Buğra1
Kayıtlı Üye
İnsanımızın alabildiğine âfâkileşip, fezanın derinliklerinde hep dehşet ve hayret verici tablolar aramasına karşılık, kalbi dinlendirecek, ruh'a teneffüs imkanı hazırlayacak "Ak - deliklerin" tetkiki, insanın yeniden ele alınması mevzuunda bir kısım ilk tesbitlerdir. [/size]
İlim adamlarını ve bilhassa astronomi ile uğraşanları en çok meşgul eden mevzulardan birisinin "KARADELİKLER" olduğunu çoğumuz bilmekteyiz. Haklarında çok şey yazılmış ve yazılmaya da devam edilmektedir. Karadeliğe giren cisimlerin yutulduğu ve hayat hakkını kaybettiği söylenir, öyle ise, fezadaki bu muammaların vazifesi yutmak ve yok etmek gibi görünür. Biz bu yazımızda bu cisimlerden bahsedecek değiliz; aksine insan bünyesinde bulunan ve insan hayatının devamı için gerekli olan deliklerden bahsedeceğiz ki; bunlara bir bakıma, yukardakilerin aksine, "AK DELİKLER" adını vermeyi uygun bulduk.
Vücutta pekçok ak delik vardır. Bunlardan ikisi beyin sıvısının geçiş yerinde bulunan deliklerdir. Bunlara "Magendie" ve "Luschka" delikleri denir. Her ikisi de beyin - omurilik sıvısının seyir yolu üzerinde bulunurlar. Beyin - omurilik sıvısı, beyin ventriküllerinin koroid ağlarından salgılanırlar. Bu sıvı beyin ventrikülleri, beynin subarachnoid boşluğu ile omuriliği doldurur. Oturur vaziyette 250 mm su ve yatarken ise 100 - 200 mm su basıncı hâsıl ederler. Bu İki ak deliğin geçit vermediği, yani tıkandığı durumlarda bu sıvı omuriliğe akamaz ve hastalık hâli husule gelir. Bu küçük iki deliğin tıkanması, hekimleri oldukça uğraştırır. Onların yapabileceği iş, tıkanan deliği açmak yerine yan yollarla beyin - omurilik sıvısını tıkalı bölgenin aşağısına nakletmekten başka bir şey olamamaktadır.
Akciğerlere kadar ana nefes borularını ve akciğer içinde bunların dallarını takibe koyularak akciğerin en uç noktalarına kadar seyahatimize devam ettiğimizi farzedelim. En uç, bronşlardan sonra alveol kanallarına varılır. Bunlar da 2 - 5 adet alveol keseciğine ayrılır. Bu keseciklerden sonra ise alveoller gelir. Bu alveoller nefes alış-verişimizdeki en son ünitelerdir ve çapları 0.075-0.125 mm. dir. Bu küçücük sistemde 4 tip hücre dikkatimizi çeker. "Tip I" hücreleri, gaz geçişi için elverişlidir. "Tip II" hücreleri zararlı maddeleri yakalama ve yok etmede (fagositoz) vazife alırlar. Bu iki hücreye ilâveten alveollerde bulunan makrofajlar da, fagositozda vazife alırlar. Bir dördüncü hücre ise, mast hücreleridir. Bunlar (heparin), (histamin) ve (serotonin) ihtiva ederler ve proteolitik enzimlerce zengindirler.
Alveol denilen bu küçücük ünitelerde unutulmaması gereken bir başka yapı ise AK DELİKLER'dir. Kohn delikleri adı da verilen bu yapılardan her İnsanın akciğerinde yaklaşık olarak 750.000.000 tane bulunmaktadır. Her bir alveolde bir tane bulunurlar ve alveoller arasında râbıtayı sağlarlar. Bir de alveollere havanın giriş - çıkışını sağlayan delik vardır. Şu halde herbir alveolde iki adet delik vardır. Bunlardan birisi hava giriş – çıkışı için gerekli olan delik, diğeri ise alveoller arası İrtibatı sağlayan Kohn deliğidir. Bir an için bu iki deliğin de tıkandığını düşünelim. Akciğerlerin gaz alışverisi mümkün olmayacaktır Bu harika sistemin Sahibi, bir delikte olması muhtemel bir tıkanma halinde ikinci bir deliği devreye sokmakta, bu yolla havanın komşu alveollenlen girişine imkân sağlamakta ve insan hayatının devamına müsade etmektedir.
Binlerce, hatta milyonlarca ak delikler cildimizde hemen göze çarpar. Sıcak bir havada, bir yaz günü terlemeye başladığımız zaman elin dış yüzünde ve alnımızda binlerce ter damlaları hemen dikkatimizi çeker. Bu da ayrı bir sanat harikasıdır. Bir an için sıcak bir havada terlemenin durduğunu ve kişinin terleyemediğini düşünelim. -Düşünmek bile insanı tesir altına alır- Güneş çarpması denilen klinik tablo ortaya çıkar. Soğuk bir havada ise terlemeye lüzum yoktur, hatta vücut sıvısının muhâfazası icâb etmektedir. Bu durumda ise terleme durur, yani bu durumda terlememek rahmettir. Ter bezlerinin çalışmadığı veya doğuştan yok olduğu hastaları bir kere görseniz, ter bezlerinin ve terin çıkmasında vazifeli ak deliklerin ehemmiyetini o zaman daha iyi anlıyabilirsiniz.
İki adet ak delik ise göz ile burun boşluğu arasına yerleştirilmiş gözyaşı kanalına aittir. Göz yaşı bezlerinden devamlı olarak salgılanan göz yaşı, çok geniş buutları görme imkânı bahşedilmiş gözümüzü yıkayıp temizledikten sonra gözyaşı kanalı ile burun boşluğuna açılmaktadır. Bir an için gözyaşı kanalının tıkandığını düşünelim. Göz yaşı devamlı olarak dışarı akacaktır. Gözü yaslı olmak devamlı olarak öğülmüştür. Göz pınarları kurumamalıdır ve göz yaşlı olmalıdır, fakat göz yaşı kanalı tıkalı olursa bu bir hastalıktır. Göz pınarları kurursa ve göz yaşı salgılanmazsa göz hastalıkları ortaya çıkar.
İki ak delik de burunda mevcuttur. Burunun hassas bir radyatör sistemi olduğunu ve ısı düzenlenmesinde burun deliklerinin önemini daha evvelki yazılarda okumuş bulunuyorsunuz.
Midenin giriş ve çıkışı ise iki delik, (kardiak ve pilor) veya iki bekçi ile kontrol altına alınmıştır. Yenilen yiyeceklerin gerisin geri yemek borusuna kaçmaması gereklidir. Keza midede yeteri kadar yoğrulmamış yiyeceklerin de bağırsağa geçmemesi lâzımdır.
Bedenimizin neresine bakılırsa orada harika akdelikleri müşahade etmek mümkündür. Gerçi bunlar çok küçüktürler, mikron veya milimetre çapında olanları yanında birkaç cm' ye ulaşanları da vardır. Bunların hiçbiri insan denilen varlığı yutmaya ve onu yok etmeye matuf olarak değil, aksine onun yaşaması için emrine seferber edilmiştir. Ya insan denilen varlık hangi vazife için seferberdir?
İlim adamlarını ve bilhassa astronomi ile uğraşanları en çok meşgul eden mevzulardan birisinin "KARADELİKLER" olduğunu çoğumuz bilmekteyiz. Haklarında çok şey yazılmış ve yazılmaya da devam edilmektedir. Karadeliğe giren cisimlerin yutulduğu ve hayat hakkını kaybettiği söylenir, öyle ise, fezadaki bu muammaların vazifesi yutmak ve yok etmek gibi görünür. Biz bu yazımızda bu cisimlerden bahsedecek değiliz; aksine insan bünyesinde bulunan ve insan hayatının devamı için gerekli olan deliklerden bahsedeceğiz ki; bunlara bir bakıma, yukardakilerin aksine, "AK DELİKLER" adını vermeyi uygun bulduk.
Vücutta pekçok ak delik vardır. Bunlardan ikisi beyin sıvısının geçiş yerinde bulunan deliklerdir. Bunlara "Magendie" ve "Luschka" delikleri denir. Her ikisi de beyin - omurilik sıvısının seyir yolu üzerinde bulunurlar. Beyin - omurilik sıvısı, beyin ventriküllerinin koroid ağlarından salgılanırlar. Bu sıvı beyin ventrikülleri, beynin subarachnoid boşluğu ile omuriliği doldurur. Oturur vaziyette 250 mm su ve yatarken ise 100 - 200 mm su basıncı hâsıl ederler. Bu İki ak deliğin geçit vermediği, yani tıkandığı durumlarda bu sıvı omuriliğe akamaz ve hastalık hâli husule gelir. Bu küçük iki deliğin tıkanması, hekimleri oldukça uğraştırır. Onların yapabileceği iş, tıkanan deliği açmak yerine yan yollarla beyin - omurilik sıvısını tıkalı bölgenin aşağısına nakletmekten başka bir şey olamamaktadır.
Akciğerlere kadar ana nefes borularını ve akciğer içinde bunların dallarını takibe koyularak akciğerin en uç noktalarına kadar seyahatimize devam ettiğimizi farzedelim. En uç, bronşlardan sonra alveol kanallarına varılır. Bunlar da 2 - 5 adet alveol keseciğine ayrılır. Bu keseciklerden sonra ise alveoller gelir. Bu alveoller nefes alış-verişimizdeki en son ünitelerdir ve çapları 0.075-0.125 mm. dir. Bu küçücük sistemde 4 tip hücre dikkatimizi çeker. "Tip I" hücreleri, gaz geçişi için elverişlidir. "Tip II" hücreleri zararlı maddeleri yakalama ve yok etmede (fagositoz) vazife alırlar. Bu iki hücreye ilâveten alveollerde bulunan makrofajlar da, fagositozda vazife alırlar. Bir dördüncü hücre ise, mast hücreleridir. Bunlar (heparin), (histamin) ve (serotonin) ihtiva ederler ve proteolitik enzimlerce zengindirler.
Alveol denilen bu küçücük ünitelerde unutulmaması gereken bir başka yapı ise AK DELİKLER'dir. Kohn delikleri adı da verilen bu yapılardan her İnsanın akciğerinde yaklaşık olarak 750.000.000 tane bulunmaktadır. Her bir alveolde bir tane bulunurlar ve alveoller arasında râbıtayı sağlarlar. Bir de alveollere havanın giriş - çıkışını sağlayan delik vardır. Şu halde herbir alveolde iki adet delik vardır. Bunlardan birisi hava giriş – çıkışı için gerekli olan delik, diğeri ise alveoller arası İrtibatı sağlayan Kohn deliğidir. Bir an için bu iki deliğin de tıkandığını düşünelim. Akciğerlerin gaz alışverisi mümkün olmayacaktır Bu harika sistemin Sahibi, bir delikte olması muhtemel bir tıkanma halinde ikinci bir deliği devreye sokmakta, bu yolla havanın komşu alveollenlen girişine imkân sağlamakta ve insan hayatının devamına müsade etmektedir.
Binlerce, hatta milyonlarca ak delikler cildimizde hemen göze çarpar. Sıcak bir havada, bir yaz günü terlemeye başladığımız zaman elin dış yüzünde ve alnımızda binlerce ter damlaları hemen dikkatimizi çeker. Bu da ayrı bir sanat harikasıdır. Bir an için sıcak bir havada terlemenin durduğunu ve kişinin terleyemediğini düşünelim. -Düşünmek bile insanı tesir altına alır- Güneş çarpması denilen klinik tablo ortaya çıkar. Soğuk bir havada ise terlemeye lüzum yoktur, hatta vücut sıvısının muhâfazası icâb etmektedir. Bu durumda ise terleme durur, yani bu durumda terlememek rahmettir. Ter bezlerinin çalışmadığı veya doğuştan yok olduğu hastaları bir kere görseniz, ter bezlerinin ve terin çıkmasında vazifeli ak deliklerin ehemmiyetini o zaman daha iyi anlıyabilirsiniz.
İki adet ak delik ise göz ile burun boşluğu arasına yerleştirilmiş gözyaşı kanalına aittir. Göz yaşı bezlerinden devamlı olarak salgılanan göz yaşı, çok geniş buutları görme imkânı bahşedilmiş gözümüzü yıkayıp temizledikten sonra gözyaşı kanalı ile burun boşluğuna açılmaktadır. Bir an için gözyaşı kanalının tıkandığını düşünelim. Göz yaşı devamlı olarak dışarı akacaktır. Gözü yaslı olmak devamlı olarak öğülmüştür. Göz pınarları kurumamalıdır ve göz yaşlı olmalıdır, fakat göz yaşı kanalı tıkalı olursa bu bir hastalıktır. Göz pınarları kurursa ve göz yaşı salgılanmazsa göz hastalıkları ortaya çıkar.
İki ak delik de burunda mevcuttur. Burunun hassas bir radyatör sistemi olduğunu ve ısı düzenlenmesinde burun deliklerinin önemini daha evvelki yazılarda okumuş bulunuyorsunuz.
Midenin giriş ve çıkışı ise iki delik, (kardiak ve pilor) veya iki bekçi ile kontrol altına alınmıştır. Yenilen yiyeceklerin gerisin geri yemek borusuna kaçmaması gereklidir. Keza midede yeteri kadar yoğrulmamış yiyeceklerin de bağırsağa geçmemesi lâzımdır.
Bedenimizin neresine bakılırsa orada harika akdelikleri müşahade etmek mümkündür. Gerçi bunlar çok küçüktürler, mikron veya milimetre çapında olanları yanında birkaç cm' ye ulaşanları da vardır. Bunların hiçbiri insan denilen varlığı yutmaya ve onu yok etmeye matuf olarak değil, aksine onun yaşaması için emrine seferber edilmiştir. Ya insan denilen varlık hangi vazife için seferberdir?