Agalloch

DarknesssouL ~

Bayan Üye
Portland, Oregon'dan, kuzeybatı Pasifik’in kalbinden esen soğuk, karanlık rüzgârın düşüncelerimi sürüklediği mihrabın içinde buluyorum düşümü, zâhirimi,
Artan doyumsuz köşelerimi yıkamıyorum; kurtaramıyorum bedenimi;
Yenemiyorum katman katman geceliğini;
Vazgeçiyorum; çabalarımı rüyasına yenik terk edip
Son kezlerimi, başlangıçlarım kılıyorum;
Çekip gitmeden ismini haykırıyorum doğaya;
Sürüklensin; yinelensin;
Unutmaya çaba sarf ettiğim anda tekrar beni bulsun ve
Aralansın ağzı; sızsın zehri; üstüme kapansın büyüsü
Agalloch’un…


Diye.


Evet, Agalloch’un yaptığı müzik soğuk, karanlık, acı ve doğal estetiğin kombinasyonundan oluşur.. Grup ise 1995 yılında, bir doom/death projesi olan Aeolachrymae’nin küllerinden meydana gelmiştir.. Aslında bu küllerden üç grup doğmuştur; Susurrus Inanis, Nothing ve Agalloch.. Grubun ilk başlardaki müzikal amacı oldukça ihtişamlı ve epik dark metal yaratmaktır. Bu amacı ortaya koyanlar ise grubun iki beyni J. Haughm ve S. Breyer’dir.. 1996 senesinin başlarında birkaç şarkı şekillenmeye başlamışken, yaz aylarına doğru gruba ikinci gitarist olarak L. Anderson katılır.. Aynı senenin sonbaharında grup, ilk demo çalışması ‘From Which Of This Oak’ı piyasaya çıkarır ve kısa bir süre sonra bas gitarist J. William W. gruba dahil olur.. 1998 başlarında Agalloch yeni bir demo kaydeder ama piyasaya çıkarmaz sadece firmalara yollar.. Bu özel çalışma bir çok firmanın ilgisini çekse de grup, Ocak 1999’da The End Records ile sözleşme imzalar ve hemen ardından çıkış albümleri için stüdyoya girer..

İlk albüm “Pale Folklore” Haziran 1999’da piyasaya çıkar ve vahşi konsepti üzerine folklorik öğelerle süslenmiş albüm, metal çevrelerinden çok iyi tepkiler alır.. 2000’in sonlarına doğru grup, ‘Of Stone, Wind and Pillor’ adlı, 1998-2001 arasında hiç yayınlanmamış şarkılarının ve Sol Invictus coverı olan ‘Kneel to The Crass’un da dahil olduğu bir MCD piyasaya sürer..

2001’i geride bırakıp 2002 senesine geçerken grup, dünyaya daha karanlık ve daha soğuk bir pencereden bakan 70 dakikalık, epik albüm ‘The Mantle’yi kaydeder.. ‘The Mantle’; nihilist motiflerle süslenmiş; özlem, bunalımlar ve umutsuzluğun bir dışa vurumu olarak ortaya çıkmıştır..

2003 yılında grup, Antimatter [Akustik / Rock / Alternatif- Birleşik Krallık] ve Virgin Black [Klasik/ Gothic Metal- Avustralya, Adelaide] ile birlikte çıktıkları ‘Heathen Pride’ turnesinde oluşturdukları Tomorrow Will Never Come isimli EPlerini Infinite Vinly Series altında çıkarttılar. Ardışığında, 2004 yılında, grup, The Grey isimli EPlerini- aynı [Heathen Pride] turne süresince tamamlanmış olan- Vendlus Record tan limitli basımla (1000) çıkarttılar. The Mantel albümlerinde yer alan parçaların üzerinde çalışılıp daha sert bir soundla kaydedildiği ve yanında Tomorrow Will Never Come isimli post- rock etkisinde yeni bir parçanın da dâhil edildiği her iki EP de Agalloch’un şimdiye dek görülmediği experimental tarafını sergiliyordu.

2005 yılında grup, The Mantel ve Pale Folklore materyallerini tahta kutu formatında tekrardan limitli basımla yayınladı.

6 Ağustos 2006 yılında The End Record altında çıkarılan Ashes Againts the Grain, bünyesindeki black metal öğeleri yanı sıra İskandinav progresive/ post-rock etkisiyle gruba yeni bir anlayış kazandırmıştır.





Grubun kısa –biyografilerinin kısa tutulması açısından bu ‘kısa’ sıfatını kullandım-ama yoğun faaliyetli yaşamını bitirdikten sonra kendileriyle ilgili akıllarda kalan soruların yanıtlarını bulmak için grubun atar damarı John Haughm ve diğer şahsiyetleri, Don Anderson; Jason William Walton’la gerçekleştirilmiş birkaç röportajdan özetlediğim derlemeyi de sizlere sunuyorum işte tam aşağıda, buyurun okuyun!

Experimental müziğin dünyasında hızlıca güçlenen; yaptıkları işin her açısında bizleri düşünmeye sürükleyen doğrulukta yorumlar katan gruplardan bir tanesi olan Agalloch, black metalle kattıkları taze anlayışla ve farklı kılındıkları açılarıyla; amaçları; müzikleri; Portland metal piyasasındaki benzersiz, yadsınamaz yerleriyle tam aşağıda:



*İlk öncelikle ‘Agalloch’un’ anlamının ne olduğu konusunda bizleri aydınlatabilirsen sevinirim?
Anderson: Agallochum’un anlamını sormak istiyorsunuz! Reçineli ve güzel kokulu bir batı Hint ağacıdır.



*Agalloch’un etrafında kasıtlı olarak nitelendirilen bir gizem var- hakkınızda web sitelerin ve yorumların bulunmamasından kaynaklı- acaba grup bu gizemi karanlık tarafını desteklemek için mi oluşturuyor?

J.William: Agalloch müziğini açığa çıkartmayı ve imgelerini konuşturmayı yeğleyen bir grup. Kendimizi ve işimizi inanlara yazılı metinlerle pazarlamanın gerekliliğini duymuyoruz. Bunu yapmamız karanlık tarafımızı açığa vurmak olarak yorumlanıyorsa, öyledir! Gölgede olmak bizim için problem oluşturmuyor.



*Etkilendiğinizin tam olarak ne olduğunu söyleyebilir misiniz? Neleri, kimleri dinlediğiniz hakkında birkaç isim de olabilir bu sorumuza yanıt?
Anderson:
Amon Duul iyi [Alman progressive rock grubu] dinliyorum. Ne var ki etkilerimizin kökleri müzikten daha çok sinemadan doğuyor. İmgeler, bize müzikte olduğundan daha fazla ilham veriyor. Düşünüyorum ki; çevrende yer alan nesnelerden direk etkilenmek yararsız; bu yüzden daha fazla sinemaya dayanıyoruz. Bergman, Jodorowsky, Bava ve Jarmusch filmlerinde bulunan imgeler müzik gruplarından daha fazlasını bizlere sunuyor.



Haughm: Sorunu şöyle yanıtlayayım; bizler çok çeşitli müzik dinliyoruz! Ruh halimiz neyi gerektiriyorsa onu dinleme taraftarıyız; herhangi bir sınıflandırmaya kendimizi zorunlu kılmıyoruz. Depeche Mode’tan Darkthrone’a; Glenn Gould’tan Kent’e; Whitehouse’tan Tori Amos’a ve daha fazlasıyla dinleyebiliyoruz. Bazen hiçbir şey dinlemiyor aniden iki haftalık süre içinde kendimi tekno/dans müzik dinlerken buluyor ve sonrasında büyük bir iştahla Master's Hammer ve Current 93 ya da farklı bir şey dinlemeye yöneliyorum.



*Söz yazma süreciniz tam olarak nasıl gelişiyor?
Anderson: Haughm, bizleri daha ham olan parçaların etrafında toplayıp yaptıklarımız arasından elemeler yapıp en uygun materyali bulmaya çabalatır. Tüm günümüz materyal ayıklamayla sonlanır. Nihayet; elimizde bulunan materyallerin bazılarını- işe yaramaz olarak nitelendirdiklerimizi- atar; bazılarını da yeni kayıt için depolarız. Kullandığımız parça oluşturma aşaması konuyu her açısından kavramamızda bize gerçekten büyük yarar sağlıyor. Fazlasıyla zamanımızı alsa da ben bu yöntemi kullanmanın her zaman taraftarıyım.



*Sadece bir işin üzerinde mi yoğunlaşırsın yoksa Agalloch ve Sculptured’u [Amerikalı, experimental/ Heavy metal grubu: Don Anderson John Haughm Jason William Walton- Agalloch-Dave Murray Brian Yager] birlikte yürütmeyi mi yeğlersin?
Anderson:
Pale folklor ve Apollo Ends [Sculptured 2000] kayıtları aşamasında tek grup gibi çalışmıştık. Pratik aşamasında da bir Agalloch parçazından, diğer Scultptured parçazına geçiyorduk. Pale folklor’un kayıtları tamamlandıktan sonra hızlı bir şekilde Apollo Ends üzerinde çalışmaya yöneldik. Gerçekten yoğun ve oldukça zorlu bir dönemdi. Bunun tekrarı, şimdiki yoğunluğumuz düşünülürse asla planlarımız arasında yer alamaz. Bundan sonrasını ayrışık gruplar olarak devam ettirdik.



*Bu denli karanlık ve derin bir soundu dünyanın ‘fast food’ merkezi olan muhafazakâr Amerika’sında nasıl üretebiliyorsunuz? Karanlık soundun genelde Norveç ve Transylvanian gibi karanlık atmosferli ülkelerin üretiminde olması gerektiğini düşünürüm.
Haughm:
Norveç oldukça muhafazakâr bir ülke değil mi? Doğru biz Amerikalıyız; ama kişisel olarak çoğu Avrupalının sığındığı dar kafalı klişelerden değiliz! Bunun yanı sıra Avrupa’da oldukça fazla çalıştım ve Pasifik kuzeybatı kıyılarında, ev olarak çağırdığım, Avrupa peyzajından ekstra bir ilham göremedim. Gerçekte; söylemek istediğim Amerikalı olarak daha az depresif zamanlar [ekonomik ve politik] yaşadığım peyzajın, Transylvanian ormanların muhtemel kasvetinden daha fazla ilham bıraktığıdır.



*Türünüzü nasıl sınıflandırıyorsunuz peki?
Haughm:
‘Progressive Dark metal’

*Liriklerinizde iletmek istediğiniz mesajınız nedir? Daha doğrusu iletmek istediğiniz bir mesajınız var mı? Müzik tarzının düşünmek adına bir dünya oluşturduğu söyleniyor.
Haughm:
Son Albümümüz ‘Ashes Againts The Grain’ baz alırsak; bahsettiğimiz, insanlığın ne kadar gereksiz bir varlık olduğu ve sonumuzun rüzgarda savrulan küllerden farksız olacağıdır. İnsanlık için herhangi bir özelliğin- ekstra bir yeteneğin- olduğunu düşünmüyorum ve dinlerimizin, felsefelerimizin, hayallerimizin, rüyalarımızın, her şeyimizin genel olarak uzayda ve zaman kavramı içerisinde anlamsız olduğunu hissediyorum.



*Ülkenizdeki underground gruplarla iletişimde misin? Nerde yaşıyorsun? Ve bizim tanımadığımız ama sana göre iyi iş çıkartan gruplar var mı?
Haughm:
Çok farklı yaşamlarımız var ve yerel arenayı takip etmeye gerçekten hiç vaktimiz yok. Dürüstçe söylemek gerekirse yerel piyasada ilgilendiğim iki grup var; Waldteufel [neo-folk] ve In The Throne Room.
Evimiz olarak ise, genelde yabancı ve Hint filmlerinin işleyişlerini takip ederek zaman geçiriyorum. Portland’ta dünyanın birçok yerinden imal edilen biraları bulabildiğim bir fenomenal bira dükkânı var. Oda en büyük keyif yerimdir.



*Amerikalı Dark/ black/ melankolik metal arenası hakkında ne düşünüyorsun? Arkadaş olduğunuz ya da rekabet yaşadığınız gruplar var mı?
Haughm:
November's Doom, Ludicra, While Heaven Wept ile arkadaşlığımız var. Daylight Dies [Dark melankolik, melodik metal], Noltem [Pagan-folk] yüksek kaliteli Amerikalı diğer iki gruplar. Oldukça saçma olan rekabetten daima grupça uzak kaldık. Eğer bir grup bizden nefret etmek istiyorsa ozaman umut ediyorum ki sahip olduğu tüm kuvvetle bizden nefret etsin. Böylece; biz varlığımla devam eder; onlar ise işlerinde uyuya kalıp geriye doğru ilerlerler.



*Günümüz metal piyasası hakkında ne düşünüyorsun peki? Sence gelecek-gelmiş olan- olan gruplarla birlikte daha iyiye mi yoksa kötüye mi gidecek? [Shadow’s Fall, Dragon Force, Children of Bodom, Killswitch Engage, Trivium, and Anaal Nathrakh gibi]
Haughm:
Bilemiyorum. Bu saydığın gruplar arasında sadece birkaç tanesini dinleyebildim ve bunun üzerine söyleyebileceğim; Dargon Force’un sadece Heavy metal türünün parodisi olduğudur. Spinal tap ya da herhangi bir şey gibi… Bu grubun ciddi olabileceği hiçbir yol göremiyorum. Çok iyi şaka yaptıklarını söyleyebilirim; eğer yaptıkları başka bir şey değilse tabiî ki! Evet; bu durumda saydığın gruplar ve metal arenası için ne söyleyebilirim? Eğer yapılanları görebiliyorsanız; daha fazlasında söyleyebilecek bir şeyim yok!




Metal tarihinde sadece yaptıkları estetik soundlu müzikle anılmak istenen Agalloch, neydi belirsiz kirlilikleri yaşatan piyasanın tarihinde umarım hep istediği gibi anılır!​



Agalloch_in_2005.jpg




There lies a beauty behind forbidden wooden doors
A beauty so rare and pure, it would make human eyes bleed and burn..

She killed herself in the fall..

I am the unmaker, I bring death to the beautiful dawn
With pillor, cold, and a legion of dying angels..

I killed myself in the spring..​
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers
vozol
antalya havalimanı transfer
Geri
Üst