'hayaL
Bayan Üye
Hz. Ebu Bekir'in Ağlaması...
Kays b. Ebî Hâzim şöyle anlatıyor: Bir gün, Hz. Peygamber'in yanına gitmiştim. Ebu Bekir de oradaydı ve Allah Te'âlâ'ya hamd'ü senâlar ediyor, durmaksızın ağlıyordu.
***
Hz. Ömer'in Ağlaması...
Hz. Ömer, bir cuma günü hutbede Tekvîr Sûresi'ni okudu. Ancak 14. âyet olan,"İşte o zaman her nefis kendisi için önceden ne hazırlamışsa onu görür ve bilir" meâlindeki âyete gelince artık ağlamaktan okuyamaz oldu ve bu yüzden hutbeyi yarıda kesmek zorunda kaldı.
O, herhangi bir âyeti okuyup diğerine geçmek istediğinde ağlamaya başlıyor ve o kadar çok ağlıyordu ki, sonunda tâkati kesilip yere düşüyordu. Sonra da evine çekiliyordu. Halk da, hastalandığını zannederek, O'nu ziyarete gidiyordu.
***
Hz. Osman'ın Ağlaması...
Bir gün, bir kabir yanında duran Hz. Osman, mübarek sakalı ıslanıncaya kadar ağladı. Yanındakiler: "Sen, cennet ve cehennemden bahsederken ağlamıyorsun da, kabri hatırladığın da mı ağlıyorsun?" dediler. O da, cevap olarak şunları söyledi: "Ben, Hz. Peygamber'in: "Kabir, âhiret duraklarının ilkidir. Kişi, bundan kurtulabilirse, ondan sonraki duraklar kolaydır. Yok eğer kurtulmazsa, ondan sonrakiler çok daha şiddetlidir. Hiçbir manzara, kabrin manzarasından daha korkunç olamaz." buyurduğunu işittim.
***
Abdullah b. Ömer'in Ağlaması...
Abdullah b. Ömer, Mutaffifin Sûresi'ni okuyordu. Altıncı âyet olan: "O gün insanlar, âlemlerin Rabbi olan Allah'ın huzurunda hesap vermek için dururlar." meâlindeki âyete geldiğinde ağlamaya başladı. O kadar ağladı ki, güçten düşüp yere kapaklandı.
Bir keresinde Ubeyd b. Umeyr: "Acaba, her ümmetten bir şahid getirdiğimiz ve seni de bunların üzerinde şahid kıldığımız zaman hâlleri ne olacaktır?!" âyet-i kerimesini sonuna kadar okudu. O'nu dinlemekte olan Abdullah b. Ömer, sakalı ve yakası gözyaşlarıyla ıslanıncaya kadar ağladı. Bu olayı aktaran Abdullah, şunları söylüyor: "O sırada Abdullah b. Ömer'in yanında oturmakta olan kişinin söylediğine göre kendisi, neredeyse kalkıp Ubeyd b. Umeyr'e: "Vaazını kısa kes! Çünkü şu ihtiyara Abdullah b. Ömer'e eziyet ediyorsun!" diye bağıracakmış.
Elbette onların ağlamaları, dünyevî kaygılardan ileri gelmiyor; aksine Allah'a duydukları korkudan kaynaklanıyordu. Bu korku karşısında kendilerinden geçiyor, göz yaşlarını tutamıyorlardı.. Onlar, bu çok derin ve ileri korkuyu, bizzat Hz. Peygamber'den öğrenmişlerdi. Aşağıdaki olay da, Sahabenin hayatında bu korkunun boyutlarını gösteren canlı örneklerden birini oluşturuyor.
***
Allah korkusundan Ensar'dan bir gencin ciğerlerinin parçalanması...
Ensar'dan bir gencin kalbine, Allah korkusu girmişti. Cehennem adı geçti mi ağlıyordu. Sonunda bu durumun etkisiyle evinden çıkamaz oldu.Yakınları, onun bu hâlini Hz. Peygamber'e haber verdiler. Hz. Peygamber de, bu genci evinde ziyaret etti. Hz.Peygamber,içeri girdiğinde genç; O'nun boynuna sarıldı ve akabinde ruhunu teslim etti. Bunun üzerine Hz. Peygamber, yanındakilere: "Arkadaşınızın techiz ve tekfinini yapınız. Biliniz ki, Allah korkusu, onun ciğerini paramparça etmiştir." buyurdu.
Kays b. Ebî Hâzim şöyle anlatıyor: Bir gün, Hz. Peygamber'in yanına gitmiştim. Ebu Bekir de oradaydı ve Allah Te'âlâ'ya hamd'ü senâlar ediyor, durmaksızın ağlıyordu.
***
Hz. Ömer'in Ağlaması...
Hz. Ömer, bir cuma günü hutbede Tekvîr Sûresi'ni okudu. Ancak 14. âyet olan,"İşte o zaman her nefis kendisi için önceden ne hazırlamışsa onu görür ve bilir" meâlindeki âyete gelince artık ağlamaktan okuyamaz oldu ve bu yüzden hutbeyi yarıda kesmek zorunda kaldı.
O, herhangi bir âyeti okuyup diğerine geçmek istediğinde ağlamaya başlıyor ve o kadar çok ağlıyordu ki, sonunda tâkati kesilip yere düşüyordu. Sonra da evine çekiliyordu. Halk da, hastalandığını zannederek, O'nu ziyarete gidiyordu.
***
Hz. Osman'ın Ağlaması...
Bir gün, bir kabir yanında duran Hz. Osman, mübarek sakalı ıslanıncaya kadar ağladı. Yanındakiler: "Sen, cennet ve cehennemden bahsederken ağlamıyorsun da, kabri hatırladığın da mı ağlıyorsun?" dediler. O da, cevap olarak şunları söyledi: "Ben, Hz. Peygamber'in: "Kabir, âhiret duraklarının ilkidir. Kişi, bundan kurtulabilirse, ondan sonraki duraklar kolaydır. Yok eğer kurtulmazsa, ondan sonrakiler çok daha şiddetlidir. Hiçbir manzara, kabrin manzarasından daha korkunç olamaz." buyurduğunu işittim.
***
Abdullah b. Ömer'in Ağlaması...
Abdullah b. Ömer, Mutaffifin Sûresi'ni okuyordu. Altıncı âyet olan: "O gün insanlar, âlemlerin Rabbi olan Allah'ın huzurunda hesap vermek için dururlar." meâlindeki âyete geldiğinde ağlamaya başladı. O kadar ağladı ki, güçten düşüp yere kapaklandı.
Bir keresinde Ubeyd b. Umeyr: "Acaba, her ümmetten bir şahid getirdiğimiz ve seni de bunların üzerinde şahid kıldığımız zaman hâlleri ne olacaktır?!" âyet-i kerimesini sonuna kadar okudu. O'nu dinlemekte olan Abdullah b. Ömer, sakalı ve yakası gözyaşlarıyla ıslanıncaya kadar ağladı. Bu olayı aktaran Abdullah, şunları söylüyor: "O sırada Abdullah b. Ömer'in yanında oturmakta olan kişinin söylediğine göre kendisi, neredeyse kalkıp Ubeyd b. Umeyr'e: "Vaazını kısa kes! Çünkü şu ihtiyara Abdullah b. Ömer'e eziyet ediyorsun!" diye bağıracakmış.
Elbette onların ağlamaları, dünyevî kaygılardan ileri gelmiyor; aksine Allah'a duydukları korkudan kaynaklanıyordu. Bu korku karşısında kendilerinden geçiyor, göz yaşlarını tutamıyorlardı.. Onlar, bu çok derin ve ileri korkuyu, bizzat Hz. Peygamber'den öğrenmişlerdi. Aşağıdaki olay da, Sahabenin hayatında bu korkunun boyutlarını gösteren canlı örneklerden birini oluşturuyor.
***
Allah korkusundan Ensar'dan bir gencin ciğerlerinin parçalanması...
Ensar'dan bir gencin kalbine, Allah korkusu girmişti. Cehennem adı geçti mi ağlıyordu. Sonunda bu durumun etkisiyle evinden çıkamaz oldu.Yakınları, onun bu hâlini Hz. Peygamber'e haber verdiler. Hz. Peygamber de, bu genci evinde ziyaret etti. Hz.Peygamber,içeri girdiğinde genç; O'nun boynuna sarıldı ve akabinde ruhunu teslim etti. Bunun üzerine Hz. Peygamber, yanındakilere: "Arkadaşınızın techiz ve tekfinini yapınız. Biliniz ki, Allah korkusu, onun ciğerini paramparça etmiştir." buyurdu.