Ağız ve Diş sağlığında 3. dünya ülkesiyiz
Türkiye'de 96 yıl
önce İstanbul'da Dişçi Mektebi ile başlayan diş hekimliği eğitimi...
Türkiye'de 96 yıl önce İstanbul'da Dişçi Mektebi ile başlayan diş
hekimliği eğitimi bugün 14 Diş Hekimliği Fakültesi'nde devam etmesine
rağmen önlenebilir hastalıklar arasında yer alan ağız ve diş sağlığına
gereken önemin verilmemesinin üzüntü verici olduğu bildirildi.
22-27 Kasım Diş Hekimliği Haftası
nedeniyle ağız ve diş sağlığı hakkında bilgi veren Ondokuz Mayıs
Üniversitesi (OMÜ) Diş Hekimliği Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hülya
Köprülü Türkiye'de 22 Kasım 1908'de temeli atılan bilimsel diş
hekimliğinin bugün 96. yılının kutlandığını söyledi. Prof. Dr. Hülya
Köprülü 96 yıl önce Tıp Fakültesi'ne bağlı olarak İstanbul'da kurulan
'Dişçi Mektebi' ile başlayan Diş Hekimliği Eğitimi bugün 14 Diş
Hekimliği Fakültesi'nde verilmeye devam etmektedir. 1996 yılında 'Ulusal
Ağız Diş Sağlığı Günü' olarak ilan edilen bugünde ülke genelinde ağız
diş sağlığında üçüncü dünya ülkeleri düzeyinde olmanın ne yazık ki
üzüntüsü içindeyiz dedi.
Diş
çürükleri ve
dişeti hastalıklarının kontrol edilebilir önlenebilir ve davranışla
iyileştirilebilir hastalıklardan olduğuna dikkat çeken Prof. Dr.
Köprülü Dünya Sağlık Örgütü bulaşıcı olmayan kronik hastalıkları;
kardiyovasküler hastalıklar diyabet obesite osteoporoz kanserler ve
diş çürükleri olarak ilan etmiştir. Ayrıca DSÖ kötü ağız sağlığının
bulaşıcı olmayan kronik hastalıklar için bir risk oluşturması ve bu
hastalıklarla benzer riskleri paylaşması nedeniyle 'Ağız Diş Sağlığının
Korunması ve Geliştirilmesi' çalışmalarının kronik hastalıklarla ilgili
diğer programlarla birlikte ön plana çıkarılması gerektiğini de
bildirmiştir. Oysa ülkemizde; 6 yaş grubunda süt dişi dizisinde çürüksüz
kişi oranı yüzde 17'dir. 35-44 yaş grubunda kırsal kesimde çürük
yaygınlığı yüzde 95-98 şehir çevresinde yüzde 79 şehirlerde ise yüzde
76'dır. Bütün diş dizini ağızda yer almış olarak kabul edilen 12-13
yaşlarında her 100 çocuktan 81-84'ünün dişlerinde çürük bulunmaktadır.
30-34 yaş grubunda ise 100 kişiden çürüğü olmayan kişi sayısı yalnızca
3'tür diye konuştu.
Prof. Dr. Köprülü Türkiye'de yapılan
çalışmalara göre
dişeti hastalığının 12 yaş grubunda nüfusun yüzde 50'sinde
25-29 yaş grubunda yüzde 90'ında mevcut olduğunu sabit
proteze başlama yaşının 18 hareketli proteze başlama yaşının
20-24 tümüyle dişsiz kalma yaşının ise 30-35 olduğunu kaydetti.
Prof. Dr. Köprülü ülkede diş hekimi
dağılımındaki olumsuzluğa da işaret ederek Türk Dişhekimleri
Birliği'nin Ekim 2003'te yaptığı araştırmaya göre Türkiye'de bilfiil
olarak çalışan 18 bin 906 dişhekimi bulunmaktadır. Bir dişhekimine
İstanbul'da 2 bin 79 Gaziantep'in Nurdağı İlçesi'nde 38 bin 429
Şanlıurfa'nın Viranşehir İlçesi'nde 93 bin 853 İzmir'de bin 739 ve
Tunceli Merkez'de 3 bin 32 kişi düşmektedir. Bu tablo önlem almayı
gerektirmektedir uyarısında bulundu.
Halkın yüzde 47.11'inin son bir yılda
dişhekimine gitmediğini yaşamı boyunca hiç dişhekimine gitmeyen nüfus
oranının ise yüzde 12.5 olduğunu da ifade eden OMÜ Diş Hekimliği
Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hülya Köprülü şöyle devam etti: Sağlık
Bakanlığı'nca yapılan bir araştırma gelişmiş ülkelerde nüfusun
dişhekimine gitme sıklığının yılda 5 ülkemizde ise 0.7 olduğunu ortaya
koyuyor. Ağız-diş sağlığındaki bu acı gerçeğin nedenleri; ülkemizde
okur-yazarlığın buna bağlı olarak sağlık okur-yazarlığının ve sağlık
kültürünün düşük düzeyde olması. Ayrıca halkımızın ağız-diş hastalıkları
konusunda ihmalkar olması ve diş hastalıklarının bir sağlık sorunu
olarak kabul edilmemesi. Halkın alım gücünün yetersizliği. Kişi başına
düşen dişhekimi oranındaki dengesizlik. Ağız-diş sağlığına ayrılan payın
düşüklüğü ve harcamaların da ağırlıklı olarak tedavi edici hizmetlere
yönelik olması. Hamilelere ve ağız-diş sağlığı ile ilgili doğru
davranışın kazandırılacağı 5-6 yaş grubu çocuklara yönelik ağız-diş
sağlığı eğitim programlarının olmaması. Ulusal Ağız Diş Sağlığı
Politikası'nın olmamasıdır. Bu kötü tabloyu değiştirmek için ülkemizde
ağız ve diş sağlığının geliştirilmesi konusunda bireysel sorumluluklara
yönelik bilinçlendirme çabalarına çok fazla önem verilmesi ağız ve diş
sağlığı konusunda toplumsal bilinçlenmeyi sağlayacak ulusal politikalara
ivedilikle ağırlık verilmesi mutlaka gerekmektedir. Çünkü insanların
yaşamları süresince sahip olabilecekleri en büyük zenginliklerden birisi
de yaşamları boyu kendi doğal ve sağlıklı dişleri ile gülümseyebilmeleri
çiğneyebilmeleri ve konuşabilmeleridir.
Türkiye'de 96 yıl
önce İstanbul'da Dişçi Mektebi ile başlayan diş hekimliği eğitimi...
Türkiye'de 96 yıl önce İstanbul'da Dişçi Mektebi ile başlayan diş
hekimliği eğitimi bugün 14 Diş Hekimliği Fakültesi'nde devam etmesine
rağmen önlenebilir hastalıklar arasında yer alan ağız ve diş sağlığına
gereken önemin verilmemesinin üzüntü verici olduğu bildirildi.
22-27 Kasım Diş Hekimliği Haftası
nedeniyle ağız ve diş sağlığı hakkında bilgi veren Ondokuz Mayıs
Üniversitesi (OMÜ) Diş Hekimliği Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hülya
Köprülü Türkiye'de 22 Kasım 1908'de temeli atılan bilimsel diş
hekimliğinin bugün 96. yılının kutlandığını söyledi. Prof. Dr. Hülya
Köprülü 96 yıl önce Tıp Fakültesi'ne bağlı olarak İstanbul'da kurulan
'Dişçi Mektebi' ile başlayan Diş Hekimliği Eğitimi bugün 14 Diş
Hekimliği Fakültesi'nde verilmeye devam etmektedir. 1996 yılında 'Ulusal
Ağız Diş Sağlığı Günü' olarak ilan edilen bugünde ülke genelinde ağız
diş sağlığında üçüncü dünya ülkeleri düzeyinde olmanın ne yazık ki
üzüntüsü içindeyiz dedi.
Diş
çürükleri ve
dişeti hastalıklarının kontrol edilebilir önlenebilir ve davranışla
iyileştirilebilir hastalıklardan olduğuna dikkat çeken Prof. Dr.
Köprülü Dünya Sağlık Örgütü bulaşıcı olmayan kronik hastalıkları;
kardiyovasküler hastalıklar diyabet obesite osteoporoz kanserler ve
diş çürükleri olarak ilan etmiştir. Ayrıca DSÖ kötü ağız sağlığının
bulaşıcı olmayan kronik hastalıklar için bir risk oluşturması ve bu
hastalıklarla benzer riskleri paylaşması nedeniyle 'Ağız Diş Sağlığının
Korunması ve Geliştirilmesi' çalışmalarının kronik hastalıklarla ilgili
diğer programlarla birlikte ön plana çıkarılması gerektiğini de
bildirmiştir. Oysa ülkemizde; 6 yaş grubunda süt dişi dizisinde çürüksüz
kişi oranı yüzde 17'dir. 35-44 yaş grubunda kırsal kesimde çürük
yaygınlığı yüzde 95-98 şehir çevresinde yüzde 79 şehirlerde ise yüzde
76'dır. Bütün diş dizini ağızda yer almış olarak kabul edilen 12-13
yaşlarında her 100 çocuktan 81-84'ünün dişlerinde çürük bulunmaktadır.
30-34 yaş grubunda ise 100 kişiden çürüğü olmayan kişi sayısı yalnızca
3'tür diye konuştu.
Prof. Dr. Köprülü Türkiye'de yapılan
çalışmalara göre
dişeti hastalığının 12 yaş grubunda nüfusun yüzde 50'sinde
25-29 yaş grubunda yüzde 90'ında mevcut olduğunu sabit
proteze başlama yaşının 18 hareketli proteze başlama yaşının
20-24 tümüyle dişsiz kalma yaşının ise 30-35 olduğunu kaydetti.
Prof. Dr. Köprülü ülkede diş hekimi
dağılımındaki olumsuzluğa da işaret ederek Türk Dişhekimleri
Birliği'nin Ekim 2003'te yaptığı araştırmaya göre Türkiye'de bilfiil
olarak çalışan 18 bin 906 dişhekimi bulunmaktadır. Bir dişhekimine
İstanbul'da 2 bin 79 Gaziantep'in Nurdağı İlçesi'nde 38 bin 429
Şanlıurfa'nın Viranşehir İlçesi'nde 93 bin 853 İzmir'de bin 739 ve
Tunceli Merkez'de 3 bin 32 kişi düşmektedir. Bu tablo önlem almayı
gerektirmektedir uyarısında bulundu.
Halkın yüzde 47.11'inin son bir yılda
dişhekimine gitmediğini yaşamı boyunca hiç dişhekimine gitmeyen nüfus
oranının ise yüzde 12.5 olduğunu da ifade eden OMÜ Diş Hekimliği
Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hülya Köprülü şöyle devam etti: Sağlık
Bakanlığı'nca yapılan bir araştırma gelişmiş ülkelerde nüfusun
dişhekimine gitme sıklığının yılda 5 ülkemizde ise 0.7 olduğunu ortaya
koyuyor. Ağız-diş sağlığındaki bu acı gerçeğin nedenleri; ülkemizde
okur-yazarlığın buna bağlı olarak sağlık okur-yazarlığının ve sağlık
kültürünün düşük düzeyde olması. Ayrıca halkımızın ağız-diş hastalıkları
konusunda ihmalkar olması ve diş hastalıklarının bir sağlık sorunu
olarak kabul edilmemesi. Halkın alım gücünün yetersizliği. Kişi başına
düşen dişhekimi oranındaki dengesizlik. Ağız-diş sağlığına ayrılan payın
düşüklüğü ve harcamaların da ağırlıklı olarak tedavi edici hizmetlere
yönelik olması. Hamilelere ve ağız-diş sağlığı ile ilgili doğru
davranışın kazandırılacağı 5-6 yaş grubu çocuklara yönelik ağız-diş
sağlığı eğitim programlarının olmaması. Ulusal Ağız Diş Sağlığı
Politikası'nın olmamasıdır. Bu kötü tabloyu değiştirmek için ülkemizde
ağız ve diş sağlığının geliştirilmesi konusunda bireysel sorumluluklara
yönelik bilinçlendirme çabalarına çok fazla önem verilmesi ağız ve diş
sağlığı konusunda toplumsal bilinçlenmeyi sağlayacak ulusal politikalara
ivedilikle ağırlık verilmesi mutlaka gerekmektedir. Çünkü insanların
yaşamları süresince sahip olabilecekleri en büyük zenginliklerden birisi
de yaşamları boyu kendi doğal ve sağlıklı dişleri ile gülümseyebilmeleri
çiğneyebilmeleri ve konuşabilmeleridir.