AHLAK ve FELSEFE
Acil Sorun: AKLIN MUTLAKLIĞI TEMELİNDE: AHLAKİ DEVRİM..!
Ahlak üzerine yapılan çoğu teorik tartışmanın kısırlığı, hiç bir yere vardırmayışı, çoğu insanın bu tür tartışmalardan sıkılmasının sebebi budur: ahlaki prensipler, somutlaştırılmadığı takdirde, insanların zihinlerinde boşlukta asılı soyutlamalar halinde kalır; bu prensipler, insanların önlerine, bir türlü kavrayamadıkları bir amaç koyup, ruhlarını bu amaç doğrultusunda yeniden şekillendirmelerini ister; oysa, nasıl tatbik edileceği bilinmeyen ahlaki prensipler, insanları, gayri-kabili-tarif bir ahlaki suçluluk duygusunun yükü altında bırakır.
İnsan; mevcudiyetinin gün-be-gün faaliyetleri esnasında karşısına çıkan seçeneklerin çokluğu ve karmaşıklığı ortasında; sık sık ürkütücü olabilen olaylar bombardımanı altında; başarıların kısa süreli neşesi ile başarısızlıkların uzun süren hüznü arasında gidip gelirken; perspektifini ve kendi kanaatlerinin realitesini kaybetmek tehlikesiyle her an karşı karşıyadır. Unutulmamalıdır ki, soyutlamalar, maddi varlıklar olarak mevcut değildir: soyutlamalar, insanın mevcut olan şeylerden haberdar olmak için kullandığı epistemolojik yöntemdir; mevcut olan şeyler somutluklardır. Realitenin, ikna edici, dayanılmaz kudretinin tam olarak elde edilmesi için; metafizik soyutlamaların, insanın karşısına, somutluk biçiminde, sanat biçiminde çıkarılması gerekir.
İnsanlar akılcı olduklarında özgürlük kazanır; insanlar özgür olduklarında ise akıl.
Bunların zıtları inanç ve kuvvetir.
Mistizmin egemen olduğu her dönem bir devletçilik, diktatörlük, zülum çağıydı. Orta çağa ve bugünün politik sistemlerine bakınız. Özgür kapitalizmin kurulamaması önündeki tek engel, işte bu akıldışı ahlak anlayışlarıdır. Kapitalizmin temel ahlaki anlayışı: İnsanın ne kendisini başkalarına nede başkalarını kendisine feda etmeden, kendisi için varolma hakkının olmasıdır; o insanın değerlerinin amaçlarına ulaşma yolları değil, başkasının ihtiyaçlarına hizmet eden bir kurbanlık hayvan değil, kendi başına bir amaç olduğunun tanınmasıdır.
Akıl dışı ahlakı temel alanlar kapitalizmi ahlaksız görmek zorundaydı; kapitalizm başkalarına hizmet ve feragat prensipleriyle kesinlikle çalışmaz, çalışamaz.
Kapitalist ahlakın haklılığı, onun insanın "insan " olarak hayatta kalmasını koruması ve onun hakim prensibinin adalet olması gerçeğinde yatmaktadır. Yani kapitalizm ve onun insani temeli olan rasyonel insan tabiatı yıkılacaksa bu durumda yıkılması gereken şey adalet kavramıdır. Laf da eşitlikçiler - toplumcular- bunun farkındadır, fakat kapitalizmin faydacı savunucuları farkında değildir. Çünkü altruizm kapitalizmin temeli, olamaz. Aksine altruizm kapitalizmin gelişmesini engeleyen bir hançer, bir truva atıdır…!Örneğin kapitalizmin nimetlerinden faydalanırken, İncil'e el basarak yemin eden altruizmle; kapitalist bilinç çelişir ve bu nedenle gelişemez. "Sağcı,solcu-ateist,dindar-liberal,komunist" kolektivist devletçilerin, yani eski-yeni mistiklerin, böylesi ikiyüzlü çabaları boşa çıkmaya mahkumdur.
Bu anlamda kapitalizme en büyük kötülüğü: bizzat kapitalistler ve onların yalakaları yapmaktadır!
Kapitalizmin maddi nimetlerinden faydalanırken, doğaüstü ahlak ideallerine can atmak, insanın kendi yıkımını getirmektedir.Kapitalizm insanın benzersiz üretkenlik yeteneğinin özgürlüğüdür.
Bu nedenle kapitalizmi ahlaken savunmak, ahlakı bir bilim olarak ele almak, her rasyonel insanın kendi çıkarınadır.
"Herkes in herkes için ortaklaşa kendini feda etmesi" ahlakını temel alan sosyalist sistem neden çöktü? Çünkü bu bir ekonomi meselesi değil, bir ahlak meselesidir.
Acil Sorun: AKLIN MUTLAKLIĞI TEMELİNDE: AHLAKİ DEVRİM..!
Ahlak üzerine yapılan çoğu teorik tartışmanın kısırlığı, hiç bir yere vardırmayışı, çoğu insanın bu tür tartışmalardan sıkılmasının sebebi budur: ahlaki prensipler, somutlaştırılmadığı takdirde, insanların zihinlerinde boşlukta asılı soyutlamalar halinde kalır; bu prensipler, insanların önlerine, bir türlü kavrayamadıkları bir amaç koyup, ruhlarını bu amaç doğrultusunda yeniden şekillendirmelerini ister; oysa, nasıl tatbik edileceği bilinmeyen ahlaki prensipler, insanları, gayri-kabili-tarif bir ahlaki suçluluk duygusunun yükü altında bırakır.
İnsan; mevcudiyetinin gün-be-gün faaliyetleri esnasında karşısına çıkan seçeneklerin çokluğu ve karmaşıklığı ortasında; sık sık ürkütücü olabilen olaylar bombardımanı altında; başarıların kısa süreli neşesi ile başarısızlıkların uzun süren hüznü arasında gidip gelirken; perspektifini ve kendi kanaatlerinin realitesini kaybetmek tehlikesiyle her an karşı karşıyadır. Unutulmamalıdır ki, soyutlamalar, maddi varlıklar olarak mevcut değildir: soyutlamalar, insanın mevcut olan şeylerden haberdar olmak için kullandığı epistemolojik yöntemdir; mevcut olan şeyler somutluklardır. Realitenin, ikna edici, dayanılmaz kudretinin tam olarak elde edilmesi için; metafizik soyutlamaların, insanın karşısına, somutluk biçiminde, sanat biçiminde çıkarılması gerekir.
İnsanlar akılcı olduklarında özgürlük kazanır; insanlar özgür olduklarında ise akıl.
Bunların zıtları inanç ve kuvvetir.
Mistizmin egemen olduğu her dönem bir devletçilik, diktatörlük, zülum çağıydı. Orta çağa ve bugünün politik sistemlerine bakınız. Özgür kapitalizmin kurulamaması önündeki tek engel, işte bu akıldışı ahlak anlayışlarıdır. Kapitalizmin temel ahlaki anlayışı: İnsanın ne kendisini başkalarına nede başkalarını kendisine feda etmeden, kendisi için varolma hakkının olmasıdır; o insanın değerlerinin amaçlarına ulaşma yolları değil, başkasının ihtiyaçlarına hizmet eden bir kurbanlık hayvan değil, kendi başına bir amaç olduğunun tanınmasıdır.
Akıl dışı ahlakı temel alanlar kapitalizmi ahlaksız görmek zorundaydı; kapitalizm başkalarına hizmet ve feragat prensipleriyle kesinlikle çalışmaz, çalışamaz.
Kapitalist ahlakın haklılığı, onun insanın "insan " olarak hayatta kalmasını koruması ve onun hakim prensibinin adalet olması gerçeğinde yatmaktadır. Yani kapitalizm ve onun insani temeli olan rasyonel insan tabiatı yıkılacaksa bu durumda yıkılması gereken şey adalet kavramıdır. Laf da eşitlikçiler - toplumcular- bunun farkındadır, fakat kapitalizmin faydacı savunucuları farkında değildir. Çünkü altruizm kapitalizmin temeli, olamaz. Aksine altruizm kapitalizmin gelişmesini engeleyen bir hançer, bir truva atıdır…!Örneğin kapitalizmin nimetlerinden faydalanırken, İncil'e el basarak yemin eden altruizmle; kapitalist bilinç çelişir ve bu nedenle gelişemez. "Sağcı,solcu-ateist,dindar-liberal,komunist" kolektivist devletçilerin, yani eski-yeni mistiklerin, böylesi ikiyüzlü çabaları boşa çıkmaya mahkumdur.
Bu anlamda kapitalizme en büyük kötülüğü: bizzat kapitalistler ve onların yalakaları yapmaktadır!
Kapitalizmin maddi nimetlerinden faydalanırken, doğaüstü ahlak ideallerine can atmak, insanın kendi yıkımını getirmektedir.Kapitalizm insanın benzersiz üretkenlik yeteneğinin özgürlüğüdür.
Bu nedenle kapitalizmi ahlaken savunmak, ahlakı bir bilim olarak ele almak, her rasyonel insanın kendi çıkarınadır.
"Herkes in herkes için ortaklaşa kendini feda etmesi" ahlakını temel alan sosyalist sistem neden çöktü? Çünkü bu bir ekonomi meselesi değil, bir ahlak meselesidir.