi Şah-ı Merdanın Adil ol, kudretin sürekli olsun sözü onu sevenlerin her gönülü açan anahtarı olmuştur.
Bu yüzden Seyyitlerimiz, Mürşitlerimiz, Pirlerimiz, yaşlılarımız bize dualarınıEhli Beytin katarından, didarından ayrılmayasınız sözü ile bağlarlardı. Ehli Beytin katarı, üzerlerine 3 sefer ordu göndermelerine rağmen Mekke fethedildiğinde düşmanlarının canını bağışlayan adaletti. O öyle bir adalettir ki, Hz. Hamza gibi yiğitlerin ciğerlerini bile çiğ çiğ yiyenlere aman vermişti.
Ehli Beyt sevgisinin adı Tasavvuftur. Yaşama bakışı Koca Yunusun, Severiz yaratılanı, yaradandan ötürü dizelerinde gizlidir.
Bu felsefenin başlangıcı Kalü Beladır. Yani Ezeldir,
Şekil ve biçimi Nurdur,
Silahı Sazdır,
Cephanesi Beyittir,
Ordusu Erenlerdir.
Zakiri 7 Ulu Ozanlardır,
Mahkemesi Dârdır,
Kitabı Kurandır.
Anayasası RızaŞehri Metnidir.
Kelamı Buyruktur.
Parlamentosu Cemdir,
Önderi Muhammed Mustafadır.
Musahibi Aliyyel - Mürtezadır.
Şurası Ehli Beyttir.
Şahidi 12 İmamlardır.
Belgesi Evliyalardır.
Kışlası Dergâhtır.
Bekçisi Seyyittir.
Hizmetcisi Derviştir.
Öğretmeni Mürşittir.
Yemeği Lokmadır.
Şerbeti Yastır.
Nefreti Sevgidir,
Anahtarı Tasavvuftur.
Hedefi Sırrı Hakikattır.
Buna Ehli Beyt sevgisi denir. İkrar denir, İman denir. Ehli Beyti sevmek, ona muhabbet beslemek elbet Rıza Şehrinin temel ilkelerinden Rızalık ile olur. Tamamen gönüllülüğe dayalı bir sevgi. Sevmeyene ve inanmayana bir sözümüz de yok. Seviyoruz ve inanıyoruz diyenlere, sadece onun gerekleri doğrultusunda hareket etmelerini öneriyoruz.
Şah Hatayi bir beyitinde Bir derdim var, bin derman istemez diyerek Ehli Beyt sevgisinin, ona bağlananlara verdiği acıya ve sıkıntıya rağmen ondan vaz geçemediğini, o sevginin Derman oluşunu dile getirir. Ehli Beyt sevgisi tüm acılara ve haksızlıklara derman olmuş, sevenleri acılarını o sevgiyebağlanarak gidermişlerdir.