' Kontes..
Bayan Üye
Aile baskısının öğrenme üzerindeki etkisi .
Son 20 yıl içinde yapılan araştırmalarda bağışıklık sistemine aynen beyin gibi öğrenebilme kabiliyeti verildiği keşfedilince tıp dünyasındaki bazı görüşler temelinden sarsıldı. Tıpta o zamana kadar davranış tarzlarının değişmesinde ve karşılaşılan durumlara tepki vermede sadece beynin ve merkezî sinir sisteminin vazife gördüğüne inanılıyordu. Ader ’in öncülüğünü yaptığı yeni araştırmalar neticesinde merkezî sinir sistemiyle bağışıklık sistemi arasında güçlü bir bağlantının varlığı; düşünce duygu ve davranışların ayrı ayrı iletişim kanalları hâlinde değil girift iç içe iletişim kanallarıyla işletildiği görüldü.23
Bir başka araştırmacı grubu ise duyguların düzenlenmesinde vazife alan sinir alanlarında yoğun kimyevî habercilerin bulunduğunu bunların beyinde ve bağışıklık sisteminde yaygın biçimde istihdam edildiğini ortaya koydu. Bir organın veya vücudun bir bölgesinin uyarılması gerektiğinde beyin vasıtasıyla o organa bir sinir sinyali (impuls) gönderilir ve bir refleks hareketi yaratılır. Fakat bu uyarı bedenin bütünü ile alâkalı olduğunda bu iş için birçok sinyal gönderilmez; hangi duygu veya refleks uyarılacaksa o duygunun yaratılmasında vazifeli hormonların üretim merkezi olan salgı bezlerine bir sinyal gönderilir ve hormonlar hemen üretilip kan dolaşımına verilir. Böylece en geç altı saniye içinde o hormonun kullanıldığı yerde bir reaksiyon gerçekleştirilir. Bu kimyevî reaksiyonlar bedende farklı duyguların hissedilmesine yol açar.
Araştırmalar ruhun icraat santrallerinden biri olan beyindeki duygu ve düşünme merkezleri arasında kuvvetli bir münasebet olduğunu da göstermektedir. Beyne içerden ve dışardan gelen bütün bilgiler düşünce ile ilgili olan kısımda işlemden geçirilmeden önce duygu faaliyetleri ile ilgili bölgeye gönderilir ve burada değerlendirilir.24 Üzgün veya kızgın olduğumuz zaman yeterince iyi düşünemiyor olmamızın sebeplerinden birisi sinyallerin duygu işleme bölgelerinde hapsedilmesidir. Beyinde duyguların işlendiği merkezler (limbik sistem-amigdala) beden üzerinde oldukça güçlü tesirlere yol açar. Öfke kindarlık saldırganlık endişe-korku keder-hüzün-depresyon gibi negatif duygular beyindeki yüksek dereceli mantıkî düşünme merkezlerini bloke ederek kişinin bir konu üzerine odaklanmasını engelleyebilir.35 Bu da öğrenmeyi zorlaştırır hattâ bazı durumlarda imkânsız hâle getirir. Duygu temelli problemler yaşayan ve bunlarla baş edemeyen çocuğun zihni yaşadığı problemlerle meşgul olduğu için dikkat ve enerjisi negatif duygulara yönelir; dolayısıyla dikkatini derslere veremeyen çocuk bilgiyi kavrayamaz. Öte yandan güven sevgi şefkat ve nükte gibi pozitif duygularla beslenen çocukta düşünme kabiliyeti olumlu yönde harekete geçirildiğinden dolayı öğrenme de kolay olur.
Son 20 yıl içinde yapılan araştırmalarda bağışıklık sistemine aynen beyin gibi öğrenebilme kabiliyeti verildiği keşfedilince tıp dünyasındaki bazı görüşler temelinden sarsıldı. Tıpta o zamana kadar davranış tarzlarının değişmesinde ve karşılaşılan durumlara tepki vermede sadece beynin ve merkezî sinir sisteminin vazife gördüğüne inanılıyordu. Ader ’in öncülüğünü yaptığı yeni araştırmalar neticesinde merkezî sinir sistemiyle bağışıklık sistemi arasında güçlü bir bağlantının varlığı; düşünce duygu ve davranışların ayrı ayrı iletişim kanalları hâlinde değil girift iç içe iletişim kanallarıyla işletildiği görüldü.23
Bir başka araştırmacı grubu ise duyguların düzenlenmesinde vazife alan sinir alanlarında yoğun kimyevî habercilerin bulunduğunu bunların beyinde ve bağışıklık sisteminde yaygın biçimde istihdam edildiğini ortaya koydu. Bir organın veya vücudun bir bölgesinin uyarılması gerektiğinde beyin vasıtasıyla o organa bir sinir sinyali (impuls) gönderilir ve bir refleks hareketi yaratılır. Fakat bu uyarı bedenin bütünü ile alâkalı olduğunda bu iş için birçok sinyal gönderilmez; hangi duygu veya refleks uyarılacaksa o duygunun yaratılmasında vazifeli hormonların üretim merkezi olan salgı bezlerine bir sinyal gönderilir ve hormonlar hemen üretilip kan dolaşımına verilir. Böylece en geç altı saniye içinde o hormonun kullanıldığı yerde bir reaksiyon gerçekleştirilir. Bu kimyevî reaksiyonlar bedende farklı duyguların hissedilmesine yol açar.
Araştırmalar ruhun icraat santrallerinden biri olan beyindeki duygu ve düşünme merkezleri arasında kuvvetli bir münasebet olduğunu da göstermektedir. Beyne içerden ve dışardan gelen bütün bilgiler düşünce ile ilgili olan kısımda işlemden geçirilmeden önce duygu faaliyetleri ile ilgili bölgeye gönderilir ve burada değerlendirilir.24 Üzgün veya kızgın olduğumuz zaman yeterince iyi düşünemiyor olmamızın sebeplerinden birisi sinyallerin duygu işleme bölgelerinde hapsedilmesidir. Beyinde duyguların işlendiği merkezler (limbik sistem-amigdala) beden üzerinde oldukça güçlü tesirlere yol açar. Öfke kindarlık saldırganlık endişe-korku keder-hüzün-depresyon gibi negatif duygular beyindeki yüksek dereceli mantıkî düşünme merkezlerini bloke ederek kişinin bir konu üzerine odaklanmasını engelleyebilir.35 Bu da öğrenmeyi zorlaştırır hattâ bazı durumlarda imkânsız hâle getirir. Duygu temelli problemler yaşayan ve bunlarla baş edemeyen çocuğun zihni yaşadığı problemlerle meşgul olduğu için dikkat ve enerjisi negatif duygulara yönelir; dolayısıyla dikkatini derslere veremeyen çocuk bilgiyi kavrayamaz. Öte yandan güven sevgi şefkat ve nükte gibi pozitif duygularla beslenen çocukta düşünme kabiliyeti olumlu yönde harekete geçirildiğinden dolayı öğrenme de kolay olur.