Ağıtlar, Şiirler, Sinezenler

İnci

1907
Prenses
Kızıl Feryad



Gözyaşları sere serpe uzanmış sahra üstüne

Akar yavaşça Fırat’a doğru

Hıçkırıklar arasında çocuk sesleri

Gün boyu feryat

Ölüm üstüne

Ve çıplak güneşte yankı sesleri

Kılıçlar vurulur kalkan üstüne

Bir güruh ki elinde şeytan üçgeni

Üç yerden yumulur biri üstüne

.....

Gözyaşları sere serpe uzanmış sahra üstüne

Akar yavaşça Fırat’a doğru

Hıçkırıklar arasında çocuk sesleri

Gün boyu feryat

Ölüm üstüne

Ve çıplak güneşte yankı sesleri

Kılıçlar vurulur kalkan üstüne

Bir güruh ki elinde şeytan üçgeni

Üç yerden yumulur biri üstüne

Diğeri yalnız üç beş kişidir

Evinden uzak, yurdundan uzak

Öyle bir yer ki, bela türetmiş

Zalimden yana, mazlum üstüne...



Yağmur kuru bir kum oldu yere düşerken

Tane tane kumlar, derken yığınlar

Aldı başını götürdü çöl rüzgârı

Kalan o oldu, bir de atlılar

O şah ki, Fırat O’na hasret, O da Fırat’a

Sîneler dövülür O’nun adına

Uğrunda can verilip cânan alınır

Kimi yerinde, kimi meydanda...



Kan emiciler şaha kalkmışlar

Güya yiğitlik vaktidir bu

Salyalar akar ağızlarından

Düşer de çöle, çölde kaybolur

İlle de kan düşüncelerde

Onu almakta çare kaybolur

Bir avuç merhamet, bir yudum su!

Su kana dönüşür, kanda kaybolur

Esir bedenlerde Yezid korkusu

Satılmış beyinler onda gark olur

Ve Hüseyin!

Oklar altında

Tozlar savrulur, mızrak savrulur

Gariptir şimdi; kimsesiz, çölde

Gelen de vurur, giden de vurur

Öksüz yavrular çobansız kuzu

Sahra içinde meleşip durur

Gözler Hüseyin’de

Eller semada

Kızıl feryat ki, o da kaybolur

Şah mahzundur

Yâran mahcup

Kesik başlardan gözyaşı akar

Kesilen yaradır Hüseyin yarası

Bir sızı olup akar Fırat’a

Beldeden beldeye akar kaybolur...



Gökyüzü suskun değildir şimdi

Yaşlar akıtır ki, kandan!

Suya hasret niceleri

Çoluk çocuk, kız kızan

Kuru sahra, bela çölü

Islak ama, o da kandan

Rüzgâr çıkmış, eser delice

Çadırlarda duman, etrafta tufan

O ki, alnında buse-i Muhammed izi taşır

Gerdanında da o

Ağlar ama yardan yana

Ne yâr kalmış, ne yâran

Ve içinde aşk!

Yoğurur onu; ne balçıktan, ne hamurdan

Yazgı da aynı

Bir yanda susuzluk, bir yanda kan

Ve göğsünde birikmiş bir kin

Yezid’e karşı nebevi isyan

Kıyam, aynı kıyam

Ali’nin nüshasından!..



Kanını isteyen caniler arasında

O yalnız, kimsesiz ve yorgun

Bedeninde oluk oluk nehirler ki

Sıçrar Fırat’a, Fırat’sa durgun

Yaprak gibi kurur gizlice Hüseyin’im

Kurur da düşer toprağa

Ak düşmüş sakalları kızıl

Şimdi tozlu

Özü bitkin, benzi solgun

Hasan’ı arar düştüğü yerde

Nida öyle ki, kavurur ortalığı

Yakar sessizce

O gün Hasan, bugün Hüseyin

Yeşil, kırmızı kanlar içinde



Kehkeşanlar çığlıktadır

Kâinat suskun

Döndükçe dönmektedir felek

Döner ama

Gördüklerini gizleyerek...



1400 yıl...

1400 yıl hiç durmadan döndü felek

Bu çarkla birlikte dostlar da döndü

Anarak, ahdederek

1400 yıl hiç durmadan ve ilelebet

Usanmadan...

O

Sembol oldu kızıl perçemlerde

Kesik elleri de bayrak!

Feryadı yankılandı hep

Nakış olup işlendi gökyüzüne

1400 yıl önce duyulmayan feryat

1400 yıl sonra duyuldu

Nice cengâverlerin elinde tiz bir kılıç olup

Savruldu tüm zemine

O kılıç ki, zaferi getirdi beraberinde

Yezitler taş olup atıldı loş bir çukura

Ve Hüseyin’ler gözyaşlarıyla anıldı

Çünkü O

Gözleri yaşartan kalbin derinliklerinden geliyordu

Çünkü bu yaşlar, O’nu simgeliyordu



Ve duyuldu ki

Hüseyin şehit oldu ama

Hüseyin aşıkları hâla ayakta

Ve bir gün

İkinci bir Kerbela çıkarsa

Lebbeyk denilecek

Kızıl Feryat’a!..
 
---> Ağıtlar, Şiirler, Sinezenler



Pirim İmam Hüseyin​



Âşıkın başına gelmez hal olmaz

Ulaş yetiş pîrim İmam Hüseyin

Sende bende deyü sual olunmaz

Ulaş yetiş pîrim İmam Hüseyin



Erenler basmamış yerlere yüzü

İletüp çamura çiğnetme bizi

Yarın yok deminde isteriz sizi

Ulaş yetiş pîrim İmam Hüseyin



Âşıkın başına gelmez hal olmaz

Ulaş yetiş pîrim İmam Hüseyin

Sende bende deyü sual olunmaz

Ulaş yetiş pîrim İmam Hüseyin



Erenler basmamış yerlere yüzü

İletüp çamura çiğnetme bizi

Yarın yok deminde isteriz sizi

Ulaş yetiş pîrim İmam Hüseyin



Âşık olan âşık dârdan ayrılmaz

Takî Nakî seven âşık yorulmaz

Tâlip bunalmazsa pîri çağırmaz

Ulaş yetiş pîrim İmam Hüseyin



Bu hal ile biz onlara katıldık

Kemlik ettik dışarıya atıldık

Bir münkirin tuzağına tutulduk

Ulaş yetiş pîrim İmam Hüseyin



Pir Sultan’ım daim düşmektir işi

Yol yol oldu akan çeşmimin yaşı

On İki İmam’ın serçeşme başı

Ulaş yetiş pîrim İmam Hüseyin​
 
---> Ağıtlar, Şiirler, Sinezenler


Elveda​




Burası Kerbubeladır
Sıcak bir çol birkaç çadır
Çocuklar susuz ağlıyor
Analar ağıt yakıyor
Mevla Huseyn Mevla Huseyn

İşte kıyamet kopacak
Ümmet imamsız kalacak
İman etmiş yüreklerde
Şimdi bir tufan kopacak
Mevla Huseyn Mevla Huseyn

Şimdi mecnun Leylasından
Şimdi pervane ş*******
Ve Zeynep can nigarından
Veda edip ayrılacak
Mevla Huseyn Mevla Huseyn


Burası Kerbubeladır
Sıcak bir çol birkaç çadır
Çocuklar susuz ağlıyor
Analar ağıt yakıyor
Mevla Huseyn Mevla Huseyn


İşte kıyamet kopacak
Ümmet imamsız kalacak
İman etmiş yüreklerde
Şimdi bir tufan kopacak
Mevla Huseyn Mevla Huseyn


Şimdi mecnun Leylasından
Şimdi pervane ş*******
Ve Zeynep can nigarından
Veda edip ayrılacak
Mevla Huseyn Mevla Huseyn


Tarihte en hazin sahne
İşte Huseyn’in vedası
Yara dolu yüreğinde
Zeyneb’in dinmez yarası
Mevla Huseyn Mevla Huseyn


Ben gidiyorum meydana
Düşman ile çarpışmaya
Ceddimin dini uğruna
Öz kanıma bulanmağa
Elvedâ Zeynep elvedâ


Bacı ben şehid olunca
Çok dövünüp de ağlama
Sabrınız çok olsun bacı
Emânet kalın Allah’a
Elvedâ Zeynep elvedâ


Zeynep bu susuz yavrular
Yavrusu ölmüş analar
Sana emanetim bacı
Yakınma çok sızlanma çok
Elvedâ Zeynep elvedâ


Acılar anası Zeynep
Hazin baktı kardeşine
Ey peygamberler vârisi
Kalbimin son tesellisi
Kardeş Huseyn kardeş Huseyn


Gücüm yok kırıldı belim
Git demeye varmaz dilim
Kardeş gitme bir daha dön
Son kez göreyim nur yüzün
Kardeş Huseyn kardeş Huseyn

Gözlerim arkandan bakar
İçim yanar yanar yanar
Gözümde yaşlar tükendi
Kalbim sızlar sızlar sızlar
Kardeş Huseyn kardeş Huseyn


Küçücük kızı Sakine
Koşarak geldi Huseyn’e
Açtı minik kollarını
Sarıldı ayaklarına
Gitme baba gitme baba


Baba ne olursun gitme
Bizleri kimsesiz etme
Götür bizi Medîne’ye
Düşmanlara esir etme
Gitme baba gitme baba


Baba bu küçücük kalbim
Ayrılığına dayanmaz
Gözlerimin yaşı baba
Bir ömür boyu kurumaz
Gitme baba gitme baba


Bütün çocuklarla baba
Söz veriyoruz biz sana
Biz artık su itemeyiz
Su deyip seni üzmeyiz
Gitme baba gitme baba



Huseyn elvedâ ediyor
Gökte melekler ağlıyor
Düşman Huseyn’i bekliyor
Zeyneb ölümden dönüyor
Eyvâh Huseyn eyvâh Huseyn


Zülcenâh’a bindi Huseyn
Susuz yola düştü Huseyn
Fırat uzaklardan bakar
Akar mahzun mahzun akar
Eyvâh Huseyn eyvâh Huseyn


Başına neler mi geldi?
Huseyn’i kimler mi kesti?
Bunları bana sormayın
Nebî ağlar Zehra ağlar
Eyvâh Huseyn eyvâh Huseyn


Huseyn'e kaç ok saplandı?
Kimler elinde doğrandı?
Bunları bana sormayın
Ali ağlar Mehdî ağlar
Eyvâh Huseyn eyvâh Huseyn



Çadırları nasıl yandı?
Başı kaç diyar dolandı?
Bunları bana sormayın
Kalem ağlar kağıt ağlar
Eyvâh Huseyn eyvâh Huseyn


Kan kılıca galip oldu
Kılıçlar kanda boğuldu
Hak müstahakkını buldu
Bâtıl düştü zâil oldu


Yakında göreceklerdir
Nasıl bir inkılâp ile
Zalimler devrilecektir
Zalimler devrilecektir​
 
---> Ağıtlar, Şiirler, Sinezenler


Kuru Yerde Can Veren Ekberim​




Kalk ayağa, Yûsuf-i Kerbelâ
Kuru yerde can veren Ekber’im
Bu Sakine’dir, bu da Kerbelâ
Kuru yerde can veren Ekber'im


Bacın ölsün, Ali gardaşım
Ne belâlı oldu benim başım
Dökerem gözden, Ali kan yaşım
Kuru yerde can veren Ekber'im


Ali okşayıp sene ağlarım
Başıma Ali, kara bağlarım
Ne gelir sağam sene ağlarım
Kuru yerde can veren Ekber'im


Sana men Ali diye seslendim
Yüreğim üste seni besledim
Nice yıldı men seni gözledim
Kuru yerde can veren Ekber'im


Saralıp yüzüm, lal olup dilim
Ben idim bülbül, sen idin gülüm
Yarana kurban bu yanık gönlüm
Kuru yerde can veren Ekber'im​
 
---> Ağıtlar, Şiirler, Sinezenler

Yerde Yatma Yaralısan




Dur ayağa eyleme hâb oğul
Kuru yerde yatma yaralısan
Yüreğimde kalmadı tab oğul
Ali yerde yatma, yaralısan


Sen idin gül ü çimen-i edeb
Böyle yatmağa ne sebeb olur?
Gözünü aç gelip şah-ı teşneleb
Ali yerde yatma, yaralısan


Götürüm seni anan ağlasın
Bacın başına gara bağlasın
Seni ölmemiş görüp ağlasın
Ali yerde yatma, yaralısan

Söyle gülleri solan ağlasın
Ali koynunda ölen ağlasın
Ah baba oğlu ölen ağlasın
Ali yerde yatma, yaralısan


Yola saldı ehl-i harem meni
Götürüm çadıra gerek seni
Gözü yolda koyma sakine’mi
Ali yerde yatma, yaralısan


Baba koyma çok anam ağlasın
Ciğerin figan ile dağlasın
Bacım başına gara bağlasın
Ali yerde yatma, yaralısan


Gerek ağlasın gözü Zakir’in
Düşe dillere sözü Zakir’in
Yana bu söze özü Zakir’in
Ali yerde yatma, yaralısan​
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers haber
vozol puff
Geri
Üst