998 Gazneli Mahmud'un İktidarı Ele Geçirmesi

Salvo

Kayıtlı Üye
998 Gazneli Mahmud'un İktidarı Ele Geçirmesi


İslam tarihindeki önemli şahsiyetlerden birisi olan Yeminüdevle Mahmud (daha çok Gazneli Mahmud olarak bilinir, ö. 1030), babasının Gazneliler hanedanlığı için veliaht tayin ettiği ağabeyi İsmail'i kovduktan sonra, 27 yaşlarında iken, Gazneliler devletinin (Afganistan ye Kuzey İran) hükümdarı oldu ve 32 yıl hüküm sürdü. İs­lam Devletinin içinden çıkan bütün küçük krallıklar gibi, Gazneliler de her açıdan bağımsız oldular. Fakat sahip oldukları topraklarda hakimiyetlerinin meşrulaştırması karşılığı olarak, Bağdat'ta bulunan Abbasi halifesi el-Kadir'e (h. 991-1031) biat etmişlerdi. El-Kadir, Mahmud'a Yeminüddevle (devletin sağ kolu) unvanını ver­di.
Önemli bir askeri ve siyasi lider olduğu kadar, gayretli bir Müslüman ve Sünniliğin destekçisi (bütün Türkler gibi) olan Mahmud, kabul edilmiş dini naslara aykırı olanlar ve kafirler için bir felaket oldu. Esas gayretleri­ni, İslam'ın, iik kez 711'de Araplar tarafından getirildiği halde, önemli bir gelişme kaydedemediği Hindistan üzerinde yoğunlaştırdı; burada, Multan bölgesi civarın­da sadece iki küçük tecrit edilmiş Müslüman devleti vardı. Mekran'dan gelen Araplar, Güney İndus vadisini Multan'a kadar fethetmişler. Fakat, 1000 yılında Lahor'un Hindu hükümdarı Çaypal'ın hakim olduğu Ku­zey Pencab'ı hiç ele geçirememişierdi. İslam'ın Hindis­tan'a girdiği yolu açan, ne bir Arap, ne de Araplaştırılmış halklardan değil de, ataları İranlı Samaniler tara­fından Müslüman edilen bir Türk, yılmaz bir irade ve mükemmel bir idare gücüne sahip olan Mahmud'du. Mahmud, 1001'den 1026'ya kadar ilkini, muazzam Hind ordusunu korkunç bir kıyımdan geçirerek Peşaver yakınlarında Caypal'ı yendiği, Kuzey Devleti Pencab'a (Kasım 1001) olmak üzere toplam 17 Hindistan seferi gerçekleştirdi. Savaştan sonra Cypal, mağlubi­yetin utancından doiayı kendisini bir cenaze töreni ate­şine atarak yaktı. Mahmud, bu saldırılarda, Hindu tapınaklarını yıktı, İslam'a giriş konusunda halkı zorladı ve büyük bir ganimet ve çok sayıda esir aldı. Bu seferlerin arasında en meşhuru, Ocak 1026'da Kathiavvar yarı­madasındaki (bugün Hindistan'daki Gucerat eyaletinin bir bölümü ) Sumenat'ta bulunan ve Şiva putuna adan­mış olan muazzam, zenginlikteki tapınağa karşı yaptı­ğıdır. Neredeyse bir düzine Hind devleti, bu tapınağı korumak ve düşman bölgesinde, esas karagahı Gazne'den 100 mil kadar uzakta olmak gibi bir dezavantajı bulunan Mahmud'a karşı savaşmak için bütün kaynak­larını bölgeye yığmışlardı. Dini bir heyecanla yanıp tu­tuşan Hind askerlerinin pervasız cesaretlerine rağmen, Mahmud, 50 bin Hinduyu öldürdüğü şiddetli bir savaş­tan sonra savaşı kazandı. Üç ay sonra muzaffer bir şe­kilde, tapınağın inanılmaz zenginlikleriyle yüklü olarak Gazne'ye döndü. Putperestlikten öylesine nefret edi­yordu ki, Hinduların çaresizlik içinde yalvarmalarına rağmen, put kırıldı ve bir kısmı Gazne'ye getirilerek, belki ebediyyen Müslümanların ayakları altında çiğ­nenmek üzere, Ulu Caminin eşiğine kondu. “Put kırıcı” lakabını taşımakla büyük bir gurur duyuyordu. Mahmud'un arzusu kuvvetli bir intikam uyandırdı ve Hindistan'daki Hindularla Müslümanlar arasında nefret to­humları ekti.
Anlamlı bir şekilde, hem Mahmud, hem de kendisinden sonraki hükümdarların hakimiyetindeki Hindistan'da kök salan, Arapçılık değil, İslam olmuştur.
Samanilerden Amu Derya'nın Güneyindeki toprakları alarak (999), Batıya doğru yayılmak için emin bir üs kazanmıştı. 1029'da, Büveyhileri İran platosunun Batısına sürerek, hakimiyetini Rey ve Hemedan üzerine yaydı; Mahmud öldüğü zaman imparatorluğunun sınırları, Hindistan'da Pencap ve İndus vadisini, Af­ganistan'ın tamamını ve Doğu İran'ı kapsayacak şekil­de genişlemişti. Fakat ölümünden kısa bir süre sonra, oğlu Mesud'un hakimiyeti sırasında, Selçukluların Ho­rasan'dan hızla yayılmaya başlayınca, İran vilayetleri de birden elden çıktı.
Mahmud'un hakimiyeti boyunca esas meşgalesi, dev­letinin askeri yayılması ve bunun sonucu olarak İs­lam'ın tebliğ edilmesi olduğu halde, ilim ehlini himaye etmiş ve Hind seferlerinden elde ettiği muazzam zen­ginliklerde başkent Gazne'yi güzelleştirmiştir. Sarayına pek çok meşhur alim davet edildi; bunlar arasında en kayda değer olanları, meşhur şair Firdevsi (ykl. 934-1020),[91] bilim adamı-tarihçi el-Biruni, Farsçamn yanın­da en az dört dil (Türkçe, Sanskritçe, İbranice ve Süryanice) daha bildiği halde, eserlerini Arapça yazmıştır. Daha sonraları İslam Dünyasında yetişen en kapsamlı alimlerden birisi olarak tanınacak olan el-Biruni, tabii ilimler, matematik, matematiksel astronomi ve kronoloji alanlarına önemli katkılarda bulunmuştur. Ayrıca, il­gilendiği bir ülke olan ve Hindu felsefesinden dolayı üzerinde derin bir cazibesi olan Hindistan'da da bulun­du. 1030'da, yerel kaynaklara ve kendi gözlemlerine dayanarak hazırladığı ve Mahmud'a ithaf ettiği, şumullu ve bilgi dolu eseri Tarihü'l-Hind'i (Hindistan Tarihi) yazdı. El-Biruni Şii inancına sahipti fakat agnostik eğilimleri vardı.
Mahmud, Gazne'de bir üniversite kurmuş ve şehri, aralarında granit ve mermerden yapılan Ulu Caminin de bulunduğu çok sayıda muhteşem binayla süslemiş­ti.
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
bypuff
Geri
Üst