2 YAŞ SENDROMUNDAKİ BEBEKLERLE İLETİŞİM
Bu ayki yazımda, çok önemli olduğunu düşündüğüm ve maalesef birçoğumuzun satın alırken üstünde fazla düşünmediği, ama çocuklar
Yeni bir yıla girmemize az bir zaman kaldı. Birçoğumuz geriye dönüp baktığımızda ne kadar yorulduğumuzu düşünürüz. Kimimiz 1. senemizi devirmişizdir, kimimiz 2. ve belki de 5.yi. Biz Bora ile 2,5 yaşımızı tamamladık. Ben size bu yazımda bizi bu sene en çok yoran konudan, 2 yaş sendromu, İngilizce'de "Terrible Two" (Felaket 2) diye anılan dönemden bahsetmek istiyorum.
Biz bu dönemi çok ağır geçirdik ve hala tam olarak atlatmış değiliz. O kadar ağır geçirdik ki, o kadar sakin olan ben bile bazen yolumu kaybettim. Okuduğum bir sürü yazı ve bir sürü önerinin oldukça işe yaradığını görsem de bunu sürekli aynı tempoda yapmak çok zor olabiliyor.
2 yaş dönemi çocuklarımızın kimlik savaşı verdikleri bir dönem. Ben kimliği bu dönemde gelişiyor ve bunun sonucu olarak da bir savaşa giriyorlar. Önce en olmadık şeyleri kendileri yapmak istiyorlar. Sonra sizin söylediğiniz her şeye HAYIR diyorlar.
Biz anne-babalar bu dönemin gerçek anlamda nasıl bir dönem olduğunu bilmediğimiz zaman ciddi problemler yaşıyabiliyoruz. Çocuğumuzun istediği bir şeyi vermediğimiz zaman bir anda yere yatabiliyor. Bunu sokakta, gezmeye gittiğimiz bir evde hiç beklemediğimiz bir anda yapabiliyor. Bunun bir kimlik savaşı olduğunu ve geçici bir dönem olduğunu bilmiyorsak bu çocuk benim çocuğum mu diye sorgular başlıyor. Bazen uzlaşmak yerine inatla kendi bildiğimizi kabul ettirmeye çalışıyoruz ve tüm bunların sonucunda daha da büyük bir dirençle bize geri dönüyorlar. Çocuklarımız bizimle çatışmaya başladığında önerilenleri ben size aşağıda madde madde yazacağım. Tüm bunların sonucunda da yaşadıklarımızı ve yaşamakta olduğumuzu ekleyeceğim.
Anne-babalar olarak bu dönemde çok sakin olmamız gerekiyor. Çok zor olduğunu kendim bizzat yaşasam da arada kendimizi dinleyip, işin başına geri dönmemiz gerekiyor. Benim en çok kullandığım yöntem konu değiştirmeye çalışmak. Her zaman ilgisini çekeceğini düşündüğümüz konuyu bulmakta zorlansak da olabildiğince denemekte fayda var. Doğru konuyu bulursanız konu kendiliğinden çözülmüş oluyor.
Mümkün olduğunca açıklama getirmeye çalışıyorum. Neden yapamayacağını anlatıyorum. Bu yöntem kriz anlarında pek işimize yaramadı ama kriz anı oluşmadan günlük konuşma halindeyken sürekli yaptığı bir davranışı ile ilgili bir şeyler söylemek faydalı oldu. Örneğin, 20 gün boyunca sabahları pijamalarını çıkarıp, kahvaltı yapmak istemedi. Sabah pijama ile kahvaltıya oturamayacağını, kahvaltı yemesinin gerekliliğini anlattıysam da onu ikna etmem her sabah en az 1,5 saat sürdü. Ama gün içinde kahvaltı yaparsak büyüyeceğimiz ile ilgili söylediklerim ve pijaması ile dolaşamayacağını anlatmam daha etkili oldu. 20 gün boyunca her sabah bu konu ile uğraşmam benim de sinirlerimi bozdu, ama ses yükseltmenin hiçbir işe yaramadığını gördüm. Çok sıkıldığımız anlarda kendimizi başka bir odaya atarak sakinleşmeye çalışmak en iyi yöntem... Siz kontrolünüzü kaybettiğiniz zaman çocuğunuz daha da imkansızlaşabiliyor.
İlk başlarda yemek yemek istemediği zamanlarda önüne oturup bir saat onu ikna etmeye çalışıyordum. Bu ısrarın onu daha dirençli hale getirdiğini gördüm. Sonuçta masaya oturmak istemiyorsa oturmuyordu. Sonra şöyle bir sistem geliştirdim. Çok işe yaradığını gördüm. "Ben şimdi yemeğimi yiyiyorum, sen de yemek istediğin zaman haber ver!" Benim cümlemin bitmesinden 1 dakika sonra "yemek yemeye geleceğim" demeye başladı. Kararı ona bıraktığım zamanlarda daha uzlaşmacı olduğunu gördüm.
2,5 yaşında olduğu için artık konuşarak iletişim kurabileceğini öğretmeye çalışıyorum. Çünkü bazen hayırı bilinçsizce değil başka bir şey yapmak istedikleri için söyleyebiliyorlar. Örneğin, banyo yapma zamanı! "Hayır banyo yapmak istemiyorum." Sonra bakıyorum tam o sırada elinde bir oyuncak var. O zaman oyuncağınla son kez oyna sonra banyo yapalım dediğim zaman, kendisi de "son kez oynayayım geleyim" diyebiliyor.
Biliyorum tüm bu yazılanları okuyup, "bunların hiçbiri işe yaramıyor ağlamaya başladığı zaman susturmak mümkün olmuyor" diyenleriniz olacaktır. Önemli olan o aşamaya gelmesini engelleyebilmek ki bu çoğu kez çok zor olabiliyor. O zaman biz yapılacak en iyi şeyin ağlamasına izin vermek olduğunu gördük. Çünkü başında ikna edici konuşmalar ağlamayı çoğu kez tetikliyor ya da dikkatini başka bir yöne çekmek mümkün olmuyor. Ağlarken yüzünüzde sinirli bir ifade olmamalı hatta arada ağlarken onu çok sevdiğinizi, ama istediğini yapmanızın mümkün olmadığını kısa bir cümle ile söylemeniz yeterli olabilir. Böylelikle, en azından ona savaş açtığınızı düşünmeyecektir.
Bu konu ile ilgili en önemli ayrıntı ise bu dönemin tuvalet eğitimi ile çakışması. Tuvalet eğitimi ile ilgili birçok yazı okudum hepsinde güzel öneriler var; fakat sadece 1-2 tanesinde çocuğun inat döneminde yapmayın yazıyordu. O yazılarda çok vurgulanmadığı için hiç düşünmeden tuvalet eğitimine başlıyabiliyorsunuz. Biz de Bora 28 aylıkken başladık. Kas gelişimi tamamlanmıştı. İstediği kadar tutabiliyordu fakat bir sabah tüm gece tutup yapmadığı tuvaletini, tuvalete gitmek istemeyerek odanın ortasına yaptı. Tuvalete gitme direnci gösterdi. Ben o gün tuvalet eğitimini sonlandırdım. Hala bez ile dolaşıyor ama aksinin ciddi anlamda psikolojisini etkileyeceğini düşündüm.
Tüm bunların sonucunda çok direnen bir çocuğum var. Bu 2 yaş krizi ne zaman bitecek diye düşünmeyin çünkü bir yerde okuduğum bir yazı çok direnen çocukların ileriki yaşlarda daha kararlı olduklarını, kendilerine olan güvenlerinin daha çok olduğunu yazıyordu. Bu dönemi sakin atlatabilirseniz inatçılık huyu 3 yaş itibari ile son bulabiliyor, ama sıkıntılı geçerse inat ilerki yaşlara da taşınabiliyormuş.
Biz de çok yoğun bir 2 yaş sendromu dönemi geçirdik. Hala devam ediyor. Ben de çoğu kez gereken yerde doğru şekilde davranıp, davranmadığımı sorguluyorum. Arada bir silkinerek toparlamaya çalışıyorum. Siz ne kadar sakin ve kararlı olursanız onlar da o kadar uzlaşmacı oluyorlar. Umarım bugünlerin meyvalarını ilerde yiyebileceğiz.
alıntı
Bu ayki yazımda, çok önemli olduğunu düşündüğüm ve maalesef birçoğumuzun satın alırken üstünde fazla düşünmediği, ama çocuklar
Yeni bir yıla girmemize az bir zaman kaldı. Birçoğumuz geriye dönüp baktığımızda ne kadar yorulduğumuzu düşünürüz. Kimimiz 1. senemizi devirmişizdir, kimimiz 2. ve belki de 5.yi. Biz Bora ile 2,5 yaşımızı tamamladık. Ben size bu yazımda bizi bu sene en çok yoran konudan, 2 yaş sendromu, İngilizce'de "Terrible Two" (Felaket 2) diye anılan dönemden bahsetmek istiyorum.
Biz bu dönemi çok ağır geçirdik ve hala tam olarak atlatmış değiliz. O kadar ağır geçirdik ki, o kadar sakin olan ben bile bazen yolumu kaybettim. Okuduğum bir sürü yazı ve bir sürü önerinin oldukça işe yaradığını görsem de bunu sürekli aynı tempoda yapmak çok zor olabiliyor.
2 yaş dönemi çocuklarımızın kimlik savaşı verdikleri bir dönem. Ben kimliği bu dönemde gelişiyor ve bunun sonucu olarak da bir savaşa giriyorlar. Önce en olmadık şeyleri kendileri yapmak istiyorlar. Sonra sizin söylediğiniz her şeye HAYIR diyorlar.
Biz anne-babalar bu dönemin gerçek anlamda nasıl bir dönem olduğunu bilmediğimiz zaman ciddi problemler yaşıyabiliyoruz. Çocuğumuzun istediği bir şeyi vermediğimiz zaman bir anda yere yatabiliyor. Bunu sokakta, gezmeye gittiğimiz bir evde hiç beklemediğimiz bir anda yapabiliyor. Bunun bir kimlik savaşı olduğunu ve geçici bir dönem olduğunu bilmiyorsak bu çocuk benim çocuğum mu diye sorgular başlıyor. Bazen uzlaşmak yerine inatla kendi bildiğimizi kabul ettirmeye çalışıyoruz ve tüm bunların sonucunda daha da büyük bir dirençle bize geri dönüyorlar. Çocuklarımız bizimle çatışmaya başladığında önerilenleri ben size aşağıda madde madde yazacağım. Tüm bunların sonucunda da yaşadıklarımızı ve yaşamakta olduğumuzu ekleyeceğim.
- Bu dönemde Hayır kelimesini kullanmamaya özen göstermeliyiz. Mümkün olduğunca yapılmasını istediğimiz maddeyi pozitif cümlelerle anlatmaya çalışmalıyız. Örneğin duvarı çizen çocuğumuza " duvarı çizme" demek yerine duvar çizildiği zaman kirlenir. Ben sana kağıt vereyim oraya çizmeyi deneyebilirsin pozitif bir yaklaşımdır.
- Çocuğumuza zarar vermeyeceğini düşündüğümüz bazı konularda ısrarcı olmak yerine yapmak istediğini yapmasına izin vermeliyiz. Örneğin yemek yerken önlük takmak istemiyorsa üstünün kirlenmesini göze alarak buna izin vermeliyiz.
- Yasaklar koymak yerine kurallara uyduğu zaman ödüller verip, bunu vurgulamalıyız. Örneğin duvarı çizen çocuğumuzun elinden kalemi almak yerine kağıda çizdiği zaman aferin demek daha doğru olacaktır.
- Çocuğumuza alternatifler sunmalıyız. Örneğin kışın mont giymek istemeyen çocuğumuza değişik kıyafet alternatifleri sunarak onu seçmeye yönlendirmeliyiz.
- Çocuğumuz bir konuda ısrarcı davrandığı zaman onu başka bir yöne yönlendirmeye çalışmalıyız. İlgisini çekeceğimiz başka bir konu üreterek o tarafa yönlendirmeliyiz.
- Çocuğumuzun bu döneminde konuların çekişme alanına dönmesine izin vermemeliyiz. Kendisine zarar vermediğini düşündüğümüz tüm konularda mümkün olduğunca uzlaşmacı bir tavır sergilemeliyiz. Ona gerçekten zarar vereceğini düşündüğümüz konularda ısrarcı davranabiliriz. Örneğin caddede elimizi bırakmak isteyen çocuğumuza, bunun mümkün olamayacağını ve tehlikeli olduğunu söylemeliyiz. Bu konuda sözle hayır elimi bırakamazsın desteklemeleri yapabiliriz.
- İstediği şeyi neden yapamayacağınızı basit bir şekilde açıklayın ve bu açıklamayı yaparken mutlaka bu durumdan dolayı ne kadar üzgün olduğunuzu belirtin. Onun istediği şeyi sizin de istediğinizi ama koşulların buna izin vermediğini söyleyin. Duygularını paylaştığinızı bilmek onu hem rahatlatacaktır hem de sizin ona karşı sürekli engeller koyan bir düşman olarak görünmenizi engelleyecektir.
Anne-babalar olarak bu dönemde çok sakin olmamız gerekiyor. Çok zor olduğunu kendim bizzat yaşasam da arada kendimizi dinleyip, işin başına geri dönmemiz gerekiyor. Benim en çok kullandığım yöntem konu değiştirmeye çalışmak. Her zaman ilgisini çekeceğini düşündüğümüz konuyu bulmakta zorlansak da olabildiğince denemekte fayda var. Doğru konuyu bulursanız konu kendiliğinden çözülmüş oluyor.
Mümkün olduğunca açıklama getirmeye çalışıyorum. Neden yapamayacağını anlatıyorum. Bu yöntem kriz anlarında pek işimize yaramadı ama kriz anı oluşmadan günlük konuşma halindeyken sürekli yaptığı bir davranışı ile ilgili bir şeyler söylemek faydalı oldu. Örneğin, 20 gün boyunca sabahları pijamalarını çıkarıp, kahvaltı yapmak istemedi. Sabah pijama ile kahvaltıya oturamayacağını, kahvaltı yemesinin gerekliliğini anlattıysam da onu ikna etmem her sabah en az 1,5 saat sürdü. Ama gün içinde kahvaltı yaparsak büyüyeceğimiz ile ilgili söylediklerim ve pijaması ile dolaşamayacağını anlatmam daha etkili oldu. 20 gün boyunca her sabah bu konu ile uğraşmam benim de sinirlerimi bozdu, ama ses yükseltmenin hiçbir işe yaramadığını gördüm. Çok sıkıldığımız anlarda kendimizi başka bir odaya atarak sakinleşmeye çalışmak en iyi yöntem... Siz kontrolünüzü kaybettiğiniz zaman çocuğunuz daha da imkansızlaşabiliyor.
İlk başlarda yemek yemek istemediği zamanlarda önüne oturup bir saat onu ikna etmeye çalışıyordum. Bu ısrarın onu daha dirençli hale getirdiğini gördüm. Sonuçta masaya oturmak istemiyorsa oturmuyordu. Sonra şöyle bir sistem geliştirdim. Çok işe yaradığını gördüm. "Ben şimdi yemeğimi yiyiyorum, sen de yemek istediğin zaman haber ver!" Benim cümlemin bitmesinden 1 dakika sonra "yemek yemeye geleceğim" demeye başladı. Kararı ona bıraktığım zamanlarda daha uzlaşmacı olduğunu gördüm.
2,5 yaşında olduğu için artık konuşarak iletişim kurabileceğini öğretmeye çalışıyorum. Çünkü bazen hayırı bilinçsizce değil başka bir şey yapmak istedikleri için söyleyebiliyorlar. Örneğin, banyo yapma zamanı! "Hayır banyo yapmak istemiyorum." Sonra bakıyorum tam o sırada elinde bir oyuncak var. O zaman oyuncağınla son kez oyna sonra banyo yapalım dediğim zaman, kendisi de "son kez oynayayım geleyim" diyebiliyor.
Biliyorum tüm bu yazılanları okuyup, "bunların hiçbiri işe yaramıyor ağlamaya başladığı zaman susturmak mümkün olmuyor" diyenleriniz olacaktır. Önemli olan o aşamaya gelmesini engelleyebilmek ki bu çoğu kez çok zor olabiliyor. O zaman biz yapılacak en iyi şeyin ağlamasına izin vermek olduğunu gördük. Çünkü başında ikna edici konuşmalar ağlamayı çoğu kez tetikliyor ya da dikkatini başka bir yöne çekmek mümkün olmuyor. Ağlarken yüzünüzde sinirli bir ifade olmamalı hatta arada ağlarken onu çok sevdiğinizi, ama istediğini yapmanızın mümkün olmadığını kısa bir cümle ile söylemeniz yeterli olabilir. Böylelikle, en azından ona savaş açtığınızı düşünmeyecektir.
Bu konu ile ilgili en önemli ayrıntı ise bu dönemin tuvalet eğitimi ile çakışması. Tuvalet eğitimi ile ilgili birçok yazı okudum hepsinde güzel öneriler var; fakat sadece 1-2 tanesinde çocuğun inat döneminde yapmayın yazıyordu. O yazılarda çok vurgulanmadığı için hiç düşünmeden tuvalet eğitimine başlıyabiliyorsunuz. Biz de Bora 28 aylıkken başladık. Kas gelişimi tamamlanmıştı. İstediği kadar tutabiliyordu fakat bir sabah tüm gece tutup yapmadığı tuvaletini, tuvalete gitmek istemeyerek odanın ortasına yaptı. Tuvalete gitme direnci gösterdi. Ben o gün tuvalet eğitimini sonlandırdım. Hala bez ile dolaşıyor ama aksinin ciddi anlamda psikolojisini etkileyeceğini düşündüm.
Tüm bunların sonucunda çok direnen bir çocuğum var. Bu 2 yaş krizi ne zaman bitecek diye düşünmeyin çünkü bir yerde okuduğum bir yazı çok direnen çocukların ileriki yaşlarda daha kararlı olduklarını, kendilerine olan güvenlerinin daha çok olduğunu yazıyordu. Bu dönemi sakin atlatabilirseniz inatçılık huyu 3 yaş itibari ile son bulabiliyor, ama sıkıntılı geçerse inat ilerki yaşlara da taşınabiliyormuş.
Biz de çok yoğun bir 2 yaş sendromu dönemi geçirdik. Hala devam ediyor. Ben de çoğu kez gereken yerde doğru şekilde davranıp, davranmadığımı sorguluyorum. Arada bir silkinerek toparlamaya çalışıyorum. Siz ne kadar sakin ve kararlı olursanız onlar da o kadar uzlaşmacı oluyorlar. Umarım bugünlerin meyvalarını ilerde yiyebileceğiz.
alıntı