Abdülhay

endLesS

Webmaster
Hindistan evliyâsından. Hindistan'ın Safâbeyan şehrinin Hisâr-ı Şâdıman mahallesinde 1582 (H.990) senesinde doğdu. İlim tahsiline başladıktan sonra
smiliv.gif
büyük âlim İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin sohbetlerine katıldı ve talebesi olmakla şereflendi. Yıllarca İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin hizmetinde bulunup
smiliv.gif
sevgisini kazandı. Mânevî birçok ilimlere kavuştu.


İmâm-ı Rabbânî hazretleri icâzet
smiliv.gif
diploma vererek Abdülhay'ı
smiliv.gif
insanlara Allahü teâlânın emir ve yasaklarını anlatmak
smiliv.gif
onları terbiye edip yetiştirmek görevi ile Punte şehrine gönderdi ve; "Şeyh Hamîd-i Bingâlî'ye gitmek istiyorum. Fakat fırsatım olmadı. Ona gidip nasîhatte bulununuz." buyurdu. Abdülhay; "Peki efendim." diyerek huzurdan ayrıldı ve oraya doğru yola çıktı. Fakat kendi kendine; "Şeyh Hamîd
smiliv.gif
âlim
smiliv.gif
evliyâ ve herkesin mürâcaat ettiği bir kimsedir. Ben kim oluyorum ki
smiliv.gif
ona nasîhat edeyim ve sözümün faydası olsun." diye düşündü. Sonra da; "Böyle düşünmek doğru değildir. Mâdem ki hocam böyle söyledi
smiliv.gif
o hâlde doğru söyledi. Böyle vesvese etmek doğru değildir. Hocamın bu emrinde mutlaka bir hikmet vardır." dedi.


Şeyh Hamîd Bingâlî'nin yanına vardığında
smiliv.gif
ona çok hürmet ve ikrâmda bulundu. Şeyh Hamîd Bingâlî sohbet esnâsında şöyle dedi:


İmâm-ı Rabbânî hazretleri ve diğer büyükler buyuruyor ki: "Bizim yolumuzda olmanın ilk şartı
smiliv.gif
Resûlullah efendimizi canından çok sevmektir." Ben de
smiliv.gif
Allahü teâlânın sevgisi ile dolu olan kalbe başka bir sevgi nasıl sığabilir?" diyorum. Onun bu sözüne Abdülhay çok üzüldü ve cevap olarak:


"Resûlullah efendimizin sevgisi
smiliv.gif
Hak tealânın sevgisinin aynısıdır. Âyet-i kerîmede meâlen buyruldu ki: "Kim peygambere itâat ederse muhakkak Allahü teâlâya itâat etmiş olur." (Nisâ sûresi: 80) Bu âyet-i kerîme sözümüzün doğruluğunu göstermektedir." dedi.


Bunun üzerine Şeyh Hamîd söylediklerine pişman oldu ve tövbe etti. Abdülhay da yakînen hocasının hikmetsiz bir şey söylemeyeceğini anladı. Demek ki hocası onu
smiliv.gif
Şeyh Hamîd'in bu şüphesini gidermek için göndermişti.


Abdülhay çok cömerd idi. Eline geçen her şeyi fakirlere dağıtırdı. İnsanlara iyi muâmelede bulunurdu. Bulunduğu şehirde İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin talebesi Nûr Muhammed de bulunuyordu. Bir sevdiğine yazdığı mektubunda; "Şeyh Abdülhay ve Nûr Muhammed gibi iki zatın bir yerde bulunması
smiliv.gif
iki parlak nûr gibidir." buyurdu. Nûr Muhammed'e yazdığı mektubunda ise; "Şeyh Abdülhay ile aynı şehirdesiniz. Yakınınızda bulunuyor. Duyulmayan garip mârifetler ve ilimler onun kalbinde toplanmıştır. Bu yolda zarûrî olan şeyler kendisine verilmiştir. Uzakta kalmış dostlarımızın onunla görüşmesi büyük bir nîmettir. Çünkü oraya yeni gelmiştir ve yeni şeyler getirmiştir. Diyebilirim ki oranın ana caddesi odur. Mümkün mertebe fırsat buldukça suâl sorup
smiliv.gif
anlamaya çalışmıştır. Tevfik Allahü teâlâdandır." buyurdu.


Şeyh Abdülhay 1644 senesinde yakınlarıyla hac farîzasını yerine getirmek için Pütne'den yola çıktı. Önce Serhend'e uğrayarak İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin kabrini ziyâret etti ve kıymetli oğulları Muhammed Ma'sûm'un sohbeti ile bereketlendi. Sonra yola devam etti. Büyük bir tevekkül ile uzun yolculuktan sonra Hicâz'a ulaştı. Bu mübârek beldede büyüklerin kabr-i şerîflerini ziyâret etti. Hac farîzasını yerine getirip berâberindekilerle memleketine dönmeye karar verdi. Eşyâlar yüklenmiş ve hazırlanmış iken her nasılsa birkaç gün daha kaldılar. Berâberindekiler bu duruma hayret ettiler. Daha sonra Abdülhay hazretleri; "Dostlarımız
smiliv.gif
arkadaşlarımız gitsinler. Biz eşyâlarımızı indiriyoruz. Bize gitmek için izin verilmedi. Bu yalnız bizim içindir. Gelecek sene bir hac daha yapacağım." buyurdu. Onun memleketine gitmekten böyle vazgeçmesinin Resûlullah efendimizin işâreti ile olduğu rivayet edildi. Bu sırada 60 yaşında idi. Ertesi sene ikinci defâ hac ettikten sonra memleketine döndü. İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin üçüncü oğlu Muhammed Ma'sûm'un emri ile İmâm-ı Rabbânî'nin talebelerine yazdığı nasîhat dolu mektuplarının bulunduğu Mektûbât kitâbının ikinci cildini topladı.


Abdülhay
smiliv.gif
hocası İmâm-ı Rabbânî hazretleri hayatta iken onunla zaman zaman mektuplaşırdı. Hocasının kendisine yazdığı nasîhat dolu bir mektupta şunlar yazılıdır:


Allahü teâlaya hamd ettikten ve Peygamber efendimize salevât getirdikten sonra
smiliv.gif
seâdet-i ebediyyeye erişmenize duâ ederim. Allahü teâlâ
smiliv.gif
birçok âyet-i kerîmede
smiliv.gif
âmâl-i sâliha işliyen müminlerin
smiliv.gif
Cennet'e gireceklerini bildiriyor. Bu sâlih amellerin
smiliv.gif
iyi ve yarar işlerin neler olduğunu
smiliv.gif
çok zamandan beri araştırıyordum. İyi işlerin hepsi mi
smiliv.gif
yoksa birkaçı mı diyordum. Eğer
smiliv.gif
iyi şeylerin hepsi olsa
smiliv.gif
bunları kimse yapamaz. Birkaçı ise
smiliv.gif
acabâ hangi iyi işler isteniliyor? Nihâyet Allahü teâlâ
smiliv.gif
lütfederek şöyle bildirdi ki: A'mâl-i sâliha
smiliv.gif
İslamın beş rüknü
smiliv.gif
direğidir. İslâmın bu beş temelini
smiliv.gif
bir kimse hakkı ile
smiliv.gif
kusûrsuz yaparsa
smiliv.gif
Cehennem'den kurtulması kuvvetle umulur. Çünkü bunlar
smiliv.gif
aslında sâlih işler olup
smiliv.gif
insanı günahlardan ve çirkin şeyleri yapmaktan korur. Nitekim
smiliv.gif
Kur'an-ı kerîmde Ankebût sûresi kırk beşinci âyetinde meâlen; "Kusûrsuz kılınan bir namaz
smiliv.gif
insanı pis
smiliv.gif
çirkin işleri işlemekten korur."
buyrulmaktadır. Bir insana
smiliv.gif
İslâmın beş şartını yerine getirmek nasîb olursa
smiliv.gif
nîmetlerin şükrünü yapmış olur. Şükrü yapınca
smiliv.gif
Cehennem azâbından kurtulmuş demektir. Çünkü Allahü teâlâ
smiliv.gif
Nisâ sûresi yüz kırk altıncı âyetinde meâlen; "Îmân eder ve şükür ederseniz
smiliv.gif
azâb yapmam!"
buyuruyor. O hâlde
smiliv.gif
İslâmın beş şartını yerine getirmeye can ve gönülden çalışmalıdır.


Bunlar arasında bedenle yapılacakların en mühimi
smiliv.gif
dînin direği olan namazdır. Namazın edeblerinden bir edebi kaçırmayarak kılmaya gayret etmelidir. Namaz tamam kılınabildi ise
smiliv.gif
İslâmın esas ve büyük temeli kurulmuş olur. Cehennem'den kurtaran sağlam ip yakalanmış olur. Allahü teâlâ hepimize
smiliv.gif
doğru dürüst namaz kılmak nasîb eylesin!


Namaza dururken
smiliv.gif
"Allahü ekber" demek; Allahü teâlânın
smiliv.gif
hiçbir mahlûkun ibâdetine muhtâç olmadığını
smiliv.gif
her bakımdan hiçbir şeye ihtiyâcı olmadığını
smiliv.gif
insanların namazlarının O'na faydası olmayacağını bildirmektedir. Namaz içindeki tekbirler ise; Allahü teâlâya karşı yakışır bir ibâdet yapmaya liyâkat ve gücümüz olmadığını gösterir. Rükûdaki tesbihlerde de
smiliv.gif
bu manâ bulunduğu için
smiliv.gif
rükûdan sonra
smiliv.gif
tekbir emrolunmadı. Hâlbuki
smiliv.gif
secde tesbihlerinden sonra emrolundu. Çünkü secde
smiliv.gif
tevâzû ve aşağılığın en ziyâdesi
smiliv.gif
zillet ve küçüklüğün son derecesi olduğundan
smiliv.gif
bunu yapınca
smiliv.gif
hakkı ile tam ibâdet etmiş sanılır. Bu düşünceden korunmak için secdelerde yatıp kalkarken
smiliv.gif
tekbir söylemek sünnet olduğu gibi
smiliv.gif
secde tesbihlerinde a'lâ demek emr olundu. Namaz
smiliv.gif
müminin mîrâcı olduğu için
smiliv.gif
namazın sonunda
smiliv.gif
Peygamber efendimizin mîrâc gecesinde söylemekle şereflendiği kelimeleri (yâni
smiliv.gif
ettehıyyâtü...yü) okumak emr olundu. O hâlde namaz kılan kimse
smiliv.gif
namazı kendine mîrâc yapmalı. Allahü teâlâya yakınlığının nihâyetini namazda aramalıdır.


KELİME-İ TEVHÎD

İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin Şeyh Abdülhay'a yazdığı bir mektup şöyledir:

Rabbimizin celle sultânüh gazabını
smiliv.gif
intikâmını söndürmek için "Lâ ilâhe illallah" güzel kelimesini söylemekten daha faydalı birşey yoktur. Bu güzel kelime
smiliv.gif
Cehennem'e ***üren gazabı söndürünce
smiliv.gif
daha küçük olan başka gazablarını elbette söndürür. Niçin söndürmesin ki
smiliv.gif
bir kul
smiliv.gif
bu güzel kelimeyi tekrar tekrar söyleyince
smiliv.gif
O'ndan başkasını yok bilmekte
smiliv.gif
her şeyden yüz çevirip
smiliv.gif
hak olan bir mâbûda dönmektedir. Gazabının sebebi
smiliv.gif
kullarının
smiliv.gif
O'ndan başkasına dönmesi
smiliv.gif
bağlanmasıdır. Mecâz âlemi olan bu dünyâda da
smiliv.gif
bu hâli görüyoruz. Zengin bir kimse
smiliv.gif
hizmetçisine kırılır
smiliv.gif
ona kızar. Hizmetçi de
smiliv.gif
kalbi iyi olduğu için
smiliv.gif
herkesten yüz çevirip bütün varlığı ile
smiliv.gif
efendisinin emirlerine sarılırsa
smiliv.gif
efendisi
smiliv.gif
ister istemez yumuşar. Merhamete gelir. Gazabı söner. İşte bu güzel kelime de
smiliv.gif
kıyâmet için ayrılmış olan doksan dokuz rahmet hazînesinin anahtarıdır. Küfür karanlıklarını
smiliv.gif
şirk pisliklerini temizlemek için
smiliv.gif
bu güzel kelimeden daha kuvvetli
smiliv.gif
hiçbir yardımcı yoktur. Bir kimse
smiliv.gif
bu kelimeye inanınca îmânın zerresi hâsıl olur.


Bu güzel kelimeye inanarak
smiliv.gif
kalbinde zerre kadar îmân hâsıl eden kimse
smiliv.gif
kâfirlerin âdetlerini ve şirk pisliklerini yaparsa
smiliv.gif
bu güzel kelimenin şefâati sâyesinde Cehennem'den çıkarılır. Azapta sonsuz kalmaktan kurtulur. Bunun gibi
smiliv.gif
bu ümmetin büyük günahlarına şefâat edip
smiliv.gif
azaptan kurtaracak en kuvvetli yardımcı
smiliv.gif
Muhammed Resûlullah'tır. Bu ümmetin büyük günahları dedik. Çünkü önceki ümmetlerde büyük günah işleyen pek az olurdu. Hattâ îmânını küfür âdetleri ile ve şirk pislikleri ile karıştıran da azdı. Şefâate en çok ihtiyacı olan bu ümmettir. Önceki ümmetlerde
smiliv.gif
bâzıları küfürde inâd etti. Bâzısı da hâlis olarak îmâna gelip emirlere yapıştı.


Bu güzel kelime ve Peygamberlerin sonuncusu gibi bir şefâatçı olmasaydı
smiliv.gif
bu ümmetin günahları kendilerini helak ederdi. Bu ümmetin günahları çoktur. Fakat
smiliv.gif
Allahü teâlânın af ve magfireti de sonsuzdur. Allahü teâlâ
smiliv.gif
bu ümmete af ve magfiretini o kadar saçacak ki
smiliv.gif
geçmiş ümmetlerden hiçbirine böyle merhamet ettiği bilinmiyor. Doksan dokuz rahmetini
smiliv.gif
sanki bu günahkâr ümmet için ayırmıştır. İkrâm ve ihsân
smiliv.gif
kabahatliler ve günahlılar içindir. Allahü teâlâ
smiliv.gif
af ve magfiret etmeği sever. Kusûr ve kabahati çok olan bu ümmet kadar af ve magfirete uğrayacak hiçbir ümmet yoktur. Bunun için bu ümmet
smiliv.gif
ümmetlerin en hayırlısı oldu. Bunların şefâat edicisi bu güzel kelime
smiliv.gif
kelimelerin en kıymetlisi oldu. Bunların şefâatçileri olan Peygamberleri
smiliv.gif
peygamberlerin en üstünü oldu. Furkân sûresi
smiliv.gif
yetmişinci âyetinde
smiliv.gif
meâlen; "Allahü teâlânın
smiliv.gif
günahlarını iyiliklerle değiştireceği kimseler onlardır. Allahü teâlânın magfireti
smiliv.gif
merhameti sonsuzdur."
buyruldu.


Kerîmler ile yapılacak her iş kolay olur.

1) Zübdet-ül-Makâmât; s.374
2) Hadarât-ül-Kuds; s.336
3) Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye; s.974
4) Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî; c.2 37. mektup
5) aaakire-i İmâm-ı Rabbânî; s.339
6) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.15
smiliv.gif
s.141
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
bypuff
Geri
Üst