sEmih
Kayıtlı Üye
Dünya unutmak istemiyor, Türkiye ise hatırlamak...
80'li yıllar dünyada büyük değişimlerin yaşandığı, duvarların yıkıldığı ve 2000'leri hazırlayan yıllar olarak kabul ediliyor. Oysa Türkiye'de aynı yılları yaşayanların birçoğu, o günleri hatırlamak bile istemiyor.
İngiltere'nin önde gelen gazetelerinden Mirror, Allison Martin ve Warner Breaks adlı iki muhabirinin yetişkinler arasında yaptığı bir araştırmayı taşıdı sütunlarına. Bu araştırmaya göre 80'ler dünyada köklü değişimlerin ve yeniliklerin yılları olarak kabul görürken, Türkiye'de aynı yıllar sancılı bir dönem olarak ortaya çıktı.
MODA, MÜZİK, SİNEMA
Müzikten modaya, sinemadan sosyolojiye kadar Türkiye'nin 80'lerini konuştuğumuz uzmanlar, o yılların en tatsız, tuzsuz ve zevksiz yıllar olduğu konusunda hemfikirdi. Mirror gazetesindeki araştırmaya göre 80'li yıllar yuppiler, Kajagoogoo gibi gruplar dikkate alındığında kültürel açıdan en 'aşağı' 10 yıl olarak nitelendirse de araştırmada bu yılların birçok kişi için 'unutulmaz' olduğunun altı çizildi. 60'lı yıllar en iyi moda ve en iyi müziklerin yaşandığı yıllar olarak tarihe damgasını vururken, araştırma 80'li yılların da kendi unutulmazlarını ve en iyilerini yarattığını gösteriyor. Boy George 80'li yıllarda Karma Chameleon adlı şarkısı ile listelerin başında yer alıyordu. Bunu U2, Duran Duran grupları izledi. E.T, o günler için en iyi film seçilirken, bu dönemde yapılan unutulmaz filmler arasında Back to Future ve Top Gun vardı.
DUVARLAR YIKILDI
80'lerin en önemli olayları ise Band Air'in konseri, Berlin Duvarı'nın yıkılışı ve John Lennon'un suikastı oldu. Türkiye'de ise dünyanın aksine 80'ler neredeyse unutulmak istenilen yıllar olarak görülüyor. Askeri darbenin ve ekonomik krizin etkileri 90'lara kadar tüm ülkede ağırlığını hissetiriyor. İşte, sinema, moda ve sosyolojinin gözüyle Türkiye'de 80'li yıllar...
68 kuşağı ve 70 gençliği 'memleketi kurtarma' davaları peşinde koştu, 90'ların gençliği 'kendini kurtarma'nın önemini fark etti!
Gençlik 'birey' olmayı keşfetti
'Çemberimde Gül Oya' adeta kayıp bir kuşağın öyküsünü anlatıyor. 12 Eylül'ün baskıcı ortamında, solda ve sağda politik idealler peşinde koşan genç insanlar oradan oraya savruldu. Günümüz gençleri, anne ve babalarının yaşadıkları bu dramatik öyküleri biraz hayret biraz şaşkınlıkla izliyor. Duygular ve insan tipleri artık oldukça değişti...
Bir televizyon dizisi Türkiye'nin az bilinen ve çokça üstü örtülen bir dönemine yeniden ışık tuttu. Kanal D'de her cuma oynayan 'Çemberimde Gül Oya'. Yönetmen Çağan Irmak'ın bu dizisi, özellikle 40-50 yaş grubundaki insanları çok duygulandırdı. Hatta daha yaşlı olanları da... Çünkü birçok kişi orada kendisinden izler buldu...
80'li yılların Türkiye'si... 12 Eylül askeri darbesinin öncesi ve sonrası... Kamplara bölünmüş Türkiye... Kurtarılmış bölgeler... Paylaşılmış sokaklar... Bölünmüş aileler... Fırtınalı aşklar... Savrulan hayatlar... İşkence, acı ve ihanetler... Tam 'dizi film' gibi yıllar...
'Çemberimde Gül Oya'yı izleyen ve o dönemi yaşamış olan birçok kişi bugün ister istemez kendisine soruyor: Bütün bunlar için değer miydi? O işkenceler, acılar, kavga ve nefret boşuna mı yaşandı? Yoksa bugün nostaljik hüzünlerin ötesinde hâlâ bir anlamı var mı?
Belki öncelikle şu saptamayı yapmak gerekiyor: Hızla değişen, hatta çok hızla değişen bir Türkiye ile karşı karşıyayız. İnsanlar değişiyor, anlayışlar değişiyor, politikalar ve idealler değişiyor. Ve tabii ülkenin gençliği de değişiyor.
68 kuşağı adeta bir ihtilal bildirgesi ile büyümüş bir kuşaktır: Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi! Bu kışkırtıcı, ateşleyici ve vatan konusunda ciddi bir sorumluluk yükleyen milliyetçi metnin okullarda ezberlendiği yıllarda büyüyenler; sol, Marksist, sosyalist, Maocu düşünceleri bunun üzerine rahatlıkla ketçap döker gibi döküp benimsediler.
Emekten yana olmak, halktan yana olmak, 'Bağımsız ve Sosyalist Türkiye'den yana olmak, ABD emperyalizmine karşı olmak... İnsanların günlük yaşantısını, kaderini, seçtiği safı, okuldaki grubunu, gittiği kahvehaneyi belirleyecek kadar önemli kıstaslardı. Bunlara karşı olmak da önemliydi. Komünizme karşı olmak, solculardan nefret etmek, onlarla savaşmak, milliyetçi, ülkücü gençlerin yaşam nedeniydi... İslamcılık henüz bu kadar güçlü değildi, ama ülkücü milliyetçilik sapına kadar silahlı ve örgütlüydü... Sonradan çek-senet tahsilatına başlayacak kadar yaygın ve organize idi... İşte 80'li yıllar daha güzel bir Türkiye için birbirinden nefret eden bu kampların ve baskıcı devlet mekanizmasının sonunda her ikisini de ezdiği bir kargaşa ortamında yaşandı.
Örgüt, grup ve cemaatler
Evet, politize bir gençlikti bu. Varlık nedenini politik kamplaşmaların rüzgârında buluyordu. Örgütler, gruplar, cemaatler içinde birey olduğunu, insan olduğunu, değer olduğunu hissediyordu. İdealleri, ülküleri, ilkeleri uğruna savaşmanın, çatışmanın yaşamak denen maceranın özü olduğuna inanmıştı...
Yüzlercesi öldü, binlercesi işkencelerden geçti, binlercesi hapishanelere düştü, okulunu bıraktı, geleceğini kararttı, ailesini, belki eşini ve arkadaşlarını bu uğurda terk etti. Büyük bir bölümü 30'lu 40'lı yaşların eşiğinde, adeta hayata sil baştan yeniden başlamak zorunda kaldı...
Ve 90'lı yıllara, 2000'lere gelindiğinde, bu eski kavgalar, eski kamplaşmalar adeta unutulmuştu. Sayfaları yağmurda silinen eski bir defter gibiydi o yıllar...
Günümüz gençliği değişen Türkiye'de tamamen farklı bir atmosferde büyüdü. TV, cep telefonu ve internet 80'li yılların gençliği için bugün 'ileri teknoloji' bile sayılabilir. Ve çoğu kayıp kavgaların, yitik davaların peşindeki ana-babaların çocukları olan günümüz gençliği, artık kendi gerçekliği içinde büyüyor. Keşfettiği en büyük gerçek politik kampların dışında 'birey' olarak büyüme şansı... İlkeleri, idealleri, ülküleri olabilir. Ama bunlar onun mutlaka bir gruba, partiye, örgüte ait olmasını gerektirmiyor. Gençliğin eskisi gibi kitlesel örgütleri de kalmadı. Maç ve konserler dışında gençleri kitlesel olarak bir arada görmek bile zor... Onlar AB'ye aday bir Türkiye'nin ufukları hayli globalleşmiş çocukları... Onları eski kitaplarla kandırmak zor... 80'li yılların ideal uğrunda koşan gençleri ne kadar delikanlıysa, dünya olaylarını cool bir şekilde izleyip, kendi bireysel kurtuluşunu ve kariyerini hesaplamaya çalışan gençler de o kadar delikanlı... Belki en önemli farkları, siyasal heyecanların rüzgârına kapılmayacak kadar bilgili ve 'görgülü' olmaları... Babaları ve analarının anlatılan, anlatılmayan öyküleri yeni kuşak gençlerini 'özgürleştirdi' ise, 80'li yılların gençliğinin çektiği acılar ve verdiği kayıplar pek de boşa gitmiş sayılmayabilir...
70-80 gençliği
Politik:
Kendini bir siyasi gruba ait hissetmek isterdi. Sağcı-solcu veya bu fraksiyonlardan birine bağlıydı. Politik görüşleri kimliğinin önemli bir parçasıydı. İnançlarını geliştirmek ve karşıt grubu alt etmek için çok okurdu.
Örgütlü:
Şu veya bu şekilde örgütsel bir bağı olurdu. Örgütte yükselmek kişiliğini kanıtlamanın bir yoluydu. Örgütlerin ilkeleri, gizliliği ve dayanışma kültürü vardı. Bağlılık ve ihanet gibi kavramlar o zamanlar çok önemliydi.
Kitlesel:
Yaşamı kalabalık grupların ortak hareketlerine bağlı olarak şekillenirdi. 80 öncesi kitle hareketlerinde, 80 sonrası grupların ortak mekânlarında geçerdi. Kendine ait zamanı kullanmak bu kuşak için adeta lükstü.
Fedakâr:
Dava uğruna bireysel çıkarları ikinci plana atmak, sağda ve soldaki bütün hareketler için istenen ve teşvik edilen bir duyguydu. Birçok genç bu yüzden kendi kişisel yaşamında ağır kayıplara uğradı ve zarar gördü.
Aşk:
Politik kavgaların gölgesinde ve eşliğinde yaşanan şiddetli bir duyguydu. Bu yüzden evlenen, birleşen veya kavga edip ayrılan çok genç insan vardı. Ölümüne aşkların, sevdaların insanlarıydı onlar. Cinsellik mahcup ve tutuk bir duyguydu. 2000 gençliği
Apolitik:
Politik kamplaşmaların anlamını yitirdiği günümüz Türkiye'sinde gençler kimliklerini politik görüşlerde bulmuyor. Takım tutma veya sevdiği müzik türü bile kişilik belirlemede daha etkili. Daha az okuyan bir gençlik var.
Örgütsüz:
Gençlerin bağlı olduğu kitlesel örgütler yok. Partiler bu konuda başarısız. Çevreci vb. dernekler de gençleri biraya getirmekte zorlanıyor. Üniversite ortamlarında sosyal etkinlikler örgütlerin yerini almış durumda.
Bireysel:
Gençler kendini bireysel özgürlükleri ile tanımlıyor. Kitlesel davranış ve hareketlerden kaçıyor. Orada kendini kısıtlanmış hissediyor. Kendisi olmaya önem veriyor. Ana-baba ve kurumsal ilişkide özgürlük istiyor.
Faydacı:
Günümüz gençliği için kendi bireysel çıkarı ve hesabı daha önemli. Olaylara ve ilişkilere faydacı bir yaklaşımı var. Kolay ve bol para kazanmak onun için çok önemli bir kriter. Ancak bu konuda asgari enerji harcamaktan yana.
Aşk:
Değişen ilişkiler kuşağının çocuğu. Ömür boyu aşklar onlara göre değil. Değişik tatları tatmak istiyorlar. Hızlı gelişen ve çabuk biten ilişkiler yaşıyorlar. Uzun vadeli bağlılık sözleri yerine, kısa süreli yoğunluk peşindeler. Cinsellik onlar için doğal bir şey.
80'lerde Yaşamiş Olmak..
Yaşadığım döneme şükrediyorum ama yine de eskilerin tadı bi başka..
-1980li yillarda hayatinin ilk tecrübelerini yasamis,
ilkokula gitmis, kenan evren‿i, erdal inönü‿yü, özali tanimis olmak, ajda pekkan‿in alo, michael jackson‿in pepsi reklamlarini hatirlayacak kadar sansli olmak demek Big in Japan , the final countdown , eye of the tiger demek.
-icraatin içinden demek, semra koy bir kaset de nesemizi bulalim demek.
köprü demek, ödediginiz her kurus verginin yol, su,
elektrik olarak size geri dönmesi demek-voltran voltran voltran demek , depozito toplamak adina kola sisesi
biriktirmek demek , adile nasit ten masal dinlemek
demek.-debbie gibson, tiffany, jason danovan, sandra,modern talking .vb dinliyor >
olmak comanchero‿nun ve life is lifein sözlerini
ezberlemeye çalismak demek michael jackson, madonna, samantha fox demek-korhan abay,cenk koray,metin milli,ersen ve dadaslar demek.clementine, he man, she ra, transformers demek.-okula siyah önlükle gitmek demek.
kayahan,nilüfer,sezen aksu, baris manço
ile büyümek demek ihtilal cocugu demek köle izaura demek, ziyaretçiler demek!!!! acidçi misin metalci mi demek
-moruk demek, herild yani demek, hey corc versene borc
demek, olmaz maykil bende de yok cevabini isitmek demek,
geriye donup baktikca ic gecirmek demek
-yüzyil içindeki en iyi, en kiyak kusak. hem eski hem
yeni olmak demek.
biraz gözü açik bir 80 li yüz yillik nesil kültürünü
bir porsiyonda almis demektir.
-edi mörfiiiiiii huuuuuuuuuuuuuu sörli makleeyynn
yeeeeeee diye bagirip en az bir technotronic kasedine sahip olmak demek.
-mahalle ce$melerinden su icmek, bayramlari iple
cekmek, cumhurba$kani denince kenan evreni hatirlamak demek
-koltukaltinda topla okul bahçesine yalniz giderken
‿nasilsa oyniycak birileri vardir‿ diyebilmek demek
-eti kemik geciyor demek; evden çikmayan bilgisayar
bebeleri haline gelmeden çocuklugunu yasayabilmis,son dönemin bir üyesi olmak, ne sorusuna zonk cevabi vermekten zevk duymak, , büyüteç ile kagit yakmak ve siyah
kagitlarin beyaza oranla daha kolay yandigini
kesfetmek, 9 voltluk pile dilinle dokunup o eksi ani yasamak, televizyon konserlerini teybe çekerken odaya giren anneyi hemen susturmak, 23 nisan çocuk senliginde gelen yabanci çocuklara 5 dakikada asik olmak demek,
-son dersin son 5 dakikasinda parkeleri giyip zilin
çalmasini beklemek, hurraa kapiya dolusmak, disariya pestil olarak çikmak demek, sinek ilaci arabalarinin arkasinda biraktigi bulutta deli gibi dolasmak demek.
-kutu kolayi actiktan sonra kapagini cekip cikarip
atmak demek, tipe bak demek, fon muzigi laura brannigandan self control olan gunler. bakkala
gitmenin, sokakta oynamanin, harclik toplamanin
gecerli sayildigi, havuc‿un olmadigi yillar demek her seye ragmen temiz ve el degmememis bir hayat
demek sonrasinda biz buyuduk ve kirlendi dunya demek.
-pazar aksamlari mecburen yikanmak ve erken yatmak
demek, sesi açip kismak için televizyonun dibine kadar gidip üstündeki dügmelere basmak zorunda olmak demek
-sehirlerarasi yolculuklara cikarken otobusun 302s
olmasi icin dua etmek. bilet alirken arka kapinin onu ve tekerlek ustu olmasin demek.
-resimli futbolcu kartlari demek, süper babaanne demek,
fantayla kolayi karistirmak demek, mahalle kavrami demek.
-cavusevsku ve karisinin kursuna dizilisini tvden
seyretmek demek, o goruntulerin yillar sonra bile kafadan hala cikmami$ olmasi demek.
-anket ve hatira defterlerinin olmasi bunlara seviyorum
ama kimi diye baslayan maniler yazmak,
-önünde tek arkasinda 2 çizgi olan külotlu çoraplarin
havada sallanarak giydirilmesi, içinde biri sabunlu iki islak bez olan mustili beslenme çantasi,dantel yaka,yenen kokulu silgi,leblebi tozu çekerken atlatilan ölüm tehlikeleri,hulahop,ayak bilegine takilarak çevrilen
top,sek sek oynamak,bayramda mahalleye dagilip seker toplamak, müsaitseniz annemler size gelecek demek
-trt‿nin yayin akisinin bitmesiyle çalan istiklal marsi
için ayaga kalkip,marsi hazirolda bangir bangir söylemek ve marsinbitiminden sonra çikan tiz ‿biiiiiiiiiiiiip‿sesine ragmen televizyonu kapatmamakdemek.
-Zerrin Özer demek. Nasil da geçmisti bütün bir yaz
demek. Bu sarkiya
kafanda klip çekmek demek.
-annelerin çernobil yüzünden çay içirmemesi, gofret
yedirmemesi demek..
challengerin oldugu günkü haberleri hatirlamak demek..
pkk saldirilarinda her gün mutlaka birilerinin
öldügünü duymak ama
anlamamak demek..
veronica castroyu güzel zannetmek demek..
kenan evreni atatürk zannetmek demek..
Yazlik diskolarda içeri alinmamak demek. bunun için
aglamak ve içeride -
her nedense- You are in the army now- sarkisinda
sarmas dolas danseden abi
ve ablalara bakip özenmek demek
-gorbaçov‿un kafasindaki kirmiziligin ne oldugunu merak
etmek, anneye ‿zeki
müren‿e teyze mi diyim amca mi diyim‿ diye sormak,
kenan evren‿in
cumhurbaskanligi görevinden ayrilirken çankaya köskü
basamaklarindan yavas
yavas inip sekreteriyle vedalasmasini hatirlamak,
‿hayat bilgisi‿ kitabinda
kenan evren‿in resmi olmasi, her yere modern cami insa
etme furyasina anlam verememek, batman ve sirnak‿in henüz il olmadigi günleri hatirlamak,
-özalin çenesinin enteresan yapisina anlam veremeyip,
‿acaba benim çenem de
ilerde böyle olur mu‿ kaygisiyla aynaya bakmak
demek
-breyk breyk arkadas ariyorm demek
eve lazim olur diye fazlaca pul almak demek
ho ho ho hoover demek
zeki müren in size alo diyoruuuum demesi demek
ilkokulda halley, petrol ve komancero sarkilarini
uydurma sozlerle
soyleyerek danseden tolga han ozentisi sefil dans
gruplari kurmak okul
sonrasinda ise her gun kosturarak eve gidip; bu
topragin sesi programinda
kimil zararlisi ile mucadele yontemleri, orman
koylusunun sorunlari ve
yuksek randimanli durum bugdayiturleri ile ilgili
verilen faydali
bilgilerin ardindan kamber aga ile uyanik skeclerini
buyuk bir ilgi ile
izlemek demek kucuk yasta bilinçli bir ciftci kadar
ziraat bilgisine sahip
olmak demek
-sinemalarda the lord of the rings, harry potter vs.
izlemek yerine jules
verne romanlari okumakla gecirilen bir cocukluk demek
-aldim çantami kolumaaa,
çiktim dallas yoluna,
ben babi‿yi beklerken
ceyar girdi koluma
sarkisini dansiyla birlikte bilmek demek.
-kimler geliyo kimler?
sana ne,sana ne?
ama bunu söylemenize gerek yokki,
ben yapinca alisverisi,zaten aliyorum satis fisi
replikleri barindiran ali-aysegül atik reklami ve
bakkal amca,
bir pergel, bir kalem, bir de çikolata alacagim.
erooooolll, eroooolll
(mahallede çocuklardan biri) buraya gelin dedim size
buraya !
fisini de al oglum‿daki meshur erol,
hadi hep birlikte,hep birlikte,
biz biz olalim
yemeklerden önceeee,
lavaboya kosalim,
-hafta da bir kere tirnaklari keselim,
firçalayip onlari tertemiz olalim diye sarkilar
ezberleyen bir nesil olmak
-icraatin içinden izleyip özal‿in kalemine bakip
hipnotize olmaya çalismak
videocudan american ninja, kartal,kan sporu ve evil
dead gibi filmleri
kiralamak demek
-analogtan dijitale geçis devrini yasamis birey
oldugunu anlamak ve
ikisinden de farkli zevkler aldiginin farkina varmak
demek
-çok güzel bir ülkenin son yillarini hayal meyal
hatirlamak, sonra da
çivisinin çikisini görerek büyümek demek
-Hava durumlarinin eksi degil de ‿sifirin altinda
bilmem kaç‿ denildigini
bilmek demek
-Muhtemelen hayatimiz boyunca yasadigimiz en güzel 10
yil demek
-trt 1‿de olu$an sorunlar sonucu yayina bir süre ara
verildiğinde ekrana
getirilen donuk agaç, dag bayir resmine 10 dakika
hareketsiz bakabilmek
demek,
-Türkiyede yasamis son mutlu kusak oldugunu hüzünle
hissetmek demek.
80'li yıllar dünyada büyük değişimlerin yaşandığı, duvarların yıkıldığı ve 2000'leri hazırlayan yıllar olarak kabul ediliyor. Oysa Türkiye'de aynı yılları yaşayanların birçoğu, o günleri hatırlamak bile istemiyor.
İngiltere'nin önde gelen gazetelerinden Mirror, Allison Martin ve Warner Breaks adlı iki muhabirinin yetişkinler arasında yaptığı bir araştırmayı taşıdı sütunlarına. Bu araştırmaya göre 80'ler dünyada köklü değişimlerin ve yeniliklerin yılları olarak kabul görürken, Türkiye'de aynı yıllar sancılı bir dönem olarak ortaya çıktı.
MODA, MÜZİK, SİNEMA
Müzikten modaya, sinemadan sosyolojiye kadar Türkiye'nin 80'lerini konuştuğumuz uzmanlar, o yılların en tatsız, tuzsuz ve zevksiz yıllar olduğu konusunda hemfikirdi. Mirror gazetesindeki araştırmaya göre 80'li yıllar yuppiler, Kajagoogoo gibi gruplar dikkate alındığında kültürel açıdan en 'aşağı' 10 yıl olarak nitelendirse de araştırmada bu yılların birçok kişi için 'unutulmaz' olduğunun altı çizildi. 60'lı yıllar en iyi moda ve en iyi müziklerin yaşandığı yıllar olarak tarihe damgasını vururken, araştırma 80'li yılların da kendi unutulmazlarını ve en iyilerini yarattığını gösteriyor. Boy George 80'li yıllarda Karma Chameleon adlı şarkısı ile listelerin başında yer alıyordu. Bunu U2, Duran Duran grupları izledi. E.T, o günler için en iyi film seçilirken, bu dönemde yapılan unutulmaz filmler arasında Back to Future ve Top Gun vardı.
DUVARLAR YIKILDI
80'lerin en önemli olayları ise Band Air'in konseri, Berlin Duvarı'nın yıkılışı ve John Lennon'un suikastı oldu. Türkiye'de ise dünyanın aksine 80'ler neredeyse unutulmak istenilen yıllar olarak görülüyor. Askeri darbenin ve ekonomik krizin etkileri 90'lara kadar tüm ülkede ağırlığını hissetiriyor. İşte, sinema, moda ve sosyolojinin gözüyle Türkiye'de 80'li yıllar...
68 kuşağı ve 70 gençliği 'memleketi kurtarma' davaları peşinde koştu, 90'ların gençliği 'kendini kurtarma'nın önemini fark etti!
Gençlik 'birey' olmayı keşfetti
'Çemberimde Gül Oya' adeta kayıp bir kuşağın öyküsünü anlatıyor. 12 Eylül'ün baskıcı ortamında, solda ve sağda politik idealler peşinde koşan genç insanlar oradan oraya savruldu. Günümüz gençleri, anne ve babalarının yaşadıkları bu dramatik öyküleri biraz hayret biraz şaşkınlıkla izliyor. Duygular ve insan tipleri artık oldukça değişti...
Bir televizyon dizisi Türkiye'nin az bilinen ve çokça üstü örtülen bir dönemine yeniden ışık tuttu. Kanal D'de her cuma oynayan 'Çemberimde Gül Oya'. Yönetmen Çağan Irmak'ın bu dizisi, özellikle 40-50 yaş grubundaki insanları çok duygulandırdı. Hatta daha yaşlı olanları da... Çünkü birçok kişi orada kendisinden izler buldu...
80'li yılların Türkiye'si... 12 Eylül askeri darbesinin öncesi ve sonrası... Kamplara bölünmüş Türkiye... Kurtarılmış bölgeler... Paylaşılmış sokaklar... Bölünmüş aileler... Fırtınalı aşklar... Savrulan hayatlar... İşkence, acı ve ihanetler... Tam 'dizi film' gibi yıllar...
'Çemberimde Gül Oya'yı izleyen ve o dönemi yaşamış olan birçok kişi bugün ister istemez kendisine soruyor: Bütün bunlar için değer miydi? O işkenceler, acılar, kavga ve nefret boşuna mı yaşandı? Yoksa bugün nostaljik hüzünlerin ötesinde hâlâ bir anlamı var mı?
Belki öncelikle şu saptamayı yapmak gerekiyor: Hızla değişen, hatta çok hızla değişen bir Türkiye ile karşı karşıyayız. İnsanlar değişiyor, anlayışlar değişiyor, politikalar ve idealler değişiyor. Ve tabii ülkenin gençliği de değişiyor.
68 kuşağı adeta bir ihtilal bildirgesi ile büyümüş bir kuşaktır: Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi! Bu kışkırtıcı, ateşleyici ve vatan konusunda ciddi bir sorumluluk yükleyen milliyetçi metnin okullarda ezberlendiği yıllarda büyüyenler; sol, Marksist, sosyalist, Maocu düşünceleri bunun üzerine rahatlıkla ketçap döker gibi döküp benimsediler.
Emekten yana olmak, halktan yana olmak, 'Bağımsız ve Sosyalist Türkiye'den yana olmak, ABD emperyalizmine karşı olmak... İnsanların günlük yaşantısını, kaderini, seçtiği safı, okuldaki grubunu, gittiği kahvehaneyi belirleyecek kadar önemli kıstaslardı. Bunlara karşı olmak da önemliydi. Komünizme karşı olmak, solculardan nefret etmek, onlarla savaşmak, milliyetçi, ülkücü gençlerin yaşam nedeniydi... İslamcılık henüz bu kadar güçlü değildi, ama ülkücü milliyetçilik sapına kadar silahlı ve örgütlüydü... Sonradan çek-senet tahsilatına başlayacak kadar yaygın ve organize idi... İşte 80'li yıllar daha güzel bir Türkiye için birbirinden nefret eden bu kampların ve baskıcı devlet mekanizmasının sonunda her ikisini de ezdiği bir kargaşa ortamında yaşandı.
Örgüt, grup ve cemaatler
Evet, politize bir gençlikti bu. Varlık nedenini politik kamplaşmaların rüzgârında buluyordu. Örgütler, gruplar, cemaatler içinde birey olduğunu, insan olduğunu, değer olduğunu hissediyordu. İdealleri, ülküleri, ilkeleri uğruna savaşmanın, çatışmanın yaşamak denen maceranın özü olduğuna inanmıştı...
Yüzlercesi öldü, binlercesi işkencelerden geçti, binlercesi hapishanelere düştü, okulunu bıraktı, geleceğini kararttı, ailesini, belki eşini ve arkadaşlarını bu uğurda terk etti. Büyük bir bölümü 30'lu 40'lı yaşların eşiğinde, adeta hayata sil baştan yeniden başlamak zorunda kaldı...
Ve 90'lı yıllara, 2000'lere gelindiğinde, bu eski kavgalar, eski kamplaşmalar adeta unutulmuştu. Sayfaları yağmurda silinen eski bir defter gibiydi o yıllar...
Günümüz gençliği değişen Türkiye'de tamamen farklı bir atmosferde büyüdü. TV, cep telefonu ve internet 80'li yılların gençliği için bugün 'ileri teknoloji' bile sayılabilir. Ve çoğu kayıp kavgaların, yitik davaların peşindeki ana-babaların çocukları olan günümüz gençliği, artık kendi gerçekliği içinde büyüyor. Keşfettiği en büyük gerçek politik kampların dışında 'birey' olarak büyüme şansı... İlkeleri, idealleri, ülküleri olabilir. Ama bunlar onun mutlaka bir gruba, partiye, örgüte ait olmasını gerektirmiyor. Gençliğin eskisi gibi kitlesel örgütleri de kalmadı. Maç ve konserler dışında gençleri kitlesel olarak bir arada görmek bile zor... Onlar AB'ye aday bir Türkiye'nin ufukları hayli globalleşmiş çocukları... Onları eski kitaplarla kandırmak zor... 80'li yılların ideal uğrunda koşan gençleri ne kadar delikanlıysa, dünya olaylarını cool bir şekilde izleyip, kendi bireysel kurtuluşunu ve kariyerini hesaplamaya çalışan gençler de o kadar delikanlı... Belki en önemli farkları, siyasal heyecanların rüzgârına kapılmayacak kadar bilgili ve 'görgülü' olmaları... Babaları ve analarının anlatılan, anlatılmayan öyküleri yeni kuşak gençlerini 'özgürleştirdi' ise, 80'li yılların gençliğinin çektiği acılar ve verdiği kayıplar pek de boşa gitmiş sayılmayabilir...
70-80 gençliği
Politik:
Kendini bir siyasi gruba ait hissetmek isterdi. Sağcı-solcu veya bu fraksiyonlardan birine bağlıydı. Politik görüşleri kimliğinin önemli bir parçasıydı. İnançlarını geliştirmek ve karşıt grubu alt etmek için çok okurdu.
Örgütlü:
Şu veya bu şekilde örgütsel bir bağı olurdu. Örgütte yükselmek kişiliğini kanıtlamanın bir yoluydu. Örgütlerin ilkeleri, gizliliği ve dayanışma kültürü vardı. Bağlılık ve ihanet gibi kavramlar o zamanlar çok önemliydi.
Kitlesel:
Yaşamı kalabalık grupların ortak hareketlerine bağlı olarak şekillenirdi. 80 öncesi kitle hareketlerinde, 80 sonrası grupların ortak mekânlarında geçerdi. Kendine ait zamanı kullanmak bu kuşak için adeta lükstü.
Fedakâr:
Dava uğruna bireysel çıkarları ikinci plana atmak, sağda ve soldaki bütün hareketler için istenen ve teşvik edilen bir duyguydu. Birçok genç bu yüzden kendi kişisel yaşamında ağır kayıplara uğradı ve zarar gördü.
Aşk:
Politik kavgaların gölgesinde ve eşliğinde yaşanan şiddetli bir duyguydu. Bu yüzden evlenen, birleşen veya kavga edip ayrılan çok genç insan vardı. Ölümüne aşkların, sevdaların insanlarıydı onlar. Cinsellik mahcup ve tutuk bir duyguydu. 2000 gençliği
Apolitik:
Politik kamplaşmaların anlamını yitirdiği günümüz Türkiye'sinde gençler kimliklerini politik görüşlerde bulmuyor. Takım tutma veya sevdiği müzik türü bile kişilik belirlemede daha etkili. Daha az okuyan bir gençlik var.
Örgütsüz:
Gençlerin bağlı olduğu kitlesel örgütler yok. Partiler bu konuda başarısız. Çevreci vb. dernekler de gençleri biraya getirmekte zorlanıyor. Üniversite ortamlarında sosyal etkinlikler örgütlerin yerini almış durumda.
Bireysel:
Gençler kendini bireysel özgürlükleri ile tanımlıyor. Kitlesel davranış ve hareketlerden kaçıyor. Orada kendini kısıtlanmış hissediyor. Kendisi olmaya önem veriyor. Ana-baba ve kurumsal ilişkide özgürlük istiyor.
Faydacı:
Günümüz gençliği için kendi bireysel çıkarı ve hesabı daha önemli. Olaylara ve ilişkilere faydacı bir yaklaşımı var. Kolay ve bol para kazanmak onun için çok önemli bir kriter. Ancak bu konuda asgari enerji harcamaktan yana.
Aşk:
Değişen ilişkiler kuşağının çocuğu. Ömür boyu aşklar onlara göre değil. Değişik tatları tatmak istiyorlar. Hızlı gelişen ve çabuk biten ilişkiler yaşıyorlar. Uzun vadeli bağlılık sözleri yerine, kısa süreli yoğunluk peşindeler. Cinsellik onlar için doğal bir şey.
80'lerde Yaşamiş Olmak..
Yaşadığım döneme şükrediyorum ama yine de eskilerin tadı bi başka..
-1980li yillarda hayatinin ilk tecrübelerini yasamis,
ilkokula gitmis, kenan evren‿i, erdal inönü‿yü, özali tanimis olmak, ajda pekkan‿in alo, michael jackson‿in pepsi reklamlarini hatirlayacak kadar sansli olmak demek Big in Japan , the final countdown , eye of the tiger demek.
-icraatin içinden demek, semra koy bir kaset de nesemizi bulalim demek.
köprü demek, ödediginiz her kurus verginin yol, su,
elektrik olarak size geri dönmesi demek-voltran voltran voltran demek , depozito toplamak adina kola sisesi
biriktirmek demek , adile nasit ten masal dinlemek
demek.-debbie gibson, tiffany, jason danovan, sandra,modern talking .vb dinliyor >
olmak comanchero‿nun ve life is lifein sözlerini
ezberlemeye çalismak demek michael jackson, madonna, samantha fox demek-korhan abay,cenk koray,metin milli,ersen ve dadaslar demek.clementine, he man, she ra, transformers demek.-okula siyah önlükle gitmek demek.
kayahan,nilüfer,sezen aksu, baris manço
ile büyümek demek ihtilal cocugu demek köle izaura demek, ziyaretçiler demek!!!! acidçi misin metalci mi demek
-moruk demek, herild yani demek, hey corc versene borc
demek, olmaz maykil bende de yok cevabini isitmek demek,
geriye donup baktikca ic gecirmek demek
-yüzyil içindeki en iyi, en kiyak kusak. hem eski hem
yeni olmak demek.
biraz gözü açik bir 80 li yüz yillik nesil kültürünü
bir porsiyonda almis demektir.
-edi mörfiiiiiii huuuuuuuuuuuuuu sörli makleeyynn
yeeeeeee diye bagirip en az bir technotronic kasedine sahip olmak demek.
-mahalle ce$melerinden su icmek, bayramlari iple
cekmek, cumhurba$kani denince kenan evreni hatirlamak demek
-koltukaltinda topla okul bahçesine yalniz giderken
‿nasilsa oyniycak birileri vardir‿ diyebilmek demek
-eti kemik geciyor demek; evden çikmayan bilgisayar
bebeleri haline gelmeden çocuklugunu yasayabilmis,son dönemin bir üyesi olmak, ne sorusuna zonk cevabi vermekten zevk duymak, , büyüteç ile kagit yakmak ve siyah
kagitlarin beyaza oranla daha kolay yandigini
kesfetmek, 9 voltluk pile dilinle dokunup o eksi ani yasamak, televizyon konserlerini teybe çekerken odaya giren anneyi hemen susturmak, 23 nisan çocuk senliginde gelen yabanci çocuklara 5 dakikada asik olmak demek,
-son dersin son 5 dakikasinda parkeleri giyip zilin
çalmasini beklemek, hurraa kapiya dolusmak, disariya pestil olarak çikmak demek, sinek ilaci arabalarinin arkasinda biraktigi bulutta deli gibi dolasmak demek.
-kutu kolayi actiktan sonra kapagini cekip cikarip
atmak demek, tipe bak demek, fon muzigi laura brannigandan self control olan gunler. bakkala
gitmenin, sokakta oynamanin, harclik toplamanin
gecerli sayildigi, havuc‿un olmadigi yillar demek her seye ragmen temiz ve el degmememis bir hayat
demek sonrasinda biz buyuduk ve kirlendi dunya demek.
-pazar aksamlari mecburen yikanmak ve erken yatmak
demek, sesi açip kismak için televizyonun dibine kadar gidip üstündeki dügmelere basmak zorunda olmak demek
-sehirlerarasi yolculuklara cikarken otobusun 302s
olmasi icin dua etmek. bilet alirken arka kapinin onu ve tekerlek ustu olmasin demek.
-resimli futbolcu kartlari demek, süper babaanne demek,
fantayla kolayi karistirmak demek, mahalle kavrami demek.
-cavusevsku ve karisinin kursuna dizilisini tvden
seyretmek demek, o goruntulerin yillar sonra bile kafadan hala cikmami$ olmasi demek.
-anket ve hatira defterlerinin olmasi bunlara seviyorum
ama kimi diye baslayan maniler yazmak,
-önünde tek arkasinda 2 çizgi olan külotlu çoraplarin
havada sallanarak giydirilmesi, içinde biri sabunlu iki islak bez olan mustili beslenme çantasi,dantel yaka,yenen kokulu silgi,leblebi tozu çekerken atlatilan ölüm tehlikeleri,hulahop,ayak bilegine takilarak çevrilen
top,sek sek oynamak,bayramda mahalleye dagilip seker toplamak, müsaitseniz annemler size gelecek demek
-trt‿nin yayin akisinin bitmesiyle çalan istiklal marsi
için ayaga kalkip,marsi hazirolda bangir bangir söylemek ve marsinbitiminden sonra çikan tiz ‿biiiiiiiiiiiiip‿sesine ragmen televizyonu kapatmamakdemek.
-Zerrin Özer demek. Nasil da geçmisti bütün bir yaz
demek. Bu sarkiya
kafanda klip çekmek demek.
-annelerin çernobil yüzünden çay içirmemesi, gofret
yedirmemesi demek..
challengerin oldugu günkü haberleri hatirlamak demek..
pkk saldirilarinda her gün mutlaka birilerinin
öldügünü duymak ama
anlamamak demek..
veronica castroyu güzel zannetmek demek..
kenan evreni atatürk zannetmek demek..
Yazlik diskolarda içeri alinmamak demek. bunun için
aglamak ve içeride -
her nedense- You are in the army now- sarkisinda
sarmas dolas danseden abi
ve ablalara bakip özenmek demek
-gorbaçov‿un kafasindaki kirmiziligin ne oldugunu merak
etmek, anneye ‿zeki
müren‿e teyze mi diyim amca mi diyim‿ diye sormak,
kenan evren‿in
cumhurbaskanligi görevinden ayrilirken çankaya köskü
basamaklarindan yavas
yavas inip sekreteriyle vedalasmasini hatirlamak,
‿hayat bilgisi‿ kitabinda
kenan evren‿in resmi olmasi, her yere modern cami insa
etme furyasina anlam verememek, batman ve sirnak‿in henüz il olmadigi günleri hatirlamak,
-özalin çenesinin enteresan yapisina anlam veremeyip,
‿acaba benim çenem de
ilerde böyle olur mu‿ kaygisiyla aynaya bakmak
demek
-breyk breyk arkadas ariyorm demek
eve lazim olur diye fazlaca pul almak demek
ho ho ho hoover demek
zeki müren in size alo diyoruuuum demesi demek
ilkokulda halley, petrol ve komancero sarkilarini
uydurma sozlerle
soyleyerek danseden tolga han ozentisi sefil dans
gruplari kurmak okul
sonrasinda ise her gun kosturarak eve gidip; bu
topragin sesi programinda
kimil zararlisi ile mucadele yontemleri, orman
koylusunun sorunlari ve
yuksek randimanli durum bugdayiturleri ile ilgili
verilen faydali
bilgilerin ardindan kamber aga ile uyanik skeclerini
buyuk bir ilgi ile
izlemek demek kucuk yasta bilinçli bir ciftci kadar
ziraat bilgisine sahip
olmak demek
-sinemalarda the lord of the rings, harry potter vs.
izlemek yerine jules
verne romanlari okumakla gecirilen bir cocukluk demek
-aldim çantami kolumaaa,
çiktim dallas yoluna,
ben babi‿yi beklerken
ceyar girdi koluma
sarkisini dansiyla birlikte bilmek demek.
-kimler geliyo kimler?
sana ne,sana ne?
ama bunu söylemenize gerek yokki,
ben yapinca alisverisi,zaten aliyorum satis fisi
replikleri barindiran ali-aysegül atik reklami ve
bakkal amca,
bir pergel, bir kalem, bir de çikolata alacagim.
erooooolll, eroooolll
(mahallede çocuklardan biri) buraya gelin dedim size
buraya !
fisini de al oglum‿daki meshur erol,
hadi hep birlikte,hep birlikte,
biz biz olalim
yemeklerden önceeee,
lavaboya kosalim,
-hafta da bir kere tirnaklari keselim,
firçalayip onlari tertemiz olalim diye sarkilar
ezberleyen bir nesil olmak
-icraatin içinden izleyip özal‿in kalemine bakip
hipnotize olmaya çalismak
videocudan american ninja, kartal,kan sporu ve evil
dead gibi filmleri
kiralamak demek
-analogtan dijitale geçis devrini yasamis birey
oldugunu anlamak ve
ikisinden de farkli zevkler aldiginin farkina varmak
demek
-çok güzel bir ülkenin son yillarini hayal meyal
hatirlamak, sonra da
çivisinin çikisini görerek büyümek demek
-Hava durumlarinin eksi degil de ‿sifirin altinda
bilmem kaç‿ denildigini
bilmek demek
-Muhtemelen hayatimiz boyunca yasadigimiz en güzel 10
yil demek
-trt 1‿de olu$an sorunlar sonucu yayina bir süre ara
verildiğinde ekrana
getirilen donuk agaç, dag bayir resmine 10 dakika
hareketsiz bakabilmek
demek,
-Türkiyede yasamis son mutlu kusak oldugunu hüzünle
hissetmek demek.