meridyen2
Kayıtlı Üye
Ağrı Dağı'nda Bulunan Hz. Nuh (a.s.)ın Gemisi Ahir Zamanda Bulunacak Kutsal Emanetlerin İlkidir
Sayın Adnan Oktar uzun yıllardır makalelerinde ve röportajlarında içinde bulunduğumuz ahir zamanda çok önemli olaylar yaşanacağını müjdelemektedir. Bu olaylardan biri de kayıp birçok kutsal emanetin ahir zamanda bulunacak olmasıdır. Ahir zamanda bulunacak olan bu kutsal emanetlerden ilki Hz. Nuh (a.s.)ın gemisidir. Bilim adamları uzun yıllar süren araştırmaların sonunda Ağrı Dağında Hz. Nuh (a.s.)ın gemisine ait önemli kalıntılara ulaştıklarını bildirmişler, bu tarihi olayı ve geminin görüntülerini geçtiğimiz aylarda tüm dünya ile paylaşmışlardır.
Sayın Adnan Oktar kutsal emanetlerin bulunmasının Kuran indirildikten tam 1400 yıl sonra asrımızda gerçekleşmesinin nedenini hadislere dayanarak ve Kuran ayetlerini tefsir ederek, Hz. Mehdi (a.s.)ın zuhur etmesi ile açıklamaktadır.
Bulunan geminin Hz. Nuh (a.s.)ın gemisi olduğu nereden anlaşılmaktadır?
Bu büyük olay niçin basından gerektiği gibi ilgi görmemiştir?
Sayın Adnan Oktar Hz. Nuh (a.s.)ın gemisinin bulunmasını nasıl yorumlamıştır?
yasananahirzaman.com
Bulunan Geminin Hz. Nuh (a.s.)ın Gemisi Olduğunu Sayın Adnan Oktar Kuran Ayetlerini Tefsir Ederek Açıklamıştır
Birkaç ay önce Hz. Nuh (a.s.)ın gemisinin bulunduğuna dair haberler gündeme getirilmiştir. Bu haberlerden biri şöyledir:
Türk ve Hong-Konglu bilim adamlarından oluşan 15 kişilik bir grup, Ağrı Dağında 4 bin metre yükseklikte, 12 metre boyunda, 5 metre yüksekliğinde bir ahşap yapı bulduklarını, hatta içine girip araştırma yaptıklarını da açıkladı. Grup, ahşap yapıdan alınan ahşap parçalarının karbon testi yardımıyla 4 bin 800 yıllık olduğu, bunun da kutsal kitaplarda anlatılan Nuh Tufanının tarihiyle uyuştuğunu savundu. South China Morning Post gazetesine göre Hong Konglu Evangelical Media, Noahs Ark Ministry International ve Türk bilim adamlarından oluşan grup, Pazar günü Hong Kongda yaptıkları basın toplantısında büyük keşfi açıkladı. Grup, Nuhun Gemisine ait olduğunu öne sürdükleri parçaları, gemide hayvanların bir arada tutmak için kullanılan ipleri ve çivi benzeri birçok parçayı da gazetecilere gösterdi. (bugun.com.tr, milliyet.com.tr)
Söz konusu bilim adamlarının buldukları geminin gerçekten Hz. Nuh (a.s.)ın gemisi olduğunu Sayın Adnan Oktar Kuran ayetlerini tefsir ederek şöyle açıklamaktadır:
Hz. Nuh (a.s.)ın Gemisinin Bulunduğu Yer ile Kuranda Nuh Kıssasında Adı Geçen Yer ve Mekan Mutabıktır:
Hz. Nuh (a.s.) zamanında gerçekleşen bu felaket, günümüzde bilim adamları tarafından da doğrulanmıştır. Ortadoğu bölgesinde şimdi dağ olan birçok yerin bir zamanlar sularla kaplı olduğuna dair deliller bulunmuştur.
Nuh Tufanı Yerel Bir Afettir:
Senin Rabbin, ana yerleşim merkezlerine onlara ayetlerimizi okuyan bir elçi göndermedikçe şehirleri yıkıma uğratıcı değildir. Ve Biz, halkı zulmeden şehirlerden başkasını da yıkıma uğratıcı değiliz. (Kasas Suresi, 59)
Kuranda dikkat çekildiği gibi Yüce Allah, herhangi bir kavme elçi gönderilmedikçe, o kavmin helak edilmeyeceğini belirtmektedir. Hz. Nuh (a.s.) da tüm dünyaya değil sadece kendi yaşadığı topluma gönderildiğinden Nuh Tufanının, yöresel bir felaket olduğu anlaşılmaktadır. Sayın Adnan Oktar 30 Ocak 2009 tarihli Kral Karadeniz TVdeki canlı röportajında bu konuyu şöyle açıklamaktadır:
ADNAN OKTAR: Tabii ki, küçük bir bölgede oluşmuştur. Tufan öyle bütün bir dünyayı kaplayan bir olay değildir. Ama yeri tam belli değil yani Karadeniz bölgesinde de olmuş olabilir çünkü bir iç deniz oluşturmuş olabilir. Mesela Karadenizin olduğu bölgede olmasını da iddia edenler var. Başka iç denizlerde de olabilir şeklinde söyleyenler var. Ani olarak bir bölgeyi suların basması yağmurların yoğun olarak yağması sonucunda o bölgenin tamamen sular altında kalmasıyla oluşmuştur bu. Hz. Nuh (a.s.) da ihtiyacı olan hayvanları kendi oluşturduğu o büyük gemiye almıştır.
Hz. Nuh (a.s.)ın Gemisi Ağrı Dağındadır
Denildi ki: Ey yer, suyunu yut ve ey gök, sen de tut. Su çekildi, iş bitiriliverdi, (gemi de) Cudi üstünde durdu ve zalimler topluluğuna da: Uzak olsunlar denildi. (Hud Suresi, 44) ayetinde bildirildiği gibi geminin Tufan sonrası Cudiye oturduğu bildirilmektedir. Cudi kelimesi kimi zaman özel bir dağ ismi olarak alınır, oysa kelime Arapçada yüksekçe yer-tepe anlamına gelmektedir. Dolayısıyla Kuranda Cudinin, özel bir dağ ismi olarak değil, sadece geminin yüksekçe bir mekana oturduğunu anlatmak için kullanılmış olabilir. (Doğrusunu Allah bilir.) Sayın Adnan Oktarın 28 Nisan 2010 tarihli Samsun Aks TV röportajında bu ayet ile ilgili tefsiri şöyledir:
ADNAN OKTAR: Şimdi Onur kardeşimiz de, Cudi Dağı Kuranda geçiyor. Hristiyanlar da Ağrı diyorlar. Eğer biz Ağrıyı kabul edersek, Hristiyanlar ve Museviler haklı çıkar gibi konuşuyor. Yok değil. Cudi, demin de söyledim, bir dağ silsilesinin adıdır. Yani Ağrı Dağı da dahil Cudi Dağını alan dağ silsilesinin adına Cudi denir. Cudi Dağına oturdu demiyor, Cudiye oturdu diyor. O bölgede herhangi bir yer. Dolayısıyla Ağrı Dağına oturması geminin çok makul. Ayrıca Ağrı Dağının belki daha aşağı kısımlarında bir yere de oturmuş olabilir. Gemi muhtemelen yukarı kısma taşındı. İyi muhafaza olsun diye. Üzerini de örtmüşler toprakla. Yani özel toprak getirttikleri de anlaşılıyor. Çünkü bakın o bölgenin toprağı değil, yani ayrı bir yerden özel toprak getirilmiş üzeri örtülmüş. Bu çok önemli. Sonra, Tevrattaki hükümlerin aynısı Kuranda var. Kurandaki hükümlerin aynısı Tevratta var, İncilde var. Yani İncil, Tevrat, Kuran birbirlerine benzerler zaten birçok yönde. Bazı yönlerden birbirlerinden ayrılırlar. Onda şaşıracak bir şey yok.
Hz. Nuh (a.s.)ın Gemisinin Yaşı ve İnşa Şekli Kurandaki Ayetlerle Mutabıktır:
Hz. Nuh (a.s.)ın gemisini Ağrı Dağında bulan Hong Konglu grup, geminin, Kuran ve diğer kutsal kitaplarda anlatılan gemiye çok benzediğini belirtmektedirler. Gemiyle ilgili detaylar bu gerçeği açıkça ortaya koymaktadır:
Geminin Yaşı
Hz. Nuh (a.s.)ın gemisi olduğu anlaşılan geminin yaşı, 38 milimetre uzunluğundaki bir tahta parçasına, İranda karbon testi yapılması ile ortaya çıkmış ve geminin 4 bin 800 yıl öncesine ait olduğu anlaşılmıştır. Sayın Adnan Oktar, 27 Nisan 2010 tarihli Güneydoğu Olay TV röportajında bu konuyu şöyle açıklamaktadır:
ADNAN OKTAR: Yani baktım, bayağı benziyor. Nuhun Gemisine. Çok benziyor, öyle pek yalana benzemiyor. Çünkü yapı tam klasik gemi yapısı. Koskoca kalın ahşap. Ağrı Dağının tepesinde geminin ne işi var? Yani nasıl açıklanabilir bu? Ve yaşı da uygun. Yaklaşık 5000 yıllık falan, 4800 yıllık falan bir şey. Yaşı da uygun, tufan dönemine. Geminin kullanılış stili de uygun. Hayvanları bağlamak için takılan demirler, tahtaların kalınlığı, her şey uygun. Allah-u alem o, yani Nuhun Gemisi.
Geminin Tahta ve Çivilerle İnşa Edilmiş Olması:
Ve onu da tahtalar ve çiviler(le inşa edilmiş gemi) üzerinde taşıdık. (Kamer Suresi, 13) ayetinde dikkat çekildiği gibi Hz. Nuh (a.s.)ın gemisi tahta ve çivilerden inşa edilmiştir. Ağrı Dağında bulunan gemi de ahşap malzemeden inşa edilmiştir. Nitekim araştırmacılar geminin bir selvi ağacından yapıldığını belirtmektedirler. Sayın Adnan Oktar 16 Mayıs 2010 tarihli Kanal Avrupa röportajında bu konuyu şöyle açıklamaktadır:
ADNAN OKTAR: Ne diyor ayette Cenab-ı Allah, şeytandan Allaha sığınırım; ve onu da tahtalar ve çiviler(le inşa edilmiş gemi) üzerinde taşıdık; tahta ve çivilerle inşa edilmiş. Yalnız geminin vasfına baktım, hakikaten buharlı bir gemi değil. Dev bir sel meydana geliyor. ...birleşti diyor Allah. Ve onu da tahtalar, çivilerle inşa edilmiş gemi üzerinde taşıdık. Büyükçe bir sal, çok çok büyük bir sal. Olay bu, inşaAllah.
Geminin Buharlı Bir Gemi Olmaması
Sonunda emrimiz geldiğinde ve tandır feveran ettiği zaman, dedik ki: Her birinden ikişer çift (hayvan) ile aleyhlerinde söz geçmiş olanlar dışında, aileni ve iman edenleri ona yükle. Zaten onunla birlikte çok azından başkası iman etmemişti. (Hud Suresi, 40) ayetinde tandır feveran etti ayeti ilk başta Hz. Nuh (a.s.)ın basit bir buharlı bir sistem geliştirmiş olabileceği düşüncesini akla getiriyorsa da, geminin, ahşaptan büyük bir sal şeklinde olduğu, Sayın Adnan Oktarın 16 Mayıs 2010 tarihli Kanal Avrupa röportajındaki tefsiri ile anlaşılmaktadır:
ADNAN OKTAR: Yalnız geminin vasfına baktım, hakikaten buharlı bir gemi değil. Biz daha önce acaba böyle olabilir mi demiştik. Buharlı bir gemi. Tandır feveran etti. Tandır feveran ettiğinden kasıt yerden sular kaynadı. İşte gökten de yağmur ama Tandır, yerden sular fışkırmaya başladığı, o anlama geldiği anlaşılıyor. Veyahut geminin içinde bir kazan vardır, yemek kazanı vardır o kaynamıştır, ondan sonra tufan başlamış olabilir. Ama bir buharlı gemi olmadığını gördük. Ahşaptan, büyük, çok büyük bir sal tarzında yapılmış dev bir gemi. Odalardan oluşuyor. İnsanların kaldığı bölümler ayrı, hayvanların muhafaza edildiği bölümler ayrı ve birçok odasına girilemedi zaten. Odalarda Hz. Nuh (a.s.)a gelmiş olan suhuflar, Hz. Nuh (a.s.)ın kullandığı eşyalar da bulunabilir. Kap kacak, beylik eşyalar birçok şey bulunabilir. Bunları da göreceğiz inşaAllah. Ama tabii çok özenli çalışma yapılması gerekiyor. Tahribat olmaması lazım.
Geminin Hz. Mehdi (a.s.)ın Zuhur Etmesine Kadar Muhafaza Edilmesi ve Yüce Allahın Ahir Zamanda Delil Olarak Gemiyi Buldurması Kuran ile Mutabıktır
Araştırmaya katılan ve daha önce birçok kez Ağrı Dağında araştırmalar yapan bilim adamları geminin bulunduğu yerdeki buzulların ve volkanik maddelerin bu bölgenin bozulmadan kalmasına yardım ettiğini söylemişlerdir. Yüce Allah bu şekilde gemiyi 3.500 metre yükseklikte yerleşimden uzak ve korunaklı yerde tutarak Hz. Mehdi (a.s.)ın zuhur edip faaliyetlerine başladığı zamana kadar korumuştur. Sayın Adnan Oktar bu olayı Kuran ayetlerinden tefsir ederek çok hikmetli bir biçimde şöyle açıklamaktadır:
ADNAN OKTAR: Ankebut Suresi, 15: Böylece Biz Nuhu ve gemi halkını kurtardık ve bunu alemlere bir ayet kılmış olduk. Delil kıldık diyor Allah. Bizim gözetimimiz altında ve vahyimizle gemiyi imal et. Vahiyle, Allah, mesela nasıl yapacak, tahtayı nereye koyacak, kaç bölümden oluşacak, bodoslaması nasıl olacak, hepsini Allah vahiyle yaptırdım diyor. Vahyedilerek, yani kendisinin mühendislik bilgisine dayalı değildir. Vahiyle hareket etmiştir Hz. Nuh (a.s.).
Nuh tufanının gerçek olduğu, yer tabakalarının araştırılmasıyla, katmanların araştırılmasıyla tespit edildi. Bir tufan kesin olmuş. Ve verilen tarihte olmuş, o net. Bu konuda ittifak halinde, bunun aksini iddia eden yok. Adamlar zannediyor ki, gemi o kadar yükseğe çıkmaz. Kardeşim parçalara ayırıp götürürsün, götürmeyecek bir şey yok. Allah Allah. Portatif ev yapıyor adamlar, parçalayıp getirip, koskoca evi kuruyorlar. Dağ evleri yapıyorlar, İsviçrede falan, yok mu öyle? Evi helikopterle bütün alıp mı getiriyorlar, tavana koyuyorlar; öyle olmuyor, değil mi? Mesela 50 parça, 60 parça haline getiriyorlar evi. Monte ediyorlar, koskoca ev oluyor. Kısa sürede bitiriyorlar. Bu şekildedir, (16 Mayıs 2010 tarihli Kanal Avrupa röportajından)
Hz. Nuh (a.s.)ın Gemisinin Bulunması Hz. Mehdi (a.s.)ın Zuhur Ettiğine Açık Bir İşarettir
İçinde bulunduğumuz ahir zamanda özellikle son birkaç yıldır olaylar çok hızlı bir şekilde gelişmektedir. Her geçen gün yeni alametler belirmekte ve art arda tarihi olaylar yaşanmaktadır. Hz. Nuh.(a.s.)ın gemisinin bulunması Hz. Mehdi (a.s.)ın zuhur ettiği ve görevine başladığının bir işareti olarak tüm Müslümanlara müjdelenmektedir. Bu işaretlere Sayın Adnan Oktar çeşitli tarihlerdeki röportajlarında dikkat çekmiştir.
Geminin Ahir Zamanda Tevafuk Olarak Bulunması Önemli bir İşarettir
Sayın Adnan Oktar bu önemli işareti şöyle açıklamıştır:
ADNAN OKTAR: Bunlar, bir deprem olmuş. Depremde toprakta bir çatlak olmuş, aralık meydana gelmiş. Adam da yürürken o aralığa tevafuken basmış. Ayağı kaymış, içeri girmiş. O zaman anlamışlar; burada bir şey var diye. İçeriye girip, detaylı arama yapınca oraya ulaştılar. Bak deprem olmasa onu da anlayamayacaklar. Yani kapalı normalde, tamamen kapalı, toprağın altında kalmış. Deprem vesilesiyle çatlak oluştuğu için içeri girdiler. İçeri girdiler fakat geminin yan bodoslama kısmına girdiler. Geminin asıl iç kısmına girmesi için geminin tahtalarının kaldırılması lazım, açılması gerekiyor. İç kısmına girilecek o zaman, yani diğer odalara. Mesela o zaman Müslümanların kaldığı bölümler, yattıkları bölümler, yatak odaları -çünkü uzun süre kaldılar bu gemide- hayvanların beslendiği yerler; yani onlardan çok fazla kap kacak, eşya falan çok fazla malzeme vardır oralarda. Çünkü Müslümanlar orada çekip indiler aşağıya. Yani gemiyi o haliyle bıraktılar. İndikten sonra aşağıda yerleştiler. Ondan sonra dağıldılar oraya buraya yani çeşitli semtlere. (9 Ekim 2010, Kahramanmaraş Aksu ve Gaziantep Olay TV)
Hz. Nuh (a.s.)ın Gemisinin Türkiyede Bulunması Hz. Mehdi (a.s.)ın Türkiyeden Çıkacağına Önemli Bir İşarettir
Peygamberimiz (s.a.v.)in hadislerinde Hz. Mehdi (a.s.)ın İstanbuldan çıkacağını gösteren pek çok bilgi verilmiştir. Sayın Adnan Oktar Ve de ki: Rabbim, beni kutlu bir konakta indir, Sen konuklayanların en hayırlısısın. (Müminun Suresi, 29) ayetini açıklayarak Kuranda Hz. Mehdi (a.s.)ın çıkacağı yerin Türkiye olduğuna işaret edildiğini şöyle açıklıyor:
ADNAN OKTAR: Demek ki Türkiye kutlu bir konak, tabii ki. Ve çok manidardır, yani hepsi Hz. Mehdi (a.s.)ın olduğu yere yakın gelmişler, bütün peygamberler. Değil mi? Mesela Hz. İbrahim (a.s.) Harrana gelmiş, Hz. Nuh (a.s.) Ağrıya gelmiş, hep Türkiyeye yakın olmuşlar. Bütün sahabeler, hep İstanbulun alınması için dua etmişlerdir ve birçok sahabe kabri biliyorsunuz buradadır. Ebu Eyyub el-Ensari Hazretleri başta olmak üzere birçok sahabe İstanbula gelmiştir. Dolayısıyla Anadolu, Türkiye ve İstanbul İslam aleminin merkezidir. Kuranda da bu konuya işaret edilmiş ve Hz. Nuh (a.s.)ın gemisi olduğu çok aşikar. Bu buluntudan anlaşılıyor. Eğer bir yanlışlık yoksa, eğer o fotoğraflar gerçekse olay net.
Hz. Nuh (a.s.)ın Gemisinin Bulunması Çok Önemli Bir Olaydır, Buna Rağmen Basın Yeterince İlgi Göstermemiştir. Bunun Nedenini Sayın Adnan Oktar Şöyle Açıklamıştır:
Şimdi bunlar, normalde yani materyalist-Darwinist bir adam, o geminin detaylarının öğrenilmesini istemez. Onun için çok engel koyacaklardır. Bizim resmi girişimde bulunmamız lazım. Zaten jandarma bölgesi orası, jandarma kimseyi sokmuyor oraya. Özel izinle bunlar gitmişler, orada arama yapmışlar. Uzun süreden beri, askeri bölge aynı zamanda; kimse sokulmuyor. Yani istihbarat amaçlı kullanılan bir yer aynı zamanda, yüksek olduğu için.
Bakın, bütün dünya radyoları, gazeteleri, televizyonları suspus. Bizim basın da suspus. Sadece örtbas etmek istiyorlar; o kadar. Yani konuyu kapatmak istiyorlar. Kardeşim, dört bin metre yükseklikte, volkanik küllerin arasında koskoca bir gemi var. Yani alenen gemi biçiminde bir ahşap yapı var ve odaları var ve hayvan bağlanacak yerler var. Ama içine normalde insan giremiyor; oksijen yok çünkü. Yani bir insanın yaşayacağı bir yer değil. Yani herhangi bir amaçla yapılmış olması mümkün değil. Yani gerek soğuk açısından, gerek oksijen olmaması açısından hiçbir canlı yaşamıyor. En küçük böcek bile yaşamıyor; hiçbir şey yaşamıyor yani. Öyle bir yer. Dolayısıyla bir insanın orada onu tanzim etmesi, ayarlaması, yapması da mümkün değil. Ve en az beş bin yıllık ağaçlar, yani orada kullanılan kereste. Adam nereden bulacak beş bin yıllık keresteyi, oraya getirecek ve tam gemi biçiminde, oksijensiz ortamda onu yapacak? Hangi çağda, ne zaman yapsın yani? Bir de yaşanacak gibi değil. Girilecek bir yer yok ki. Zaten şu kadarcık bir delik var, bir insan ancak sığıyor. Adamlar koskoca keresteleri nereden onun içine soksunlar? Tonlarca kereste kullanılmış. Yani öyle az değil; çok büyük gemi, ucu bucağı yok. Adamlar kendileri zor, ucu ucuna girebiliyorlar. Oraya kereste mereste sokacak, onları biçimlendirecek, gemi biçiminde şekil aldırtacak, üstünü volkanik küllerle kaplayacak falan; hiç olması mümkün değil teknik olarak. Yani imkansız. Net olarak Nuhun Gemisi ve diğer bölümlere girerlerse zaten konu kapanacak, anlarlar... (9 Ekim 2010, Kahramanmaraş Aksu ve Gaziantep Olay TV)
(makale harun yahya)
Bu makale, İlmi Araştırma Dergisi 79. sayı (Ocak 2011) 24. sayfada yayınlanmıştır.
Sayın Adnan Oktar uzun yıllardır makalelerinde ve röportajlarında içinde bulunduğumuz ahir zamanda çok önemli olaylar yaşanacağını müjdelemektedir. Bu olaylardan biri de kayıp birçok kutsal emanetin ahir zamanda bulunacak olmasıdır. Ahir zamanda bulunacak olan bu kutsal emanetlerden ilki Hz. Nuh (a.s.)ın gemisidir. Bilim adamları uzun yıllar süren araştırmaların sonunda Ağrı Dağında Hz. Nuh (a.s.)ın gemisine ait önemli kalıntılara ulaştıklarını bildirmişler, bu tarihi olayı ve geminin görüntülerini geçtiğimiz aylarda tüm dünya ile paylaşmışlardır.
Sayın Adnan Oktar kutsal emanetlerin bulunmasının Kuran indirildikten tam 1400 yıl sonra asrımızda gerçekleşmesinin nedenini hadislere dayanarak ve Kuran ayetlerini tefsir ederek, Hz. Mehdi (a.s.)ın zuhur etmesi ile açıklamaktadır.
Bulunan geminin Hz. Nuh (a.s.)ın gemisi olduğu nereden anlaşılmaktadır?
Bu büyük olay niçin basından gerektiği gibi ilgi görmemiştir?
Sayın Adnan Oktar Hz. Nuh (a.s.)ın gemisinin bulunmasını nasıl yorumlamıştır?
yasananahirzaman.com
Bulunan Geminin Hz. Nuh (a.s.)ın Gemisi Olduğunu Sayın Adnan Oktar Kuran Ayetlerini Tefsir Ederek Açıklamıştır
Birkaç ay önce Hz. Nuh (a.s.)ın gemisinin bulunduğuna dair haberler gündeme getirilmiştir. Bu haberlerden biri şöyledir:
Türk ve Hong-Konglu bilim adamlarından oluşan 15 kişilik bir grup, Ağrı Dağında 4 bin metre yükseklikte, 12 metre boyunda, 5 metre yüksekliğinde bir ahşap yapı bulduklarını, hatta içine girip araştırma yaptıklarını da açıkladı. Grup, ahşap yapıdan alınan ahşap parçalarının karbon testi yardımıyla 4 bin 800 yıllık olduğu, bunun da kutsal kitaplarda anlatılan Nuh Tufanının tarihiyle uyuştuğunu savundu. South China Morning Post gazetesine göre Hong Konglu Evangelical Media, Noahs Ark Ministry International ve Türk bilim adamlarından oluşan grup, Pazar günü Hong Kongda yaptıkları basın toplantısında büyük keşfi açıkladı. Grup, Nuhun Gemisine ait olduğunu öne sürdükleri parçaları, gemide hayvanların bir arada tutmak için kullanılan ipleri ve çivi benzeri birçok parçayı da gazetecilere gösterdi. (bugun.com.tr, milliyet.com.tr)
Söz konusu bilim adamlarının buldukları geminin gerçekten Hz. Nuh (a.s.)ın gemisi olduğunu Sayın Adnan Oktar Kuran ayetlerini tefsir ederek şöyle açıklamaktadır:
Hz. Nuh (a.s.)ın Gemisinin Bulunduğu Yer ile Kuranda Nuh Kıssasında Adı Geçen Yer ve Mekan Mutabıktır:
Hz. Nuh (a.s.) zamanında gerçekleşen bu felaket, günümüzde bilim adamları tarafından da doğrulanmıştır. Ortadoğu bölgesinde şimdi dağ olan birçok yerin bir zamanlar sularla kaplı olduğuna dair deliller bulunmuştur.
Nuh Tufanı Yerel Bir Afettir:
Senin Rabbin, ana yerleşim merkezlerine onlara ayetlerimizi okuyan bir elçi göndermedikçe şehirleri yıkıma uğratıcı değildir. Ve Biz, halkı zulmeden şehirlerden başkasını da yıkıma uğratıcı değiliz. (Kasas Suresi, 59)
Kuranda dikkat çekildiği gibi Yüce Allah, herhangi bir kavme elçi gönderilmedikçe, o kavmin helak edilmeyeceğini belirtmektedir. Hz. Nuh (a.s.) da tüm dünyaya değil sadece kendi yaşadığı topluma gönderildiğinden Nuh Tufanının, yöresel bir felaket olduğu anlaşılmaktadır. Sayın Adnan Oktar 30 Ocak 2009 tarihli Kral Karadeniz TVdeki canlı röportajında bu konuyu şöyle açıklamaktadır:
ADNAN OKTAR: Tabii ki, küçük bir bölgede oluşmuştur. Tufan öyle bütün bir dünyayı kaplayan bir olay değildir. Ama yeri tam belli değil yani Karadeniz bölgesinde de olmuş olabilir çünkü bir iç deniz oluşturmuş olabilir. Mesela Karadenizin olduğu bölgede olmasını da iddia edenler var. Başka iç denizlerde de olabilir şeklinde söyleyenler var. Ani olarak bir bölgeyi suların basması yağmurların yoğun olarak yağması sonucunda o bölgenin tamamen sular altında kalmasıyla oluşmuştur bu. Hz. Nuh (a.s.) da ihtiyacı olan hayvanları kendi oluşturduğu o büyük gemiye almıştır.
Hz. Nuh (a.s.)ın Gemisi Ağrı Dağındadır
Denildi ki: Ey yer, suyunu yut ve ey gök, sen de tut. Su çekildi, iş bitiriliverdi, (gemi de) Cudi üstünde durdu ve zalimler topluluğuna da: Uzak olsunlar denildi. (Hud Suresi, 44) ayetinde bildirildiği gibi geminin Tufan sonrası Cudiye oturduğu bildirilmektedir. Cudi kelimesi kimi zaman özel bir dağ ismi olarak alınır, oysa kelime Arapçada yüksekçe yer-tepe anlamına gelmektedir. Dolayısıyla Kuranda Cudinin, özel bir dağ ismi olarak değil, sadece geminin yüksekçe bir mekana oturduğunu anlatmak için kullanılmış olabilir. (Doğrusunu Allah bilir.) Sayın Adnan Oktarın 28 Nisan 2010 tarihli Samsun Aks TV röportajında bu ayet ile ilgili tefsiri şöyledir:
ADNAN OKTAR: Şimdi Onur kardeşimiz de, Cudi Dağı Kuranda geçiyor. Hristiyanlar da Ağrı diyorlar. Eğer biz Ağrıyı kabul edersek, Hristiyanlar ve Museviler haklı çıkar gibi konuşuyor. Yok değil. Cudi, demin de söyledim, bir dağ silsilesinin adıdır. Yani Ağrı Dağı da dahil Cudi Dağını alan dağ silsilesinin adına Cudi denir. Cudi Dağına oturdu demiyor, Cudiye oturdu diyor. O bölgede herhangi bir yer. Dolayısıyla Ağrı Dağına oturması geminin çok makul. Ayrıca Ağrı Dağının belki daha aşağı kısımlarında bir yere de oturmuş olabilir. Gemi muhtemelen yukarı kısma taşındı. İyi muhafaza olsun diye. Üzerini de örtmüşler toprakla. Yani özel toprak getirttikleri de anlaşılıyor. Çünkü bakın o bölgenin toprağı değil, yani ayrı bir yerden özel toprak getirilmiş üzeri örtülmüş. Bu çok önemli. Sonra, Tevrattaki hükümlerin aynısı Kuranda var. Kurandaki hükümlerin aynısı Tevratta var, İncilde var. Yani İncil, Tevrat, Kuran birbirlerine benzerler zaten birçok yönde. Bazı yönlerden birbirlerinden ayrılırlar. Onda şaşıracak bir şey yok.
Hz. Nuh (a.s.)ın Gemisinin Yaşı ve İnşa Şekli Kurandaki Ayetlerle Mutabıktır:
Hz. Nuh (a.s.)ın gemisini Ağrı Dağında bulan Hong Konglu grup, geminin, Kuran ve diğer kutsal kitaplarda anlatılan gemiye çok benzediğini belirtmektedirler. Gemiyle ilgili detaylar bu gerçeği açıkça ortaya koymaktadır:
Geminin Yaşı
Hz. Nuh (a.s.)ın gemisi olduğu anlaşılan geminin yaşı, 38 milimetre uzunluğundaki bir tahta parçasına, İranda karbon testi yapılması ile ortaya çıkmış ve geminin 4 bin 800 yıl öncesine ait olduğu anlaşılmıştır. Sayın Adnan Oktar, 27 Nisan 2010 tarihli Güneydoğu Olay TV röportajında bu konuyu şöyle açıklamaktadır:
ADNAN OKTAR: Yani baktım, bayağı benziyor. Nuhun Gemisine. Çok benziyor, öyle pek yalana benzemiyor. Çünkü yapı tam klasik gemi yapısı. Koskoca kalın ahşap. Ağrı Dağının tepesinde geminin ne işi var? Yani nasıl açıklanabilir bu? Ve yaşı da uygun. Yaklaşık 5000 yıllık falan, 4800 yıllık falan bir şey. Yaşı da uygun, tufan dönemine. Geminin kullanılış stili de uygun. Hayvanları bağlamak için takılan demirler, tahtaların kalınlığı, her şey uygun. Allah-u alem o, yani Nuhun Gemisi.
Geminin Tahta ve Çivilerle İnşa Edilmiş Olması:
Ve onu da tahtalar ve çiviler(le inşa edilmiş gemi) üzerinde taşıdık. (Kamer Suresi, 13) ayetinde dikkat çekildiği gibi Hz. Nuh (a.s.)ın gemisi tahta ve çivilerden inşa edilmiştir. Ağrı Dağında bulunan gemi de ahşap malzemeden inşa edilmiştir. Nitekim araştırmacılar geminin bir selvi ağacından yapıldığını belirtmektedirler. Sayın Adnan Oktar 16 Mayıs 2010 tarihli Kanal Avrupa röportajında bu konuyu şöyle açıklamaktadır:
ADNAN OKTAR: Ne diyor ayette Cenab-ı Allah, şeytandan Allaha sığınırım; ve onu da tahtalar ve çiviler(le inşa edilmiş gemi) üzerinde taşıdık; tahta ve çivilerle inşa edilmiş. Yalnız geminin vasfına baktım, hakikaten buharlı bir gemi değil. Dev bir sel meydana geliyor. ...birleşti diyor Allah. Ve onu da tahtalar, çivilerle inşa edilmiş gemi üzerinde taşıdık. Büyükçe bir sal, çok çok büyük bir sal. Olay bu, inşaAllah.
Geminin Buharlı Bir Gemi Olmaması
Sonunda emrimiz geldiğinde ve tandır feveran ettiği zaman, dedik ki: Her birinden ikişer çift (hayvan) ile aleyhlerinde söz geçmiş olanlar dışında, aileni ve iman edenleri ona yükle. Zaten onunla birlikte çok azından başkası iman etmemişti. (Hud Suresi, 40) ayetinde tandır feveran etti ayeti ilk başta Hz. Nuh (a.s.)ın basit bir buharlı bir sistem geliştirmiş olabileceği düşüncesini akla getiriyorsa da, geminin, ahşaptan büyük bir sal şeklinde olduğu, Sayın Adnan Oktarın 16 Mayıs 2010 tarihli Kanal Avrupa röportajındaki tefsiri ile anlaşılmaktadır:
ADNAN OKTAR: Yalnız geminin vasfına baktım, hakikaten buharlı bir gemi değil. Biz daha önce acaba böyle olabilir mi demiştik. Buharlı bir gemi. Tandır feveran etti. Tandır feveran ettiğinden kasıt yerden sular kaynadı. İşte gökten de yağmur ama Tandır, yerden sular fışkırmaya başladığı, o anlama geldiği anlaşılıyor. Veyahut geminin içinde bir kazan vardır, yemek kazanı vardır o kaynamıştır, ondan sonra tufan başlamış olabilir. Ama bir buharlı gemi olmadığını gördük. Ahşaptan, büyük, çok büyük bir sal tarzında yapılmış dev bir gemi. Odalardan oluşuyor. İnsanların kaldığı bölümler ayrı, hayvanların muhafaza edildiği bölümler ayrı ve birçok odasına girilemedi zaten. Odalarda Hz. Nuh (a.s.)a gelmiş olan suhuflar, Hz. Nuh (a.s.)ın kullandığı eşyalar da bulunabilir. Kap kacak, beylik eşyalar birçok şey bulunabilir. Bunları da göreceğiz inşaAllah. Ama tabii çok özenli çalışma yapılması gerekiyor. Tahribat olmaması lazım.
Geminin Hz. Mehdi (a.s.)ın Zuhur Etmesine Kadar Muhafaza Edilmesi ve Yüce Allahın Ahir Zamanda Delil Olarak Gemiyi Buldurması Kuran ile Mutabıktır
Araştırmaya katılan ve daha önce birçok kez Ağrı Dağında araştırmalar yapan bilim adamları geminin bulunduğu yerdeki buzulların ve volkanik maddelerin bu bölgenin bozulmadan kalmasına yardım ettiğini söylemişlerdir. Yüce Allah bu şekilde gemiyi 3.500 metre yükseklikte yerleşimden uzak ve korunaklı yerde tutarak Hz. Mehdi (a.s.)ın zuhur edip faaliyetlerine başladığı zamana kadar korumuştur. Sayın Adnan Oktar bu olayı Kuran ayetlerinden tefsir ederek çok hikmetli bir biçimde şöyle açıklamaktadır:
ADNAN OKTAR: Ankebut Suresi, 15: Böylece Biz Nuhu ve gemi halkını kurtardık ve bunu alemlere bir ayet kılmış olduk. Delil kıldık diyor Allah. Bizim gözetimimiz altında ve vahyimizle gemiyi imal et. Vahiyle, Allah, mesela nasıl yapacak, tahtayı nereye koyacak, kaç bölümden oluşacak, bodoslaması nasıl olacak, hepsini Allah vahiyle yaptırdım diyor. Vahyedilerek, yani kendisinin mühendislik bilgisine dayalı değildir. Vahiyle hareket etmiştir Hz. Nuh (a.s.).
Nuh tufanının gerçek olduğu, yer tabakalarının araştırılmasıyla, katmanların araştırılmasıyla tespit edildi. Bir tufan kesin olmuş. Ve verilen tarihte olmuş, o net. Bu konuda ittifak halinde, bunun aksini iddia eden yok. Adamlar zannediyor ki, gemi o kadar yükseğe çıkmaz. Kardeşim parçalara ayırıp götürürsün, götürmeyecek bir şey yok. Allah Allah. Portatif ev yapıyor adamlar, parçalayıp getirip, koskoca evi kuruyorlar. Dağ evleri yapıyorlar, İsviçrede falan, yok mu öyle? Evi helikopterle bütün alıp mı getiriyorlar, tavana koyuyorlar; öyle olmuyor, değil mi? Mesela 50 parça, 60 parça haline getiriyorlar evi. Monte ediyorlar, koskoca ev oluyor. Kısa sürede bitiriyorlar. Bu şekildedir, (16 Mayıs 2010 tarihli Kanal Avrupa röportajından)
Hz. Nuh (a.s.)ın Gemisinin Bulunması Hz. Mehdi (a.s.)ın Zuhur Ettiğine Açık Bir İşarettir
İçinde bulunduğumuz ahir zamanda özellikle son birkaç yıldır olaylar çok hızlı bir şekilde gelişmektedir. Her geçen gün yeni alametler belirmekte ve art arda tarihi olaylar yaşanmaktadır. Hz. Nuh.(a.s.)ın gemisinin bulunması Hz. Mehdi (a.s.)ın zuhur ettiği ve görevine başladığının bir işareti olarak tüm Müslümanlara müjdelenmektedir. Bu işaretlere Sayın Adnan Oktar çeşitli tarihlerdeki röportajlarında dikkat çekmiştir.
Geminin Ahir Zamanda Tevafuk Olarak Bulunması Önemli bir İşarettir
Sayın Adnan Oktar bu önemli işareti şöyle açıklamıştır:
ADNAN OKTAR: Bunlar, bir deprem olmuş. Depremde toprakta bir çatlak olmuş, aralık meydana gelmiş. Adam da yürürken o aralığa tevafuken basmış. Ayağı kaymış, içeri girmiş. O zaman anlamışlar; burada bir şey var diye. İçeriye girip, detaylı arama yapınca oraya ulaştılar. Bak deprem olmasa onu da anlayamayacaklar. Yani kapalı normalde, tamamen kapalı, toprağın altında kalmış. Deprem vesilesiyle çatlak oluştuğu için içeri girdiler. İçeri girdiler fakat geminin yan bodoslama kısmına girdiler. Geminin asıl iç kısmına girmesi için geminin tahtalarının kaldırılması lazım, açılması gerekiyor. İç kısmına girilecek o zaman, yani diğer odalara. Mesela o zaman Müslümanların kaldığı bölümler, yattıkları bölümler, yatak odaları -çünkü uzun süre kaldılar bu gemide- hayvanların beslendiği yerler; yani onlardan çok fazla kap kacak, eşya falan çok fazla malzeme vardır oralarda. Çünkü Müslümanlar orada çekip indiler aşağıya. Yani gemiyi o haliyle bıraktılar. İndikten sonra aşağıda yerleştiler. Ondan sonra dağıldılar oraya buraya yani çeşitli semtlere. (9 Ekim 2010, Kahramanmaraş Aksu ve Gaziantep Olay TV)
Hz. Nuh (a.s.)ın Gemisinin Türkiyede Bulunması Hz. Mehdi (a.s.)ın Türkiyeden Çıkacağına Önemli Bir İşarettir
Peygamberimiz (s.a.v.)in hadislerinde Hz. Mehdi (a.s.)ın İstanbuldan çıkacağını gösteren pek çok bilgi verilmiştir. Sayın Adnan Oktar Ve de ki: Rabbim, beni kutlu bir konakta indir, Sen konuklayanların en hayırlısısın. (Müminun Suresi, 29) ayetini açıklayarak Kuranda Hz. Mehdi (a.s.)ın çıkacağı yerin Türkiye olduğuna işaret edildiğini şöyle açıklıyor:
ADNAN OKTAR: Demek ki Türkiye kutlu bir konak, tabii ki. Ve çok manidardır, yani hepsi Hz. Mehdi (a.s.)ın olduğu yere yakın gelmişler, bütün peygamberler. Değil mi? Mesela Hz. İbrahim (a.s.) Harrana gelmiş, Hz. Nuh (a.s.) Ağrıya gelmiş, hep Türkiyeye yakın olmuşlar. Bütün sahabeler, hep İstanbulun alınması için dua etmişlerdir ve birçok sahabe kabri biliyorsunuz buradadır. Ebu Eyyub el-Ensari Hazretleri başta olmak üzere birçok sahabe İstanbula gelmiştir. Dolayısıyla Anadolu, Türkiye ve İstanbul İslam aleminin merkezidir. Kuranda da bu konuya işaret edilmiş ve Hz. Nuh (a.s.)ın gemisi olduğu çok aşikar. Bu buluntudan anlaşılıyor. Eğer bir yanlışlık yoksa, eğer o fotoğraflar gerçekse olay net.
Hz. Nuh (a.s.)ın Gemisinin Bulunması Çok Önemli Bir Olaydır, Buna Rağmen Basın Yeterince İlgi Göstermemiştir. Bunun Nedenini Sayın Adnan Oktar Şöyle Açıklamıştır:
Şimdi bunlar, normalde yani materyalist-Darwinist bir adam, o geminin detaylarının öğrenilmesini istemez. Onun için çok engel koyacaklardır. Bizim resmi girişimde bulunmamız lazım. Zaten jandarma bölgesi orası, jandarma kimseyi sokmuyor oraya. Özel izinle bunlar gitmişler, orada arama yapmışlar. Uzun süreden beri, askeri bölge aynı zamanda; kimse sokulmuyor. Yani istihbarat amaçlı kullanılan bir yer aynı zamanda, yüksek olduğu için.
Bakın, bütün dünya radyoları, gazeteleri, televizyonları suspus. Bizim basın da suspus. Sadece örtbas etmek istiyorlar; o kadar. Yani konuyu kapatmak istiyorlar. Kardeşim, dört bin metre yükseklikte, volkanik küllerin arasında koskoca bir gemi var. Yani alenen gemi biçiminde bir ahşap yapı var ve odaları var ve hayvan bağlanacak yerler var. Ama içine normalde insan giremiyor; oksijen yok çünkü. Yani bir insanın yaşayacağı bir yer değil. Yani herhangi bir amaçla yapılmış olması mümkün değil. Yani gerek soğuk açısından, gerek oksijen olmaması açısından hiçbir canlı yaşamıyor. En küçük böcek bile yaşamıyor; hiçbir şey yaşamıyor yani. Öyle bir yer. Dolayısıyla bir insanın orada onu tanzim etmesi, ayarlaması, yapması da mümkün değil. Ve en az beş bin yıllık ağaçlar, yani orada kullanılan kereste. Adam nereden bulacak beş bin yıllık keresteyi, oraya getirecek ve tam gemi biçiminde, oksijensiz ortamda onu yapacak? Hangi çağda, ne zaman yapsın yani? Bir de yaşanacak gibi değil. Girilecek bir yer yok ki. Zaten şu kadarcık bir delik var, bir insan ancak sığıyor. Adamlar koskoca keresteleri nereden onun içine soksunlar? Tonlarca kereste kullanılmış. Yani öyle az değil; çok büyük gemi, ucu bucağı yok. Adamlar kendileri zor, ucu ucuna girebiliyorlar. Oraya kereste mereste sokacak, onları biçimlendirecek, gemi biçiminde şekil aldırtacak, üstünü volkanik küllerle kaplayacak falan; hiç olması mümkün değil teknik olarak. Yani imkansız. Net olarak Nuhun Gemisi ve diğer bölümlere girerlerse zaten konu kapanacak, anlarlar... (9 Ekim 2010, Kahramanmaraş Aksu ve Gaziantep Olay TV)
(makale harun yahya)
Bu makale, İlmi Araştırma Dergisi 79. sayı (Ocak 2011) 24. sayfada yayınlanmıştır.