5271 Sayılı Yeni Ceza Muhakemesi Kanunu

Asi Ruh

Kayıtlı Üye
Kabul Tarihi : 4.12.2004
GENEL HÜKÜMLER KORUMA TEDBİRLERİ SORUŞTURMA EVRESİ

Hazırlayan: Yahya AKÇADIRCI Ceyhan C.Başsavcısı 14 şubat 2005
Güncelleme:01 HAZİRAN 2005

AÇIKLAMA: Bu tebliğ TC Adalet Bakanlığı Eğitim Dairesi Başkanlığınca 3-9 ocak 2005 ve 24 28 ocak 2005 tarhlerinde düzenlenen “Yeni Türk Ceza Adaleti Sistemi Tanıtım Seminerleri eğitimciler eğitiminde” anlatılan ve tebliğ edilen metinlerden, bilimsel amaç ve metodlar kullanılmadığından dipnot verilmeden 5271 sayılı kanunun tanıtımına ilişkin seminerlerde tebliğ edilmek amacıyla hazırlanmış olup; Tamamlanmasında kaynak alınmış makale ve yazıların listesi tebliğin son altına eklenmiştir.

GİRİŞ:
Bir suçun işlenip işlenmediği; işlenmişse, bunun kim tarafından işlenmiş olduğu ve müeyyidesinin ne olacağı sorununa çözüm getirmek amacıyla gerçekleştirilen iddia, savunma ve yargılama niteliğindeki bir dizi faaliyete ceza muhakemesi, bununla ilgilenen hukuk dalına da Kamu Hukukunun içinde yer alan Ceza Muhakemesi Hukuku denir.Ceza Muhakemesi Hukuku, hukuki bir uyuşmazlığı çözmek üzere yargılama organlarının yaptıkları faaliyet dolayısıyla meydana gelen hukuki ilişkilerin sujeleri tarafından yapılan işlemlerin bütünüdür. Bu işlemlerin sadece formalitelerden ibaret olmadığını, maddi içeriğinin de bulunduğunu belirtmek üzere davacının, davalının ve hâkimin yaptıklarından oluşan üçlü bir faaliyeti ifade eden "Muhakeme Hukuku" tabiri kullanılmalıdır.
5271 sy. Kanunun ismi "Ceza Muhakemesi Kanunu" şeklinde tasarlanmıştır. CMK, 1999 yılında başlayan bilim komisyonu çalışmaları neticesinde 2001 yılında tasarılaştı, 4 Aralık 2004 de de yasalaştı. Kanunun tüm maddeleri, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu sistematiği dikkate alınarak düzenlenmiştir.
Ceza Muhakemesinde, şeklî gerçekle yetinilmeyip işin esası araştırılır. amacı maddî gerçeğin ortaya çıkarılmasıdır. Maddî gerçek, her ne pahasına olursa olsun değil, insan hakları ihlâllerine yol açmadan araştırılıp bulunması gerekir. Ayrıca, gerçek, birtakım varsayımlara dayanılarak sonuca ulaşılması değil, olayın bütünü veya bir parçasını temsil eden kanıtlardan veya kanıtların bütün olarak değerlendirilmesinden ortaya çıkarılmalıdır,
İddia, savunma ve yargılama arasındaki diyalektik ilişkiye göre, Yargılama makamının iddia ve savunma karşısındaki durumu bakımından üç sistemden söz edilir. Bir kimsenin fail olarak cezalandırılması için başka bir kimse tarafından itham edilmesini ve itham edenin failin suçlu olduğunu ispat etmesini öngören sisteme itham sistemi denir. Bu, ferdiyetçi ve liberal düzenle ilgili bir sistemdir. Eski Yunan'da, Roma'da ve Ortaçağın birinci yarısında, ceza muhakemesinde itham sistemi hakimdi. Medenî muhakeme ile ceza muhakemesi arasında büyük farklar yoktu. Bu sistem, Ortaçağda otoriter devletlerin kurulmasıyla ve Kilise Hukukunun etkisiyle yerini, tahkik sistemi denilen, hâkim hem davacı hem de hüküm veren kişi, muhakeme makamları sadece yargılama makamlarından ibaret olan ve sanığı muhakeme kişisi değil de soruşturma konusu ve muhakeme objesi olarak gören, işkenceye delil elde etme yöntemi olarak yer veren suçtan zarar görenin önemli bir tanık olduğu Her ne pahasına olursa olsun maddî gerçeğin bulunması temel prensip, ikrar da en önemli delil sayıldığı, bir sisteme bıraktı. Tanımlanan itham sistemi ortaçağın ikinci yarısında, terk edilip onun yerine tahkik sistemi (Inquisitionsprinzip) getirildi. Bu düzenlemelerin tabii sonucu olarak da işkence olağan hale geldi. Ortaçağın karanlığı Yeniçağın başlarında da yaşandı. Bu esnada Doğu ve Türk Dünyasında Muhakeme sözlü, halka açık ve başlıca delil tanık beyanı idi. Yemine özel bir önem verilmişti. Bu sistemlerin yanında bir de karma sistem vardır.1789 Fransız İhtilâlinden sonra tahkik sistemine tepki olarak ortaya çıkmış olup, esasları şunlardır: 1) Hâkim işe re'sen elkoyamaz; davasız yargılama olmaz. Dava, kural olarak devletin davasıdır ve bunun için savcılık teşkilâtı kurulmuştur. 2) Hâkim, tarafların delilleriyle bağlı değildir; maddi gerçeğin araştırılması kuraldır. 3) Sanık bir muhakeme objesi değil, muhakeme kişisidir, bazı hakları ve yükümlülükleri vardır.
1 Haziran 2005 tarihine kadar yürürlükte olan 1412 sayılı Türk CMUK hükümleri, bazı istisnalar dışında, tamamen 1877 tarihli Alman CMK'dan alınmıştır. 20.8.1929'da yürürlüğe giren kanun bugüne kadar pek çok değişikliklerle, bir Cumhuriyet Türkiyesi kanunudur Yirmili yılların hukuk reformu 21’nci yüzyıl ihtiyaçlarını karşılayamamaktadır. Bu nedenle yeni 5271 sayılı yeni CMK kabul edilerek yürürlüğe girmiştir.
1412 sayılı CMUKanununun çok sayıda eksiği olduğu bilinmektedir: Örneğin, koruma tedbirleri çağdaş gelişmeleri izleyememiş; iletişimin dinlenmesi ve tespiti, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nce saptanan koşullara uyulması sağlanamamış; tanık dinlenmesi ve güvencesine, bilirkişiliğe, kamu davasının açılmasında maksada uygunluk sistemine bir ölçüde yer verilmesini zorunlu kılan hâller karşılanamamış; beden muayenesi ve moleküler genetik inceleme hususundaki hükümlere, tanığın ve hatta hâkimin korunmasına ilişkin esaslara, davanın bir oturumda bitirilmesini sağlayacak hüküm ve tedbirlere, kaçakların yargılanmasına ilişkin yeni hükümlere, uzlaşma usulünün uygulanmasına yer verilmemiştir. 1412 sayılı Kanunun aslında aynı kitap, kısım, fasıl veya bölümde bulunması gerekli hükümleri değişik yerlerde toplamış olan tasnifi, bu bakımdan eleştirilebilecek nitelikte görülmüş ve CMK da yeni bir tasnife tabi tutulmuştur. Bu arada özellikle koruma tedbirleri arasında var olan uyumsuzluk ortadan kaldırılmıştır.
Ceza muhakemesi ile ilgili bir yetkiyi kullananırken, örneğin yakalama, tutuklama veya elkoyma işlemlerinde, Kişi dokunulmazlığı (CMKm. 74-75), Kişi hürriyeti ve güvenliği (CMK m. 90 vd.), Kanun önünde eşitlik, Mülkiyet hakkı (CMK m.123 vd.) gibi insan hakları kavramları ve ilkeleri ile karşılaşma söz konusu olmaktadır.İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinin 6/1. Md, makûl bir sürede alenî ve adil yargılanma hakkının ve Anayasamızda m.141/ son davaların süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu açıklanmaktadır.
5271 sayılı yeni CMK’da Ceza muhakemesinin hızlandırılabilmesi için;
Yenilenmesi mümkün olmayanlar dışında, görevli olmayan hâkim veya mahkemece yapılan işlemlerin hükümsüz sayılacağı açıkça belirtilmiştir. (m. 7)
Hâkimin, yasaklılığı sebepleriyle çekinmesi halinde merciice sebebin yerindelik incelenmeden bir başka hâkimin görevlendirilmesi öngörülmüştür (m. 30).
Hâkimin reddi isteminin geri çevrilmesi hâlinde kanun yolu olarak itiraz öngörülmüştür (m. 31).
Tanıkların çağrılmasında (m. 43).çağrı kâğıdı (davetiye) Esas olmakla beraber telefon, telgraf, faks ve elektronik posta gibi araçlardan da yararlanılarak yapılabilmesi kabul edilmiştir.
Devlet sırrı niteliğindeki bilgilerle ilgili tanıklık (m. 47) ve belgeler (m. 125) konusunda mahkemeye karşı gizli tutulamayacağı öngörülmüştür. Hapis cezasının alt sınırı beş yıl veya daha fazla olan suçlarla ilgili olarak tanığın, sadece mahkeme tarafından zâbıt kâtibi dahi olmaksızın dinleneceği hükme bağlanmıştır.
Tanığın korunmasına yönelik kendileri veya yakınları açısından ağır bir tehlike oluşturacaksa; kimliklerinin saklı tutulması gibi hükümler getirilmiştir (m. 58)
Bilirkişilik büyük ölçüde yenilenmiş, her yıl il adlî yargı adalet komisyonlarınca bir liste hazırlanmasını bilirkişilere bu listede yer verilmesiuygun görülmüştür. (m. 64)
Para cezası öngören hükümler kaldırılmış, yalnızca disiplin hapsine ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir. (m. 60/1, 203/3)
Şüpheliye yer gösterme işlemini Cumhuriyet savcısının yaptırabileceğini hükme bağlayarak (m. 85) yer göstermenin hukuki niteliğinin keşifle aynı olduğunu ortaya koymuştur.
Şartlar gerçekleşmedikçe yakalama gözlem altına alma veya tutuklama yapılamayacağını ifade eden kişi hürriyeti ve güvenliği korunarak; Tutuklama nedenleri azaltılıp yeniden düzenlenerek, tutuklama nedenleri varsayılabilecek haller katalog şeklinde belirtilmiştir (m. 100)
Adlî kontrol müessesesi getirilmiştir (m. 109 ilâ 115) tutuklama sebeplerinin varlığı halinde, üst sınırı üç yıl veya daha az hapis cezasını gerektiren bir suç sebebiyle yürütülen soruşturmada, adlî kontrol altına alınmasına karar verilebilecektir.
Adlî kontrole ilişkin hükümlerde güvenceye yer verildiğinden, 1412 sayılı Kanunda düzenlenmiş olan, tutuklunun kefâletle salıverilmesine ilişkin hükümler CMK’na alınmamıştır.
Arama ve elkoyma işlemlerinin hâkim kararı üzerine veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının Cumhuriyet savcısına ulaşılamadığı hallerde ise konutta, işyerinde ve kamuya açık olmayan kapalı alanlarda arama hardiç kolluk amirinin yazılı emirleri ile kolluk görevlileri tarafından yapılabileceği kabul edilmiş, kolluk amiri veya görevlilerine bu konuda doğrudan herhangi bir yetki verilmemiştir (m. 119/1, 127/3)
Şüpheli veya sanığın ve diğer kişilerin beden muayenesi ve vücudundan örnek alınması, kadının muayenesi, moleküler genetik incelemeler ve fizik kimliğin tespiti, (md. 75 ilâ 82) hakim kararına ve istisna olarak sayılan gecikmesi sakıncalı kolay işlemler C. Savcısının yazılı emrine bağlanarak kolluğun bu konularda doğrudan bir yetkisi olmadığı bildirilmiştir.
Koruma tedbirleri kapsamında yeni müesseseler getirilmiştir. Bazı suçlarla ilgili olarak taşınmazlara, hak ve alacaklara elkoyma (m. 128), Belli suçlar yönünden şirket yönetimi için kayyım tayini (m. 133), Bilgisayarlarda, bilgisayar programlarında ve kütüklerinde arama, kopyalama ve elkoyma (m. 134), İletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması (m. 135), Tesadüfen elde edilen delillerin akibeti(m. 138), Gizli soruşturmacı görevlendirilmesi (m. 139), Teknik araçlarla izleme (m.140), konuları düzenlenmiştir.
Koruma tedbirleri nedeniyle Daha önce, 466 sayılı Kanunda düzenlenmiş olan tazminata dair esas ve usuller düzenlenmiştir (m. 141-144) devletin kişilere ödeyeceği tazminat miktarınıne belirlenmesinde, tazminat hukukunun genel kuralları uygulanacaktır.
Belli ölçüde mecburi müdafi sistemi kabul edilmiştir (m. 150) Şüpheli veya sanık, müdafi seçebilecek durumda olmadığını beyan ederse, istemi hâlinde, onsekiz yaşını doldurmamış ya da sağır veya dilsiz veya kendisini savunamayacak derecede malûl olur ve bir müdafii de bulunmazsa ve Üst sınırı en az beş yıl hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmada istem aranmaksızın bir müdafi görevlendirilecektir.
Suç mağdurlarının yargılama sırasında bir kez daha mağdur olmasının önüne geçmek amacıyla sanıklara tanınan hakların önemli bir kısmına da tanınmış, ayrıca mağdurlara özgü, Delillerin toplanmasını isteme, Cumhuriyet savcısından belge örneği isteme, üncü maddeye uygun olmak koşuluyla vekiline soruşturma belgelerini ve elkonulan eşyayı inceletme (m153), kovuşturmaya yer olmadığı kararına itiraz hakkını kullanma; Duruşmadan haberdar edilme, Kamu davasına katılma,Tutanak ve belgelerden vekili aracılığı ile örnek isteme, Tanıkların davetini isteme, kanun yollarına başvurma gibi koruyucu hükümlere yer vermiştir. Suçun mağduru ile şikâyetçiye, vekili yoksa baro tarafından kendisine avukat atanmasını isteme gibi yeni haklar tanınmıştır (m. 234). Mağdur, onsekiz yaşını doldurmamış, sağır veya dilsiz ya da meramını ifade edemeyecek derecede malûl olur ve vekili bulunmazsa, istemi aranmaksızın bir vekil görevlendirilir
Soruşturmanın gizliliği açıkça hükme bağlanmış (m. 157) ve gizliliği ihlâl edenler hakkında, 5237 sayılı yeni TCK’nda cezaî müeyyide öngörülmüştür.
Adlî kollukla ilgili düzenlemeler yapılmıştır (md. 164-167) soruşturma işlemleri, Cumhuriyet savcısının emir ve talimatları doğrultusunda öncelikle, adlî görevlere ilişkin emirleri yerine getirecek olan adlî kolluğa yaptırılacaktır
Kovuşturma mecburiyeti ilkesi; hukuk devleti ilkesinin fiilen yerleşmesine paralel olarak yumuşatılmış, Takdirilik ilkesi gereğince belli hâllerde Cumhuriyet savcısına kamu davasını açmada takdir yetkisi getirilmiştir. Cezanın ortadan kaldırılmasını gerektiren şahsî sebep olarak etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasını gerektiren koşulların ya da şahsî cezasızlık sebebinin varlığı halinde Cumhuriyet savcısı kamu davasını açmayabilecektir (m.171). bu yöndeki kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlara karşı başvurulabilen itiraz yoluna da gidilemeyecektir (m.173/5).
Kovuşturmaya yer olmadığına dair karara itirazın reddedilmesi halinde; Cumhuriyet savcısının, yeni delil varlığı nedeniyle kamu davasını açabilmesi, itiraz dilekçesi hakkında karar vermiş olan ağır ceza mahkemesi başkanının bu hususta karar vermesine bağlanmıştır. (m. 173/6)
İddianamenin iadesi müessesesi düzenlenmiştir (m.174)
Doğrudan soru yöneltmeyle (çapraz sorgu) ilgili hükümlere yer verilmiştir (m. 201). Cumhuriyet savcısı, müdafi veya vekil sıfatıyla duruşmaya katılan avukat; sanığa, katılana, tanıklara, bilirkişilere ve duruşmaya çağrılmış diğer kişilere, duruşma disiplinine uygun olarak doğrudan soru yöneltebileceklerdir.
Yeni CMK’nda yeni kavramlar kullanılmıştır. “davetiye” yerine “çağrı kâğıdı”, “ihzar müzekkeresi” yerine “zorla getirme kararı”, “yakalama müzekkeresi” yerine “yakalama emri”, “duruşmadan vareste tutulma” yerine “duruşmadan bağışık tutulma” ibareleri kullanılmıştır.
Eski uygulamadaki bazı kurumlar kaldırılmıştır. Şahsî dava ve şahsî hak davası, ceza kararnamesi, yasaklanmış; memnu hakların iadesi, acele itiraz ve karar düzeltme yolu kaldırılmıştır.
Kaçaklar dışındaki kişiler bakımından gıyabî tutuklama müessesesi kaldırılmıştır.İtirazlarda da tutuklamanın devamı kararı yüze karşı verilecektir.
Maddî ceza hukukuna ilişkin hükmü, 5237 sayılı yeni TCK’nda düzenlenmiş olan Uzlaşma kurumunun nasıl uygulanacağına dair usul ve esaslar belirlenmiştir. (m. 253- 255)
Duruşmanın sona ermesi ve hüküm (m. 223) ile Hükmün gerekçesinde gösterilmesi gereken ve hüküm fıkrasının içereceği hususlar ayrıntılı olarak düzenlenmiştir (m. 230-232) Hükmün başına, "Türk Milleti adına" verildiği yazılır.
Duruşmada hazır bulunan sanığa başvurabileceği kanun yolları, süresi ve merciinin bildirileceği açıkça hükme bağlanmıştır (m. 231, 232)
Kaçakların yargılanması hakkında önemli ve yeni düzenlemeler getirilmiştir (m. 247, 248)
Bazı suçlara ilişkin özel muhakeme kuralları getirilmiştir (m. 250- 252) Kaldırılan 1412 sayılı CMUK’na 5190 sy. K. ile eklenen 394/a ilâ 394/d madde hükümleri, 5237 sy. yeni TCK’ndaki suçlarla ilgili düzenlemelerle de uyumu sağlanarak, Kanunda Beşinci Kitap Dördüncü Bölümde “Bazı Suçlara İlişkin Muhakeme” başlığı altında düzenlenmiştir.
Bölge Adliye Mahkemeleri kurularak iki dereceli denetim sistemi getirilmiş(m. 272-285). ve Yargıtayın yalnızca hukuki denetim yaparak içtihat mahkemesi haline gelmesinin yolu açılmıştır
Mahkeme ile ilgili tebligat işlerinin doğrudan mahkeme tarafından yapılması (m. 36) ve soruşturma ve kovuşturma sırasında Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından yazılı olarak istenilen bilgilere on gün içinde cevap verilmesi zorunluluğu (m. 332) kabul edilerek adaletin işleyişi hızlandırılmıştır
Tüzel kişilerin soruşturmada ve kovuşturmada temsiline dair düzenlemeler yapılmıştır (m. 249)
A İ H Mahkemesi kararları nedeniyle, A İ H Sözleşmesinin 6. Md. paralelinde CMK m.311/f hükümlü lehine yargılamanın yenilenmesi getirilerek Sözleşme veya eki protokollerin hükümlerinin iç hukuka yansıtılması sağlanmıştır.
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol puff
Geri
Üst