5271 sayılı (Yeni) Ceza Muhakemesi Kanunu

Asi Ruh

Kayıtlı Üye
5271 sayılı (Yeni) Ceza Muhakemesi Kanunu

YASA YOLLARI

GİRİŞ :

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun ereği; sosyal düzenin korunması ile bireyin hak ve özgürlüklerine saygı arasında bir denge kurulması suretiyle, yeterli ve hukuken geçerli kanıtlarla suçun maddi öğesini aydınlatmak, gerçeği ortaya çıkarmak ve yasa yollarının açık bulunduğu dürüst yargılama ilkesine uyarak doğru ve adil yaptırımlara hükmedilmesini sağlamaktır.
Mahkeme ve hakim kararlarında hukuka aykırılık ve yanlışlık varsa giderilmesi, taraflarda ve toplumda güven duygusunun yerleşip pekişmesi, anılan kararlara karşı yasa yollarının açık bulunmasıyla olanaklıdır. Bu aynı zamanda adil yargılama ilkesinin en önemli öğelerinden birini oluşturmaktadır.

GENEL HÜKÜMLER (Madde 260-266)

Yasa yollarına başvurma hakkı; Cumhuriyet savcısı, şüpheli veya sanık, şüpheli veya sanığın yasal temsilcisi ve eşi, davaya katılan, katılma istemi karara bağlanmamış veya reddedilmiş olan, katılan sıfatını alabilecek biçimde suçtan zarar görmüş olup da duruşmadan haberdar edilmemiş bulunan ve bunların kanuni temsilcileri için yasa yolları açıktır.
Cumhuriyet savcısı görevli olduğu mahkeme ile bu mahkeme kapsamındaki hakim kararlarına karşı yasa yoluna başvurabilir. Ayrıca asliye ceza mahkemesi Cumhuriyet savcılarının, mahkemenin yargı çevresindeki sulh ceza mahkemelerinin, ağır ceza mahkemelerinin Cumhuriyet savcılarının, ağır ceza mahkemesinin yargı çevresindeki asliye ve sulh ceza mahkemelerinin, bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet savcılarının, bölge adliye mahkemelerinin kararlarına karşı yasa yollarına başvurabilecekleri kabul edilmiştir.
Cumhuriyet savcısı yasa yoluna şüpheli veya sanık yararına da başvurabilir. Cumhuriyet savcısınca şüpheli veya sanık aleyhine yasa yoluna gidilen karar, bunu inceleyen mahkeme veya hakim tarafından istekle bağlı olmaksızın onların yararına bozulabilir, değiştirilebilir. Bu durum katılanın başvurusunda da geçerlidir. Ancak, Cumhuriyet savcısının yasa yoluna başvurusu şüpheli veya sanığın yararına ise, karar aleyhe bozulamaz ve değiştirilemez.
Şüpheli veya sanığın yasal temsilcisi ile eşi ve davaya katılan, katılma istemi karara bağlanmamış veya reddedilmiş olan veya suçtan zarar gördüğü halde duruşmadan haberdar edilmeyenin yasal temsilcisi de ayrıca ve kendiliklerinden yasa yollarına başvurabilirler.
Şüpheli, sanık ve davaya katılan tarafından vekil edilen veya mahkemenin istemiyle baro tarafından atanan avukat, anılanların açık isteklerine aykırı olmamak koşuluyla yasa yollarına başvurabileceklerdir.
Yasa 263. maddesindeki düzenlemeyle; tutuklu bulunan şüpheli veya sanığın yasa yollarına başvurusunu kolaylaştırmak, bunun zamanında yapılıp yapılmadığı, sürelerin kesilip kesilmediği konusundaki duraksamaları ortadan kaldırmak istemiştir. Buna göre, tutuklu şüpheli veya sanık, tutuklu bulunduğu kurum müdürü veya kararı veren mahkeme katibine sözlü bildirimde bulunabilir veya dilekçe verebilir. Her iki durumda da başvuru bir tutanakla saptanır, gerek tutukevinde ve gerekse mahkeme kaleminde ilgili deftere yazılır. Tutanağın bir örneği tutukluya verilir. Bu işlemlerin yapılmasıyla yasa yolları için belirlenen süreler kesilmiş olur.
Kabulü gerekli bir başvuruda, yasa yolunun veya inceleyip karar vermeye yetkili hakim veya mahkemenin belirlenmesinde yanılgı; şüpheli veya sanık, eşi, yasal temsilcisi, katılan, katılanın yasal temsilcisi ve bunların avukatları yönünden istemi hükümsüz kılmaz. Yasa yoluna ilişkin istemin yapıldığı hakim veya mahkeme, bekletmeksizin yetkili ve görevli hakim veya mahkemeye iletir.
Cumhuriyet savcıları yasa yolunu ve inceleyecek hakim veya mahkemeyi doğru olarak belirtmek zorundadırlar. Bu konudaki Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 22. 1. 1962 gün ve 2/1 sayılı kararı yürürlülüğünü sürdürmektedir.
Yasa yollarına başvurma hakkı olanlar, kuşkusuz bu hakkı kullanmayabilirler ve karar Yasada belirtilen sürenin dolmasıyla kesinleşir. Yasa, başvuru hakkından önceden vazgeçmeyi benimsememiş, 266. maddede yalnızca geri almayı düzenlemiştir. Buna göre, yasa yoluna başvurulduktan sonra, karar verilinceye kadar vazgeçilebilecek, başvuru geri alınabilecektir.
Cumhuriyet savcısı, şüpheli veya sanık yararına veya ona karşı yasa yollarına gidebileceğinden bunu başvurusunda açıkça belirtmesi gereklidir. Belirtmemişse, halen de yürürlülüğünü koruyan Y. İ.B.K.’nun 17. 12. 1930 gün ve 26/32 sayılı kararı ışığında başvuru şüpheli veya sanığın yararına sayılır. Cumhuriyet savcısı şüpheli veya sanığa karşı istemini kendiliğinden geri alabilir. Ancak, yararına başvurudan vazgeçmesi şüpheli veya sanığın kabul etmesi koşuluyla olanaklıdır.
Katılan, şüpheli veya sanık ile 262. maddeye göre yasa yoluna başvurabileceklerin avukatı (vekili veya müdafii), vekaletnameyle verilmiş açık yetkileri varsa yasa yoluna başvuruyu geri alabilirler.
Yasanın 150. maddesinin 2. fıkrası gereğince “şüpheli veya sanık on sekiz yaşını doldurmamış ya da sağır veya dilsiz veya kendini savunamayacak derecede malul olur ve bir müdafii de bulunmazsa istemi aranmaksızın bir müdafi görevlendirilir.” Bu görevlendirme kendilerini yeterince savunamayacakları gerekçesine dayalı olduğundan; yararlarına yasa yoluna başvurulduğunda veya başvurulan yasa yolundan vazgeçildiğinde şüpheli veya sanık ile müdafiinin iradesi çelişirse, müdafiin iradesi geçerli sayılacaktır.

OLAĞAN YASA YOLLARI

1- İTİRAZ (Madde 267-271)

Yasa, olağan (adi) veya acele itiraz ayrımına yer vermemiştir. Tüm hakim kararlarıyla Yasanın gösterdiği hallerde mahkeme kararlarına karşı itiraz yoluna başvurulabilir.
İtiraz, kararın açıklanması veya tebliğinden itibaren, Yasa süre bakımından ayrıca hüküm koymamışsa yedi gün içinde kararı veren hakim veya mahkemeye dilekçeyle veya tutanağa geçirilmek koşuluyla zabıt katibine bildirimde bulunmak suretiyle yapılabilir. Tutanakla saptanan bildirim ve imzayı mahkeme başkanı veya hakim onaylar. Tutuklu bulunan şüpheli veya sanık bu başvuruları tutukevi müdürünü de yapabilir.
Hakim veya mahkeme, itirazı yerinde görürse kararını düzeltir. İtirazı yerinde görmezse en çok üç gün içinde, itirazı inceleyecek mahkeme veya hakime yollar.
İtiraz, kararın yerine getirilmesini geri bırakmaz. Ancak, kararına itiraz edilen veya itirazı inceleyecek olan mahkeme veya hakim geri bırakılmasına karar verebilir.
İtirazı inceleyecek hakim veya mahkeme, yazıyla yanıt verebilmesi için itirazı Cumhuriyet savcısı ve karşı tarafa bildirebilir. Ayrıca konu hakkında araştırma ve inceleme yapabilir, yaptırabilir.
Kural olarak belgeler üzerinde ve duruşmasız inceleme yapılarak karar verilir. Ancak, gerekli görüldüğünde Cumhuriyet savcısı ve müdafi veya vekil dinlenir. İnceleyen hakim veya mahkeme, itirazı yerinde bulursa kararı kaldırır ve itiraz konusu hakkında kendisi karar verir. Kararın araştırma, inceleme ve değerlendirme için zorunlu sürenin sonunda gecikmeksizin, “mümkün olan en kısa sürede” verilmesi gerekir.
İtiraz üzerine verilen kararlar kesindir. Ancak, inceleyen hakim veya mahkemece ilk kez verilen tutuklama kararına karşı itiraz yolu açık tutulmuştur.

2- İSTİNAF (Madde 272- 285)

Yasa, ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlere karşı ilke olarak ve yalnızca istinaf yolunu açık tutmuştur. Adli yargı ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlerin doğrudan temyizi olanaklı değildir.
On beş yıl ve daha fazla hapis cezasına ilişkin hükümler bölge adliye mahkemelerince kendiliğinden incelenir.
İstinaf incelemesi, başvuru hakkına sahip olanın hükmün açıklanması veya tebliğinden itibaren yedi gün içinde, hükmü veren mahkemeye dilekçe vermesi veya zabıt katibine sözlü bildirimde bulunmak suretiyle yapılır. Tutuklu sanık bu başvuruları, tutuklu bulunduğu kurum müdürüne de yapabilir.
Asliye ceza mahkemelerinde görevli Cumhuriyet savcıları, bu mahkemenin yargı çevresindeki sulh ceza mahkemesinin, ağır ceza mahkemelerinin Cumhuriyet savcıları da, ağır ceza mahkemesinin yargı çevresindeki asliye ve sulh ceza mahkemelerinin hükümlerine karşı, gerekçeli kararın o yer Cumhuriyet başsavcılığına geliş tarihinden itibaren yedi gün içinde istinaf yoluna başvurabilirler.
Sanık veya katılanın istinaf yolu ile ilgili dilekçe veya tutanağa geçirilen sözlü bildirimlerinde başvuru nedenlerini göstermemiş olmaları inceleme yapılmasına engel değildir. Hükme karşı istinaf yolunun açık ve başvuranın buna hakkının olması inceleme için yeterlidir. Ancak, Cumhuriyet savcılarının yazılı istemlerinde başvuru nedenlerini gerekçeleriyle birlikte ve açıkça göstermeleri zorunludur.
Sanık, yokluğunda verilen ve aleyhine olan hükümlerle ilgili olarak Yasanın 41, 42. maddelerinde belirtilen süre ve koşullara uyarak eski hale getirme isteğinde bulunabilir. Eski hale getirme istemiyle birlikte istinaf başvurusunun da yapılması gerekir. İstinaf istemiyle ilişkili işler, eski hale getirme istemi hakkında karar verilinceye kadar ertelenir. Önce eski hale getirme istemi, buna göre de istinaf başvurusu karara bağlanır.
Süresi içinde yapılan ve geçerli olan istinaf başvurusu hükmün kesinleşmesini önler.
Hükmün gerekçesi tümüyle tutanağa geçirilmemişse, Yasanın 232. maddesi uyarınca hüküm fıkrasının açıklanmasından itibaren on beş gün içerisinde dosyasına konulur. Mahkemece yazılıp dosya içerisine konulan gerekçeli karar, istinaf yoluna başvurulduğunun öğrenilmesini izleyen yedi gün içinde ilgiliye tebliğ olunur.
Hükmü veren mahkeme, istinaf isteminin yasal süreden sonra yapıldığını, hükme karşı istinaf yoluna başvurulamayacağını, başvuranın buna hakkı olmadığını saptarsa dilekçenin reddine karar verir. Karar ilgiliye tebliğ olunur.
Cumhuriyet savcısı veya taraf, ret kararının tebliği üzerine yedi gün içinde bu konuda bir karar verilmesini bölge adliye mahkemesinden isteyebilir. Bu istek hükmün infazını erteletemez. Bölge adliye mahkemesinin vereceği karar kesindir.
İlk derece mahkemesi ret nedeni bulunmayan istinaf dilekçesi veya bildiriminin bir örneğini Cumhuriyet savcısı veya karşı tarafa tebliğ eder. Tebligatı alan buna yedi gün içinde yazıyla yanıt verebilir. Sanık bu konuda tutanak düzenlenmek üzere zabıt katibine sözlü bildirimde bulunabilir. Tutuklu sanık yanıtı ile ilgili olarak tutuklu olduğu kurum müdürüne de başvurabilir.
Yanıtlar verildikten veya yasal süre bittikten sonra dava dosyası yerel Cumhuriyet savcılığı kanalıyla bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet başsavcılığına yollanır.
Bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet başsavcılığınca önce, varsa tebligata ve belge, kanıtlara ilişkin eksiklikler giderilir. Yazılı düşünceyi içeren tebliğname ekinde dosya incelenmek veya duruşma yapılmak üzere bölge adliye mahkemesi ceza dairesine verilir. Tebliğname, dairece ilgililere tebliğ olunur.
Bölge adliye mahkemesi ceza dairesi, gelen dosyayı öncelikle yetki yönünden inceler, yetkili olmadığını saptarsa dosyayı zaman yitirmeksizin vereceği yetkisizlik kararı ile yetkili bölge adliye mahkemesine yollar. Yetkili ise bu kez de başvurunun süresinde yapılıp yapılmadığını, kararın istinaf yoluyla incelenebilir olup olmadığını, başvuranın buna hakkı bulunup bulunmadığını araştırır. Bunların yanıtı olumsuz ise, işin esasına girmeden istinaf başvurusunun reddine karar verir.
Ön inceleme sonunda yetkisizlik veya istinaf başvurusunun reddi kararı verilmeyen dava dosyaları esastan incelenir. İlk derece mahkemesinin kararının usul ve esas yönünden eksiksiz, hukuka uygun olduğu belirlendiğinde; istinaf başvurusunun esastan reddine, Yasanın 289. maddesinde sayılan hukuka kesin aykırılık hallerinin bulunması durumunda: hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden incelenmek ve hüküm verilmek üzere hükmü bozulan ilk derece mahkemesine veya kendi yargı çevresindeki uygun bir başka ilk derece mahkemesine yollanmasına karar verilir.
Bölge adliye mahkemesince yalnızca hukuka kesin aykırılık hallerinde bozma kararı verilebilir. Bu bozma kararına karşı ilk derece mahkemesinin direnme hakkı yoktur. İtiraz ve temyize ilişkin hükümler saklı kalmak koşuluyla anılan kararlara karşı herhangi bir yasa yolu öngörülmemiştir.
Bölge adliye mahkemesi, dosya üzerinde incelemeyle karar verebileceği gibi incelemenin duruşmalı yapılmasını zorunlu gördüğünde, duruşmayı kısmen veya tamamen yineleyebilir. Gerekli önlemleri aldıktan sonra ilk derece mahkemesinin kararını kaldırarak davanın yeniden görülmesine karar vererek duruşma hazırlığı işlemlerine başlar. Duruşma hazırlığı başkan veya görevlendireceği üye tarafından yapılır. Duruşma günü saptanır ve gerekli çağrılar yapılır.
Duruşma açılmasına kendi başvurusu üzerine karar verilen tutuksuz sanığa yapılacak çağrıda, duruşmaya gelmediği takdirde davanın reddine karar verileceği belirtilir.
Duruşma hazırlığı aşamasında,davanın bir duruşmada sonuçlandırılmasını sağlamak amacıyla tanıkların, bilirkişilerin dinlenilmelerine ve keşif yapılmasına karar verilebilir.
Bölge adliye mahkemesinde duruşma Yasanın öngördüğü genel hükümlere göre başladıktan sonra, görevlendirilen üyenin inceleme raporu ve ilk derece mahkemesinin gerekçeli hükmü okunur. İlk derece mahkemesinde saptanan tanık anlatımlarını içeren tutanakların, bilirkişi raporlarının ve duruşma hazırlığı aşamasında aynı doğrultudaki işlemler ile yapılan keşfe ilişkin tutanağın okunulmasıyla yetinmek olanaklıdır. Ancak, dinlenilmesi gerekli görülen tanık ve bilirkişiler çağrılıp duruşmada dinlenirler. Bunlar dışında ilke olarak Yasanın duruşmaya ve karara ilişkin genel hükümleri bölge adliye mahkemesince de uygulanır.
İlk derece mahkemesinin hükmüne karşı, sanık, müdafii ile eşi, yasal temsilcisi veya bunların avukatları ve Cumhuriyet savcısı tarafından sanık yararına istinaf yoluna başvurulmuşsa, bölge adliye mahkemesince verilecek yeni hükümle belirlenecek sonuç ceza, ilkinden daha ağır olamaz. Kuşkusuz bu kural, cezanın türü ve süresi bakımından geçerlidir. Suçun niteliğine etkisi yoktur.
Öncede vurgulandığı gibi, ilk derece mahkemelerinin hükümlerine karşı yalnızca istinaf yolu kabul edilmiştir. Bu nedenle Yasanın 285. maddesinde; (5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 18. maddesinin 4. fıkrası hükmü hariç) yasalarda temyiz edilebileceği veya haklarında Yargıtay’a başvurulabileceği açıklanan ve bölge adliye mahkemelerinin görev alanına giren karar ve hükümlere karşı istinaf yoluna gidilebileceği belirtilmiş, böylece uygulamada doğabilecek duraksamalar giderilmek istenmiştir.


3-TEMYİZ (Madde 286-307)

Yasanın 272. maddesinin 3. fıkrasında kesin olduğu belirtilen hükümlerle ilgili olarak istinaf yoluna başvurulamayacağından; bölge adliye mahkemesinin hukuka kesin aykırılık nedeniyle verdiği bozma kararına karşı 284. madde gereğince direnme kararı verilemeyeceğinden; bu kararlara ve 286. maddenin 2. fıkrasında sayılan hallerde, ilk derece mahkemesinin hükümleri bölge adliye mahkemesinin kararıyla kesinlik kazanacağından; anılan kararlara karşı temyiz yoluna gidilemez.
286. maddenin 2. fıkrası gereğince bölge adliye mahkemesinin kararıyla kesinleşecek ilk derece mahkemesi hükümleri şunlardır:
a) Beş yıl veya daha az hapis cezası ile tutarı ne olursa olsun adli para cezalarına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararlar temyiz olunamaz.
İlk derece mahkemesinin beş yıldan fazla hapis cezasıyla ilgili istinaf başvurusunun reddi kararı temyiz edilebilir.
b) İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıla kadar (beş yıl dahil) hapis cezası ile ilgili olarak, bölge adliye mahkemesince (kısmen veya tamamen) yargılama yapılıp verilen ve ilk derece mahkemesi kararındaki cezayı artırmayan hükümler de temyiz olunamaz. Bunun için, eylemin niteliğini değiştirse de cezayı artırmamış olması gerekir. Diğer bir anlatımla; bölge adliye mahkemesi aynı veya daha az hapis cezasına hükmetmiş olmalıdır.
Bölge adliye mahkemesi, ilk derece mahkemesinin kararındaki cezayı artırmışsa,
artırılan ceza beş yıldan az da olsa ve ilk derece mahkemesinin beraat kararı kaldırılıp bölge adliye mahkemesince hapis cezasına veya hapis cezası kaldırılıp beraata hükmolunması durumunda temyiz yolu açıktır.
c) 5235 sayılı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görevleri Ve Yetkileri Hakkında Kanunun 10. maddesine göre, iki yıla kadar hapis ve bunlara bağlı adli para cezaları ile bağımsız olarak hükmedilecek adli para cezaları ve güvenlik tedbirlerine ilişkin hükümlerin uygulanması sulh ceza mahkemesinin görevindedir. Sulh ceza mahkemelerinin hükümleriyle ilgili bölge adliye mahkemelerinin her türlü kararı temyiz olunamaz.
Cezanın artırılması, eksiltilmesi, suç niteliğinin değiştirilmesi, beraatın mahkumiyete veya mahkumiyetin beraata çevrilmesi durumlarında da temyiz yolu açık değildir.
d) Sulh ceza mahkemeleri ayrık, diğer ilk derece mahkemelerinden verilen adli para cezasını gerektiren suçlarda; ilk derece mahkemesince belirlenen suç niteliğini değiştirmeyen bölge adliye mahkemesi kararları da temyiz edilemez.
Bölge adliye mahkemesince suç niteliği değiştirilmişse temyiz yolu açık olacaktır.
e) İlk derece mahkemesinin yalnızca kazanç veya eşya zoralımına veya bunlara yer olmadığına ilişkin kararını değiştirmeyen bölge adliye mahkemesi kararı temyiz edilemez.
Bölge adliye mahkemesi, ilk derece mahkemesinin bu konuda verdiği kararı değiştirmişse temyiz yolu açıktır.
f) On yıl ve daha az hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar nedeniyle ilk derece mahkemesinin beraat kararıyla ilgili istinaf başvurusunun esastan reddi veya bölge adliye mahkemesince aynı doğrultudaki beraat kararına karşı temyiz yolu öngörülmemiştir.
On yıldan daha çok hapis cezasını gerektiren suçlarla ilgili aynı doğrultudaki esastan ret veya beraat kararı temyiz olunabilir.
g) İlk derece mahkemesinden verilen davanın düşmesine, ceza verilmesine yer olmadığına, güvenlik tedbirlerine ilişkin bölge adliye mahkemelerinin istinaf başvurusunun esastan reddi veya aynı doğrultudaki hükmü temyiz edilemez.
İlk derece mahkemesinin hükmü ile bölge adliye mahkemesinin hükmü farklı ise temyiz yolu açıktır.
h) Önceki bentlerde yer alan sınırlar içinde kalmak koşuluyla ceza veya kararlardan birden çoğunu içeren ilk derece mahkemesinin hükmüyle uyumlu bölge adliye mahkemesi kararları da temyiz olunamaz.
Bölge adliye mahkemesinin bunlar dışında kalan hükümleri, hükümden önce verilip hükme esas oluşturan veya başkaca yasa yolu öngörülmemiş olan kararlarla birlikte temyiz olunabilir.
Temyiz başvurusu, ancak hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayandırılabilir. Hukuk kuralının eksik veya yanlış uygulanması veya hiç uygulanmaması, hukuka aykırılık oluşturur. Kanıtların hatalı değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumunu ve eylemin gerçek niteliğinin belirlenmesini etkiliyorsa, bu da hukuka aykırılıktır. Yasa “kanuna aykırılık” yerine bilinçli olarak daha geniş ve amaca uygun bulunan “hukuka aykırılık” terimine yer vermiştir. “Hukuk kuralı” deyimi; temel hukuk ilkelerini, yazılı olan ve olmayan hukuk kurallarını, yargılama hukukuna ilişkin kurallarla maddi hukuka ilişkin kuralların tümünü kapsar.
Yasanın 289. maddesinde “kesin temyiz” veya “kesin bozma” nedenleri de denilen hukuka kesin aykırılık halleri gösterilmiştir.
Hukuka kesin aykırılık halleri ;
a) Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması.
b) Hakimlik görevini yapmaktan kanun gereği yasaklanmış hakimin hükme katılması.
c) Geçerli şüphe nedeniyle hakkında ret istemi öne sürülmüş olup da bu istem kabul
olunduğu halde hakimin hükme katılmasa veya istemin kanuna aykırı olarak reddedilip hakimin hükme katılması.
d) Mahkemenin kanuna aykırı olarak davaya bakmaya kendini görevli veya yetkili
görmesi.
e) Cumhuriyet savcısı veya duruşmada kanunen hazır bulunması gereken diğer kişilerin yokluğunda duruşma yapılması.
f) Duruşmalı olarak verilen hükümde açıklık kuralının ihlal edilmesi.
g) Hükmün 230 uncu madde gereğince gerekçeyi içermemesi.
h) Hüküm için önemli olan hususlarda mahkeme kararı ile savunma hakkının sınırlandırılmış olması.
i) Hükmün hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delile dayandırılması.
Bunlar varsa, aykırılığın hükme etki ettiğinin kabulü ve hükmün bozulması zorunludur.
Diğer yönden; Cumhuriyet savcısı gerçeğin araştırılması ereğine yönelik olmayan, kamu yararına ilişkin bulunmayan ve yalnızca sanık yararına yer verilmiş bir hukuk kuralının uygulanmaması, eksik veya yanlış uygulanması nedeniyle hükmün sanık aleyhine bozulması için temyiz yoluna başvuramaz.
Temyiz incelemesi, on beş yıl ve daha fazla hapis cezalarına ilişkin hükümler de dahil, ancak temyize yetkisi olanın başvurusu üzerine yapılabilir.
Temyiz istemi, hükmün yüze karşı açıklanmasından veya yoklukta verilmişse tebliğden itibaren yedi gün içinde bölge adliye mahkemesi ceza dairesine dilekçe verilmesi veya zabıt katibine sözlü bildirimde bulunulması şeklinde olur. Tutuklu sanık başvurusunu tutukevi müdürüne de yapabilir.
Sanık, yokluğunda ve aleyhine verilen hükümle ilgili olarak eski hale getirme isteğinde
bulunabilir. Eski hale getirme süresi içinde temyiz süresi de işleyeceğinden, eski hale getirme başvurusunda bulunulduğunda ayrıca temyiz isteminin de belirtilmesi gerekir.
Süresi içinde yapılan ve geçerli olan temyiz başvurusu hükmün tüm yönleriyle kesinleşmesini önler.
Duruşmada yalnızca hüküm fıkrası açıklanmışsa, hükmün temyiz edildiğinin bölge adliye mahkemesi ceza dairesince öğrenilmesi üzerine yedi gün içinde gerekçesinin Cumhuriyet savcısına ve taraflara tebliği gerekir. Yedi günlük süre 232. maddeye göre hükmün gerekçesinin yazılıp dosyaya konulmasından itibaren başlar.
Yasa ile istinaf yoluyla davanın hem maddi ve hem de hukuksal yönünün bölge adliye mahkemesinde tartışılıp karara bağlanacağı kabul edildiğinden Yargıtay yalnız hukuksal yönden denetim yapacaktır. Cumhuriyet savcısı veya taraflar, bu nedenle hükmün hukuksal yönüyle sınırlı olarak bozma nedenlerini temyiz dilekçesinde veya sözlü bildirimlerinde göstermek zorundadır. Temyiz nedenleri dilekçe veya bildirimde belirtilmemişse, yüze karşı açıklanan hükümlerde temyiz süresinin bitmesinden ve yoklukta verilmişse gerekçeli hükmün tebliğinden itibaren yedi gün içinde ek dilekçe vermek suretiyle bu nedenler bildirilebilir..
Cumhuriyet savcısı temyiz dilekçesinde, temyiz nedenleri yanında isteminin sanığa karşı veya yararına olduğunu da açıkça belirtmekle yükümlüdür.
Temyiz sanık tarafından yapılmışsa, ek dilekçeyi kendisi veya müdafii imzalayıp verebilir. Müdafii bulunmayan sanık, zabıt katibince tutanağa geçirilmek üzere temyiz nedenlerini sözlü olarak bildirebilir. Tutuklu sanık bu konudaki tüm başvurularını tutukevi müdürüne yapabilir. Sanığın yasal temsilcisi ve eşi bu haklardan ayrıca yararlanabilirler.
Hükmü temyiz edilen bölge adliye mahkemesi, başvurunun yasal sürede yapılıp yapılmadığını, hükmün temyiz yeteneği bulunup bulunmadığını, temyiz edenin buna yetkisi olup olmadığını inceler. Bu sınırlı inceleme sonunda; sürenin geçtiğini, hükmün temyiz edilemez olduğunu veya temyiz edenin buna hakkı bulunmadığını saptarsa temyiz dilekçesinin reddine karar verir. Karar ilgiliye tebliğ olunur. Cumhuriyet savcısı ve taraf, tebliği izleyen yedi gün içinde bu konuda bir karar verilmesini Yargıtay’dan isteyebilir. Ancak bu istek hükmün infazını ertelemez.
Bölge adliye mahkemesince verilen temyiz dilekçesinin reddi kararı doğruysa Yargıtay’ca bu karara karşı yapılan başvurunun reddine karar verilip dosya mahkemesine geri yollanır.Ret kararı yanlışsa, bu karar kaldırılıp hüküm esastan incelenir.
Ret nedeni bulunmayan temyiz dilekçesi veya tutanağa geçirilen sözlü bildirimin bir örneği, bölge adliye mahkemesi ceza dairesince Cumhuriyet savcısı veya karşı tarafa tebliğ olunur. Buna yedi gün içinde yazılı olarak yanıt verilebilir. Sanık zabıt katibine sözlü bildirimde bulunabilir. Tutuklu sanık başvurularını kurum müdürüne yapabilir. Sanığın eşi veya yasal temsilcisi de ayrıca bu haktan yararlanabilirler.
Yanıtlar verildikten veya öngörülen süre dolduktan sonra dava dosyası bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet başsavcılığı kanalıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na yollanır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca; varsa dosyadaki tebligat veya diğer belge eksiklikleri tamamlanır ve görüşünü içeren tebliğname ekinde görevli ceza dairesine iletilir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca düzenlenen tebliğname, hükmü temyiz etmeleri veya aleyhlerine sonuç doğurabilecek görüş içermesi halinde sanık veya müdafii ile katılan veya vekiline Yargıtay görevli ceza dairesince, ilgililerin dava dosyasından belirlenen son adreslerine tebliğ olunur. İlgili taraf tebliğden itibaren bir hafta içinde yazılı olarak yanıt verebilir.
Hükmü temyiz edilen bölge adliye mahkemesince, temyiz isteminin kabule değer olup olmadığı konusunda inceleme yapılıp 296. maddeye göre bir karar verilmesi gerektiği halde, bu inceleme yapılmadan dosya Yargıtay’a yollanmışsa, Yasa 298. maddeyle; bu durumda zaman ve emek kaybına yer bırakmamak için dosyanın mahkemeye geri yollanması yerine, temyiz isteminin kabule değer olup olmadığına Yargıtay’ca doğrudan karar verilmesi olanağı sağlamıştır. Yargıtay görevli dairesi, temyiz isteminin yasal süreden sonra yapıldığı veya hükmün temyiz yeteneğinin bulunmadığı, temyiz edenin buna yetkisi olmadığı yanında temyiz dilekçesi, tutanağa geçirilen sözlü bildirim veya ek dilekçe ve ek sözlü bildirimin temyiz nedenlerini içermediğini de saptarsa temyiz isteminin reddine karar verir.
Yargıtay’da temyiz incelemesi kural olarak dosya üzerinden yapılır. Ancak, on yıl veya daha fazla hapis cezasına ilişkin hükümlerin incelenmesi duruşmalı yapılabilir. Birden çok suç işlenmişse, her bir eylem için verilmiş ceza bu düzeydeyse duruşma istenebilir.Birden çok hapis cezasının toplanmasıyla belirlenen ceza esas alınmaz.
Duruşma istemek yetkisi yalnızca sanığa ve müdafiine tanınmıştır. Duruşma isteğinin temyiz dilekçesinde veya sonradan da olsa temyiz süresi içinde bildirilmiş olması gerekir. Yargıtay, hükmün süresinde temyiz edilmiş olması koşuluyla kendiliğinden de duruşmalı inceleme yapabilir. Duruşma günü sanığa ve müdafiine bildirilir. Sanık duruşmada hazır bulunabileceği gibi kendisini bir müdafi ile temsil ettirebilir. Sanık duruşmaya gelmez, müdafide yollamazsa inceleme duruşmasız yapılır. Tutuklu sanık duruşmaya katılma isteğinde bulunamaz.
Yargıtay’ca kendiliğinden veya sanık veya müdafiinin süresindeki istemiyle duruşma yapılmasına karar verildiğinde, hükmü temyiz etmiş olması koşuluyla katılan da duruşmaya çağrılır.
Yargıtay ceza dairesi başkanınca görevlendirilen üye veya tetkik hakimi tarafından dosya incelenerek hazırlanan rapor, duruşmadan önce üyelere açıklanır. Üyeler ayrıca dosyayı kendileri de inceler. Bu hususlar gerçekleştikten sonra duruşma açılır. Duruşmada Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı veya görevlendireceği Yargıtay Cumhuriyet savcısı hazır bulunur. Temyiz isteminde bulunana önce söz verilmek suretiyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı veya yerine görevlendirdiği savcı, sanık, müdafii, katılan ve vekili iddia ve savunmalarını açıklar. Son söz sanığa verilir.
Yargıtay, temyiz başvurusunda; maddi hukuk kurallarına aykırılık nedeniyle ileri sürülen hususlarla temyiz istemi yargılama hukukuna ilişkin kuralların uygulanmaması, eksik veya yanlış uygulanmasından dolayı yapılmışsa yalnızca bu konuları inceler.
Yargıtay temyiz olunan hükmün hukuka uygun olduğunu saptadığında temyiz isteminin esastan reddine karar verir. Temyiz edilen hükmün, temyiz başvurusunda gösterilmiş olan hukuka aykırılıkları içerdiğini belirler ve bunlar hükme etki edecek nitelikte olursa bozma kararı verilir. Hüküm, temyiz başvurusunda gösterilen nedenlerle bozulduğunda, ileri sürülmüş olmasa da saptanan diğer hukuka aykırılıklar da bozma kararında açıklanır. Bozmaya neden olan hukuka aykırılık, hükmün dayandırıldığı işlemlerden kaynaklanmışsa aynı zamanda bu işlemler de bozulur. Temyiz başvurusunda gösterilmemiş olsa da 289. maddede açıklanan hukuka kesin aykırılık nedenleri varsa hüküm mutlaka bozulur. Hükme etki edecek nitelikte olmayan hukuka aykırılıklar ve kimi önemsiz usul yanlışlıkları bozma nedeni sayılmasa da Yargıtay kararında belirtilir.
Bozma kararı ile bölge adliye mahkemesi hükmü ortadan kalkar. Mahkemenin temyize konu hükmü birden çok bölümden oluşmuş ve bunlardan bir veya birkaçı için ayrıca temyiz isteminin esastan reddine karar verilmemişse tümü bozulmuş sayılır.
Temyiz olunan hükmün, maddi hukuk veya yargılama hukukuna ilişkin kuralların uygulanmaması, eksik veya hatalı uygulanması durumunda Yargıtay’ca bozulması esastır. Ancak, bozma nedenleri bölge adliye mahkemesince yeniden yargılama yapılmasını gerektirmiyorsa, mahkemeye bırakılmış bir değerlendirme yetkisi söz konusu değilse 303. maddede sınırlı olarak sekiz bent halende açıklanan durumlarda Yargıtay davanın esasına hükmedebilir veya hukuka aykırılıkları düzeltebilir.
Yargıtay, temyiz isteğini esastan reddettiğinde, davanın esasına hükmettiği veya hükümdeki hukuka aykırılık düzeltildiğinde; dosya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı aracılığı ile bölge adliye mahkemesine, bölge adliye mahkemesi de kendisine ulaşmasından itibaren yedi gün içinde, bu mahkeme başsavcılığına verilerek ilk derece mahkemesine gönderilir. İnfaz ve gerekli işlemler ilk derece mahkemesince yerine getirilir.
Hüküm bozulduğunda dosya, aynı yolla incelenmek ve hüküm kurulmak üzere, hükmü bozulan veya diğer bir bölge adliye mahkemesine; hüküm, bölge adliye mahkemesinin hukuka aykırı olarak kendisini görevli veya yetkili kabul etmesi nedeniyle bozulmuşsa, dosya hükmü bozulan mahkeme yerine doğrudan görevli ve yetkili bölge adliye mahkemesine; 285. maddenin (1.) fıkrası ile 309. maddenin 4. fıkrasının (b) bendi uyarınca bozulan ilk derece mahkemesi kararları da hükmü veren ilk derece mahkemesine; yollanmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına verilir.
Yargıtay’da incelemenin duruşmalı yapıldığı durumlarda hükmün, duruşmanın sonunda açıklanması, ancak buna olanak bulunmadığı hallerde kararın, duruşmanın bitiminden itibaren yedi gün içinde verilmesi gerekir.
Bölge adliye mahkemesinin hükmü, cezanın belirlenmesinde hukuka aykırılık nedeniyle bozulmuş olup da bu hususların hükmü temyiz etmeyen veya temyiz istemi ret olunan diğer sanıklara uygulanması olanağı varsa, bu sanıklar da süresinde temyiz isteminde bulunmuş gibi bozmadan yararlanırlar. Böylece, aynı mahkemece ve aynı kararla hükümlendirilen, eylemleri arasında bağlantı bulunan sanıklar hakkında birbiriyle çelişen sonuçlar önlenmek istenmiştir.
Yargıtay’dan verilen bozma kararı üzerine davaya yeniden bakacak bölge adliye mahkemesi, duruşma günü belirleyerek taraflara çağrı yapar. Duruşmaya gelen taraflara bozmaya karşı diyeceklerini sorar. Katılan, vekili ile sanık, müdafii çağrı kağıdı tebliğ olunmasına karşın duruşmaya gelmez veya dosyada bilinen adreslerine tebligat yapılamazsa yokluklarında duruşma sürdürülerek dava bitirilir. Ancak, sanığa verilecek ceza bozmaya konu olan cezadan daha ağır ise, müdafii duruşmaya gelip görüşünü bildirmiş olsa bile, sanığın mahkemece (doğrudan veya istinabe yoluyla) dinlenmesi zorunludur.
Yargıtay ceza dairesinin bozma kararına karşı bölge adliye mahkemesinin direnme hakkı vardır. Ancak, direnme üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen karara uymak zorunludur.
Hüküm yalnız sanık, müdafii veya eşi, yasal temsilcisi ile bunların vekilleri tarafından veya onun yararına Cumhuriyet savcısınca temyiz edilmişse, yeniden verilecek ceza, önceden verilmiş cezadan daha ağır olamaz.

OLAĞANÜSTÜ YASA YOLLAR

1- YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISININ İTİRAZ YETKİSİ (Madde 308)

İstinaf kanun yolunun kabulüyle davanın gerek olay (maddi), gerekse hukuksal yönden bölge adliye mahkemesince gerektiğinde duruşma yenilenerek tartışılıp ilk derece mahkemesinin kararında varsa hatalar düzeltileceğinden; bölge adliye mahkemeleri ile Yargıtay kararlarına karşı karar düzeltme kurumuna Yasada yer verilmemiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, ceza dairelerinin kararlarına karşı; kendiliğinden veya ilgililerin başvurusu üzerine, hükümlü aleyhine ilamın kendisine verilmesinden itibaren otuz gün içinde gerek maddi ve gerekse usul hukukuna ilişkin nedenlerle Ceza Genel Kuruluna itiraz edebilir. İtiraz nedenlerinin açık ve gerekçesiyle birlikte yazılı olarak bildirilmesi gerekir. Sanık yararına itirazda süre yoktur.
İlgililer itiraz yetkisini kullanması için doğrudan veya yerel ve bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet savcıları aracılığı ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına başvurabilirler. Yerel ve bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet savcıları kendiliğinden istemde bulunabileceği gibi ilgililerin başvurusu üzerine de yazılı düşüncesini belirterek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına iletir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu itirazda ileri sürülen nedenlerle bağlı olmaksızın kararı usul ve esas yönünden inceler. Sanık aleyhine itirazın süresinde yapılmadığını, konunun itiraz edilebilir olmadığını saptarsa usulden ret kararı verir. Süresinde ve itiraz edilebilir olduğunu belirlediğinde esastan inceleyip; itirazı yerinde bulmazsa esastan ret kararı verir. İtiraz yerinde görülürse özel daire kararını kaldırır ve Genel Kurulun kabul ettiği nedenlere dayalı olarak karar verir.

2- YASA YARARINA BOZMA (Madde 309, 310)

Olağanüstü temyiz de denilen yasa yararına bozma yoluna, istinaf incelemesinden geçmeksizin kesinleşen ilk derece mahkemesi veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş bulunan bölge adliye mahkemesi kararlarındaki maddi veya usul hukukuna ilişkin aykırılıkların giderilmesi için başvurulabilir.
Adalet Bakanı, istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşen karar veya hükmün Yargıtay’ca bozulması istemini, yasal nedenlerini açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirir. Böylece yasanın eşit uygulanması ve (sanık aleyhine olmamak koşuluyla) hukuka aykırılıkların, toplum ve birey açısından hukuk (yasa) yararına giderilmesi amaçlanmıştır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, Adalet Bakanınca bildirilen nedenleri aynen yazarak karar veya hükmün bozulması istemini içeren yazısını Yargıtay ilgili ceza dairesine verir.
Yargıtay ceza dairesi ileri sürülen nedenleri yerinde görmezse istemin reddine karar verir. Yerinde görürse karar veya hükmü bozar.
5271 sayılı Yasa, 1412 sayılı Yasa ve Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu kararıyla belirlenen “davayı sonuçlandıran hükmün Yargıtay’ca bozulması durumunda esas hükmü veren mahkemece yeniden duruşma açılamayacağı” biçimindeki uygulamayı kısmen değiştiren düzenlemeye yer vermiştir.
Buna göre, bozma;
(1) Davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, kararı veren hakim veya mahkeme gerekli araştırma ve incelemeyi yapar, buna göre karar verir.
(2) Bir hükme ilişkin olup; (a) Mahkumiyet hükmünün davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma, kısıtlama sonucunu doğurmuş usul işlemlerine ilişkin ise, kararı veren hakim veya mahkeme yeniden yargılama yapar ve yargılama sonucuna göre, önceki mahkumiyetten daha ağır olmamak koşuluyla hüküm kurar. (b) Davanın esasını çözen, ancak mahkumiyet dışında kalan hükümlere ilişkin ise, aleyhe sonuç doğurmaz ve yeniden yargılama yapmayı gerektirmez. (c) Eğer hükümlünün cezasının kaldırılması veya daha hafif cezanın verilmesi gerekiyorsa Yargıtay bu konuda doğrudan karar verir.
5271 sayılı Yasayla getiren bir yenilik de şudur; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bir mahkumiyet hükmündeki cezanın kaldırılması veya hükümlüye daha hafif bir ceza verilmesi gerektiğini, Adalet Bakanının yaptığı başvuru dışında doğrudan veya uyarı üzerine öğrendiğinde yasa yararına kendiliğinden Yargıtay ilgili ceza dairesine başvurabilir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı bu yetkiyi, Adalet Bakanının aynı konuda bir isteminin bulunmaması koşulu ve cezanın kaldırılması veya daha az bir cezanın verilmesinin gerekmesi haliyle sınırlı olarak kullanabilir.
Yasa yararına başvuru üzerine verilen bozma kararlarına karşı direnilemez.

3- YARGILAMANIN YENİLENMESİ (Madde 311-323)

Yargılamanın yenilenmesi, kesinleşmiş hükümlere karışı kabul edilmiş olağanüstü bir yasa yoludur. Bu yolla hükümlerdeki maddi soruna ilişkin fiili hataların giderilebilmesine olanak sağlanmıştır.
Hükümlü yararına yargılamanın yenilenmesi nedenleri 311. maddenin 1. fıkrasında altı bent halinde gösterilmiştir:
a) Duruşmada kullanılan ve hükmü etkileyen bir belgenin sahteliği anlaşılırsa.
b) Yemin verilerek dinlenmiş olan bir tanık veya bilirkişinin hükmü etkileyecek
biçimde hükümlü aleyhine kasıt veya ihmal ile gerçek dışı tanıklıkta bulunduğu veya oy verdiği anlaşılırsa.
c) Hükme katılmış olan hakimlerden biri, hükümlünün neden olduğu kusur dışında,
aleyhine ceza kovuşturmasını veya bir ceza ile mahkumiyetini gerektirecek biçimde görevlerini yapmada kusur etmiş ise.
d) Ceza hükmü hukuk mahkemesinin bir hükmüne dayandırılmış olup da bu hüküm
kesinleşmiş diğer bir hüküm ile ortadan kaldırılmış ise.
e) Yeni olaylar veya yeni deliller ortaya konulup da bunlar yalnız başına veya önceden sunulan delillerle birlikte göz önüne alındıklarında sanığın beraatını veya daha hafif bir cezayı içeren kanun hükmünün uygulanması ile mahkum edilmesini gerektirecek nitelikte olursa.
Bu kapsamda (f) bendiyle; “ceza hükmünün, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlali suretiyle verildiğinin ve hükmün bu aykırılığa dayandığının, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması” hali de yargılamanın yenilenmesi nedeni olarak benimsenmiş, yargılamanın yenilenmesi isteğinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 4. 2. 2003 tarihinde kesinleşmiş kararları ile bu tarihten sonra yapılan başvurular üzerine verilecek kararlar hakkında ve kararın kesinleşmesi tarihinden itibaren bir yıl içinde ileri sürülebileceği kabul edilmiştir.
Yargılamanın yenilenmesi istemi hükmün infazını kendiliğinden engellemez. İsteği karara bağlaşacak mahkeme sunulan neden ve yeni kanıtlara göre hemen veya aşamalardaki gelişmeleri değerlendirerek; infazın geri bırakılmasına, başlanmışsa durdurulmasına karar verebilir.
311. maddenin 1. fıkrasının (f) bendindeki durum dışında hükümlü yararına yargılamanın yenilenmesi süre koşuluna bağlanmamıştır. İlk beş bentteki nedenlerle cezanın yerine getirilmesinden ve hükümlünün ölümünden sonra da istemde bulunulabilir. Ölenin eşi, üstsoyu, altsoyu, ve kardeşleri birlikte veya bireysel olarak yargılamanın yenilenmesi isteminde bulunabilirler.
Cumhuriyet savcısı hükümlü yararına yargılamanın yenilenmesi isteminde bulunabileceği gibi Adalet Bakanı da ölenin eşi, alt veya üstsoyu ve kardeşinin olmaması durumunda yargılamanın yenilenmesi isteminde bulunabilir.
5271 sayılı Yasa, sanık veya hükümlünün aleyhine yargılamanın yenilenmesi nedenlerini sınırlandırmış, yalnızca; (a) duruşmada sanığın veya hükümlünün yararına kullanılan ve hükme etkili olan bir belgenin sahteliğinin anlaşılması, (b) hükme katılmış hakimlerden birinin, aleyhine ceza kovuşturmasını veya bir cezayla hükümlülüğünü gerektirecek nitelikte sanık veya hükümlü yararına olarak görevini yerine getirmekte kusurlu bulunması, (c) sanığın beraat ettikten sonra suça ilişkin olarak hakim önünde güvenilir nitelikte ikrarda bulunması hallerinde; istenebileceğini kabul etmiştir.
Eylem ve niteliği değişmedikçe, yasa maddesinde öngörülen alt ve üst sınırlar içinde yer alan cezanın değiştirilmesi (artırılması veya eksiltilmesi) için yargılamanın yenilenmesi istemi kabul edilemez. Ayrıca, yargılamanın yenilenmesi kesinleşmiş hükümler hakkında kabul edilmiş olduğundan, hükme karşı başvurulabilecek veya hatanın giderilmesini sağlayacak başka yasa yolları varsa yargılamanın yenilenmesi istenemez.
Bir suç iddiasına dayandırılan yargılamanın yenilenmesi istemi ancak; (a) bu eylemden dolayı kesinleşmiş bir mahkumiyet hükmü bulunması, (b) aynı eylemle ilgili olarak mahkumiyeti gerektirecek nitelikte kuvvetli kanıt bulunmaması dışında başka bir nedenle soruşturmaya başlanmamış veya soruşturma veya kovuşturmaya devam edilememiş olması, hallerinde kabul edilebilir. Ancak, eylem hakkında 311. madenden 1. fıkrasının (e) bendinde açıklanan biçimde yeni olaylar ve kanıtlar varsa bu madde uygulanmaz.
Yasa yollarına başvurma hakkındaki genel hükümler, yargılamanın yenilenmesi istemi hakkında da uygulanır. Yargılamanın yenilenmesi istemini içeren başvuruda, buna ilişkin yasal nedenler ve kanıtların belirtilmesi zorunludur.
Yargılamanın yenilenmesi hükmü veren mahkemeden istenir. Hükmün istinaf, temyiz yollarına başvurulmadan veya bölge adliye mahkemesi, Yargıtay incelemesinden geçmek suretiyle kesinleşmiş olması arasında fark yoktur. Hükmü ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay ceza dairesinin verdiği hal dışında, temyiz isteminin esastan reddi veya 303. madde uyarınca davanın esasına hükmolunması durumlarında da başvurunun hükmü veren mahkemeye yapılması gerekir. Ancak, Yasanın 23. maddesinin 3. fıkrası gereğince yargılamanın yenilenmesi halinde, önceki yargılamada görev yapan hakim, aynı işte görev alamaz.
Bu olağanüstü yasa yolunun birinci aşamasını; yenileme isteminin kabule değer olupolmadığını belirlemek için yapılacak inceleme oluşturur. İstemin kabule değer olup olmadığına duruşma açılmaksızın dosya üzerinden karar verilir. Yargılamanın yenilenmesi başvurusu; buna hakkı olmayan kişi tarafından yapılmışsa, hak sahibi yasada belirtilen şekle uymamışsa, yargılamanın yenilenmesini gerektirecek yasal hiçbir neden gösterilmemişse veya gösterilen nedenler Yasada sınırlı olarak sayılanlardan değilse, neden gösterilmiş ancak bunu doğrulayacak kanıtlar açıklanmamışsa, mahkemece istem kabule değer olmadığından ret olunur.
Mahkemece yenileme isteğinin kabule değer olduğuna karar verilirse, istem yedi gün içinde diyeceklerini bildirmesi için Cumhuriyet savcısı ile ilgili tarafa tebliğ edilir. Bu kararlara karşı itiraz yolu açıktır.
Mahkemenin yargılamanın yenilenmesi isteminin kabule değer olduğuna ilişkin kararı kesinleştiğinde; soruşturmaya ilişkin hükümler çerçevesinde kanıtların toplanması ve bunların esassız olup olmadıklarının değerlendirildiği bu yasa yolunun ikinci aşamasına geçilir.
Mahkeme bu aşamada her türlü kanıtı kendisi toplayabileceği gibi bunu naip hakim veya istinabe olunan mahkeme aracılığıyla da yapabilir. Kanıtlar toplandıktan, her türlü soruşturma ve araştırma yapılıp tamamlandıktan sonra Cumhuriyet savcısı ve hakkında hüküm kurulmuş kişiden yedi gün içinde görüş ve düşüncelerini bildirmeleri istenir.
Yargılamanın yenilenmesi isteminde sunulan kanıtlar ileri sürülen iddiaları yeterince doğrulamıyorsa, hükmün dayandığı önceki kanıtların inandırıcılığını ortadan kaldırmıyorsa veya önceki hükme hiçbir etkisi olmadığı saptanırsa, yargılamanın yenilenmesi istemi esassız olması nedeniyle ret edilir.
Mahkeme soruşturma ve araştırmalar ışığında yargılamanın yenilenmesi istemini esaslı ve kabul edilebilir bulursa, yargılamanın yenilenmesine ve duruşma açılmasına karar verir. İtiraz yolu açık olan bu karar duruşma açılmaksızın verilir.
Yargılamanın yenilenmesine ve duruşma açılmasına karar verilmekle bu olağanüstü yasa yolunun üçüncü aşamasına ulaşılır ve kural olarak duruşma yapılarak sonuçlandırılır.
Yasanın 322. maddesi bu kuralın istisnasını oluşturan halleri göstermekte ve düzenlemektedir; (a) Hükümlü ölmüşse mahkeme duruşma yapmaz. Toplanmış olan veya gerekli görerek toplayacağı kanıtları değerlendirerek, istem yerindeyse hükümlün beraatına, değilse yargılamanın yenilenmesi isteğinin reddine karar verir. (b) Hükümlünün ölümü dışında eldeki kanıtlar, yeni kanıt toplamaya gerek olmaksızın derhal beraata karar verilebilecek nitelik ve açıklıkta ise, Cumhuriyet savcısının uygun görüş bildirmesi koşuluyla duruşma yapılmaksızın beraat kararı verilebilir. Mahkeme beraat kararıyla birlikte önceki hükmün iptaline de karar verir.
Cumhuriyet savcısı uygun görüş bildirmediği takdirde duruşma açılmalıdır.
Yeniden yapılacak ve ilkinden ayrı ve bağımsız olan duruşma sonunda; önceki hükmün doğru olduğu kanısına ulaşan mahkeme önceki hükmün onaylanmasına karar verir. Önceki hükmün hatalı olduğu sonucuna ulaşırsa ilk hükmün iptaline karar verir ve yeniden hüküm kurar. Yargılamanın yenilenmesi hükümlü yararına istenmişse, yeniden verilecek hükümdeki ceza, önceki hükümdeki cezadan ağır olamaz. Duruşma sonunda verilen hükme karşı yasa yolları açıktır.
Yargılamanın yenilenmesi başvurusunda bulunan isterse, önceki hükmün iptaline ilişkin karar, gideri Devlet Hazinesinden karşılanarak Resmi Gazete ve mahkemenin uygun göreceği diğer gazetelerde ilan olunur.
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol
Geri
Üst